بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَلَٓا اَقُولُ لَكُمْ عِنْد۪ي خَزَٓائِنُ اللّٰهِ وَلَٓا اَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَٓا اَقُولُ اِنّ۪ي مَلَكٌ وَلَٓا اَقُولُ لِلَّذ۪ينَ تَزْدَر۪ٓي اَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللّٰهُ خَيْراًۜ اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْۚ اِنّ۪ٓي اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَ
“Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zalimlerden olurum.” (Hud:31)
Elçiler ve Ayak Takımı
Kavmine uyarıcı olarak gönderilen Nuh (as) ilk olarak kavminin ileri gelenleri (mele takımı) tarafından bugünde olduğu gibi tepkiyle karşılanır. Gösterdikleri olumsuz tepkinin sebebi ise Nuh’a inanmış alt tabakadan bir gurup mümin insan. Hud 31. ayeti daha iyi anlamamız için 27. ve 29. ayetlere baktığımızda: “Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: «Biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz. Bizden, basit görüşle hareket eden alt tabakamızdan başkasının sana uyduğunu görmüyoruz. Ve sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılar olduğunuzu düşünüyoruz.” (Hud: 27).
Allah’ın elçisini insan olarak suçlamalarının sebebi, bu görevin kendileri gibi bir insana yani Nuh’a verilmiş olmasından dolayıdır. Kıskançlıkları yüzünden elçinin etrafındaki insanları dillerine dolayıp yalancılıkla suçlamaları da ne kadar kibirli bir topluluk olduğunu gösteriyor. Bu mele takımına göre toplumu ilgilendiren bütün işler onlara ait olmalıydı. Şimdi bu ayak takımı nereden çıktı ki topluma yeni yasalar, kurallar getiriyor bu onlar için gerçekten kabul edilemezdi!
Onların bu şedit tepkilerine karşı Nuh: “Ey kavmim! Allah’ın emirlerini bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah’a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim; çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi, bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum.” (Hud:29)
“Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zalimlerden olurum.” (Hud:31)
Allah’ın elçilerinin büyük çoğunluğu her zaman ilk tepkiyi mele takımından görmüştür. Sebebine gelince kurmuş oldukları sistemin çarkı kendileri tarafından döndürülmektedir. Her türlü fuhşiyatın işlendiği, kimsenin hesap soramadığı bir çark. Bu çarkı tersine döndürmeye kalkanlar ise tıpkı Nuh gibi yalancılıkla suçlanıp itibarsızlaştırılmışlardır. Oysa Nuh (as) onlara oldukça mütevazı bir üslupla ben bir melek değilim, gaybı da bilmem Allah’ın hazineleri yanımdadır da demiyorum, sonuçta içinizden biriyim. Şu sizin aşağıladığınız Allah’a iman eden bir avuç insana gelince onların durumunu Allah benden daha iyi bilir. Eğer ben bunun tersini yaparsam gerçekten zalimlerden olurum diyerek asıl niyetini ortaya koyuyor. Yine Şuara suresine baktığımızda: Mele takımı Nuh’a “Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!” (Şuara:111) Nuh’da onlara: “Ben iman eden kimseleri kovacak değilim.” (Şuara114) diyerek karşılık verir. Gerçekten Nuh’un (as) kâfirler karşısındaki duruşu son derece net ve tavizsizdir.
Zelil, bayağı kimseler olarak niteledikleri ayak takımı müstekbirler için hiçbir değer taşımaz, o günde öyle idi bu günde aynı, kıyamete kadar da devam edecek olan hak batıl mücadelesinin bir göstergesi.
Son olarak Kur’an/Furkan ile insanlığa gönderilen Hz. Muhammed’de (as) aynı mele takımının tepkisiyle karşılaşır, fakat ilahi buyruk hiçbir zaman değişmeyeceği için elçilerden istenen Allah’a mutlak iman, müminleri hangi sınıftan olursa olsun dost bilip, kâfirlere karşı ilkeli bir duruştur: “Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O’na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki bunları kovup da zalimlerden olasın!” (Enam:52). Demek ki, zalim olmak için müminleri dışlamak yetiyor. Selam ve dua ile.