Hak-Batıl Mücadelesi
“Bu dünyanın yaratılış amacı, Hakla bâtılın çatışmasına zemin teşkil etmesidir. Siz de bu çatışmada bâtılın her an yenilip helâk olduğunu biliyorsunuz. O halde bu gerçeği ciddi olarak düşünmelisiniz; çünkü eğer tüm hayat sisteminizi dünyanın sadece oyun-eğlenceden ibaret olduğu zannına dayandırırsanız, sizden önceki toplulukların akıbetine uğrarsınız. Bu nedenle size gelen mesaja karşı takınacağınız tavrı tekrar gözden geçirmelisiniz. Onunla alay edip Allah Rasûlü’nü hafife almak yerine, sizden evvelki toplulukların akıbetinden uyarı ve ders almalısınız.”
Ayette geçen “bel” edatı, bir öncesinde, ‘gökleri ve yeri eğlence olsun diye yaratmadık..’ konusu ile ilgili açıklamayı kesip yerine her zaman için geçerli olan realiteden söz etmek amacı ile kullanılmıştır. Çünkü yürürlükte olan kanun bu realiteye göre işlemektedir. Evrensel yasa bunu gerektirmiştir. Bu da Hakk’ın üstün gelmesi, batılın ise yok olup gitmesidir.
İfade, bu kanunu somut, canlı ve hareketli bir tablo şeklinde çizmektedir. Sanki Hak, kudret elinde bir bombadır. Onu bâtılın üzerine atıyor, beynini parçalıyor! Böylece bâtıl, kaybolup gidiyor, toz duman olup yok oluyor.
İşte değişmez kanun budur. Evrenin tabiatında hak, köklü bir unsurdur. Varlıkların yapısında derin etkinliğe sahiptir. Bâtıl ise evrenin yaratılış temelinden uzak bir unsurdur. Geçicidir, aslı yoktur. Bir etkinliğe de sahip değildir. Yüce Allah onu kovacak, hakkı onun üzerine atacak, beynini parçalayacaktır. Allah’ın karşı koyduğu bir şeyin kalıcılığı söz konusu olamaz. Allah’ın eli tarafından atılan ve parçalanan herhangi bir şeyin varlığını sürdürmesi mümkün değildir.
İnsanlar zaman zaman Allah’ın vurguladığı bu gerçeğin tersine geliştiğini sanabilirler. Bu da bâtılın üstünlük sağlamış gibi kabardığı, hak olanında yenilmiş gibi köşesine çekildiği izlenimine yol açabilir. Oysa ki bu durum sadece belli bir süre devam edecektir. Yüce Allah deneme ve sınama amacı ile dilediği kadar bu süreyi uzatır. Bundan sonra, hem göklerle yer binasının dayanağı, hem de inanç sistemlerinin, davet hareketlerinin dayanağı olan öncesiz ve sonrasız ilahi yasa fonksiyonunu yerine getirmek üzere devreye girer.
Allah’a iman edenler, onun sözünün hak oluşundan, varlık binası ve düzeni içindeki vazgeçilmezliğinden hareketle, yüce Allah’ın, bâtılın üzerine hak olanı fırlatıp onunla beynini parçalayacağından asla kuşku duymazlar. Eğer yüce Allah, kimi zaman bâtılı galip getirmek suretiyle onları sınıyorsa, bunun bir fitne olduğunu bilirler, bunun bir imtihan olduğunu kavrarlar, içlerinde bulunan bir zaaf veya bir eksiklikten dolayı Rabb’lerinin onları eğittiğini fark ederler. Rabb’leri onları, hakkın zafer kazandığı bir geleceğe hazırlamaktadır.
Okurken gerçekten en çok atladığımız hususu ifade eden şu bölümde yoğunlaştı zihnim; “İnsanlar zaman zaman Allah’ın vurguladığı bu gerçeğin tersine geliştiğini sanabilirler. Bu da bâtılın üstünlük sağlamış gibi kabardığı, hak olanında yenilmiş gibi köşesine çekildiği izlenimine yol açabilir. ”
İman-güven tam da bu demek… Kaleminize sağlık. Yaşayabilmek duası ile…