Her dönem ve zamanın bir dili ve bakışı var. Tarzlar veya diller zaman zaman değişebiliyor. Dikkatler keskinleşmedikçe emperyalizmin tutumları yanıltabiliyor. Tavrını dönemsel olarak belirlerken çıkarı önceliğidir.
Güçlülerin taktikleri her zaman için değişkendir. Durumdan duruma, hâlden hâle girebilir. Güçten düşmüş ya da etkinliğini yitirmiş olan ülkelerin çaresizlikleri iki uçlu ya da kutuplu olan emperyaller arasında bocalamasıdır. Onların taktiklerine uyum sağlama da onların çıkarlarıyla ilgilidir. Irak işgalinden sonra Abede emperyalizmi Ortadoğu’da itibar yitimini yaşadığı andan itibaren tutum değiştirdi. Barack Obama’nın başkanlığa getirilmesinin bir hesabı vardı. Bunu o zaman yazmıştık. Amerikan emperyalizmi adına iyimserlik oluşturdu. Sonraki dönemlerde ise keskin bir tutum ile Müslüman ülkeler tam anlamıyla sindirildi. Başlangıçta bir oyun olan ve iyimserlik adı altında, “Arap Baharı” dalgasıyla büyük bir kapılış ve savruluş yaşandı. O kapılışın etkisi çok da uzun sürmedi. Bir yıl sonra asıl rengini belli etti. Dalganın etkisinde olan bütün ülkeler sindirildi. Giderek zaman içinde İsrail güdümlü ve merkezli bir yapı oluşturuldu. En karşı olan ülkeler İsrail ile bir araya getirildi, anlaşmalar sağlandı ve bağımlılaştırıldı.
Rusya emperyalizmi yaşadığı süreçlerin ardından yeniden Çarlık dönemi gücünü toplama çabasında. Komünizmli yönetimlerin tahribatı, karşı emperyal gücün hamleleri bir dağılma süreci oluşturdu. Türki cumhuriyetler diye tanımlanan ülkeciklerin varlığı iki güçten birini yanında yer alma düşüncesinin şaşkınlığı devam ediyor. Kazakistan’ın içine düştüğü durum budur. Rusya bir hamlede bulundu, hizaya getirdi, şimdilik çekilir gibi oldu. Ama gözleri onların ve diğer ülkelerin üzerinde.
Ukrayna gerçeği de bunlardan biri. Ukrayna önemli bir konum ve yerde. Geçmişte de böyle idi. Kırım, olayı bir örnek. İngiliz emperyalizmi Osmanlı’nın yanında yer almış gibi, Rusların etkisini kırmıştı. Osmanlı Devleti’ne ise bu, pahalıya patladı. Çünkü İngilizler Osmanlı’yı bir bağımlılık ile karşı karşıya bırakmışlardı. Borçlanmaların bir dönemi de budur.
Putin’in Türkiye’ye dönük hamlesi veya kimi anımsatmaları bununla ilgilidir.
Türkiye güç odakları arasındaki yeri neresi olacak ya da olmalı? Belki de asıl zor olan soru da budur. Türkiye Abede ilişkileri ortada. Türkiye İsrail yakınlaşma çabalarının nedenlerinden biri de budur. Asıl tampon güç o çünkü. Birbiriyle bağlantılı ve ilişkili olan.
Bir diğer güç Çin. O da artık bir yer ve etkili. Türkiye’nin bocaladığı konulardan biri de Çin ile ilişkiler. Çıkar ilişkileri ile Türkistan arasında bocalıyor.
Çıkarlar mı, Türkistan mı?
Çıkarlar mı, Filistin mi, İsrail mi?
Rusya ile ilgili bir birliktelik dönemi. Abede emperyalizmine karşı zorunlu bir dayanışma ve birliktelik gibi.
Ukrayna Türkiye ilişkileri de önemli. Kimi kime feda edecek?
Abede dünyanın güç merkezi. Siyonizm ve dünya sermayesinin en etkili güçleri. Türkiye’nin bunlardan ya da NATO’dan vazgeçmesi olası mı?
Sorun gelip güce dayanıyor. Türkiye halkı Müslüman, Batılılaşma süreciyle birlikte bütünüyle Batı’ya angaje. Kendi içindeki gerilimler ve çatışmaların bir nedeni de budur. NATO, Abede, Avrupa, bir bütün olarak Batı. Ruhen ve kalben öyle bağlanılmış ki, yaşanmakta olan hayat tarzı, yani modern hayat en engelleyici durum. Türkiye ruh ve gönül birlikteliği olanlarla bir araya gelemiyor. Çünkü bütün parçalar birbirinden kopuk ve emperyalizme bağımlı. Güç oluşturabilecek bir birliktelik söz konusu bile olamıyor. Çünkü hiçbir devlet veya topluluk birbirine güvenmiyor. Geçmişten gelen hazır kalıplar var, engelleyici. Irkçılık, modernizm, çıkarlar, saltanatları koruma korkusu veya paniği, gelecek endişesi gibi bir sürü neden sıralanabilir. Manevî güç değerleriniz ortada değilse ancak kimi hamasiliklerle avunulur.
Ali Haydar Haksal/Milli Gazete