Koronavirüs nedeniyle dijital dünyanın ağırlığını daha fazla koymaya başlaması ile birlikte gelecekte oluşması muhtemel gelişmeleri Karar gazetesi yazarı Mustafa Morgil yorumladı.
“Dijital esarete doğru” başlıklı yazısında şöyle diyor Morgil:
Halen yaşamakta olduğumuz korona virüsü salgınının bizlere gösterdiği bir gerçek var. Dünya’da dijital sistemlerin etki ve kullanımı giderek artacak hatta bazıları adeta yegâne yol, yöntem haline gelecek.
Hatırlarsınız daha önce bu sütunlarda birçok defa Dünya’da nakit paranın kaldırılmasının hedeflendiğini yazmıştık. Hatta İsveç başta olmak üzere bazı ülkeler bunun için yasal düzenlemelere bile başladılar. Böyle giderse bu ülkelerde 2030-2035’lere kadar tamamen elektronik paraya ve kartla ödemeye geçilecek.
Yine blockchain hakkında yazdığımız çeşitli yazılarda aynı sürecin blockchain tabanlı olarak da hızlanarak karşımıza çıkacağını belirtmiştik. Önümüzdeki yıllarda noterlik hizmetlerinden, tapu işlemlerine, nikah kıyılmasına kadar birçok hukuki işlemin dijital ortamlarda yapılabildiğini, daha sonra da belki sadece dijital ortamlarda yapılabileceğini göreceğiz. Hali hazırda zaten Türkiye’de ulusal yargı ağı üzerinden dava açılabilmekte, dosya takibi yapılabilmektedir.
Yaşamakta olduğumuz salgın günlerinde dijital yaşam hayatımıza daha da nüfuz etmeye başladı. Market alışverişini evde yapmaktan, emeklilik promosyonlarının internet üzerinden halledilmesine kadar birçok işimizi mecburen bu ortamlarda hallediyoruz.
İnsanlar sokağa çıkmadıkları için evde internetten belgesel seyretmek, e-kitaplar okumak gibi etkinliklerle vakit geçiriyorlar.
Evden çalışmak, toplantıların internet üzerinden yapılması -ki AB ülkeleri liderleri bile bu şekilde bir acil durum toplantısı yaptılar- artık günlük sıradan olaylar haline geldi. Zamanla evde çalışmanın çok daha yaygınlaşması hatta salgından sonra da bazı meslek grupları, ya da görev tanımları için kalıcı-gönüllü hale gelmeyeceği ne malum?
Bütün bunlar, özellikle ödeme araçları ve ticaretin giderek daha dijital bir hal alması, olumlu gelişmeler midir? Bu sorunun yanıtına net bir şekilde “evet” diyemiyoruz. Neden mi?
İlk önce nakit paranın ortadan kalkmasını ele alalım. Gerek kripto paralar gerek kredi kartları gerekse diğer internet tabanlı ödeme araçları belli merkezler tarafından yönetilir ve kontrol edilirler.
Ülkedeki siyasi otoritenin, baskı gruplarının, ya da uluslar arası bir takım şartların insanların para harcama özgürlüğüne müdahale etmeyeceğini nasıl garanti edebiliriz?
Şu ürünler satın alınmayacak, bu beldelere gidilmeyecek, aksi halde dijital ödeme aracınız bloke edilecektir dense kim, ne yapabilir? Çalıştığınız şirket dijital para hareketlerinize şart koysa, belli maddelerin alışverişini yapan çalışanlarına kısıtlama getirse ne yapabilirsiniz?
Kiminle yemek yediniz, ne satın aldınız, şu saatte neredeydiniz, hangi kitabı okudunuz, hangi restoranda yemek yediniz, kıyafetinizi hangi mağazadan aldınız, sağlık harcamalarınız ne kadar ve hangi hastalıklar için…? Bu soruları artırmak mümkün. Bütün bu bilgilerin bir merkezden izlendiği ve sizin de bu bilgileri paylaşmaktan başka çareniz olmayan bir Dünya’ya doğru yol alıyoruz. Bizce kaygı verici bir durum.
Mobese kameraları, yüz tanıma sistemleri, işlem yapmak için konum servislerini açmanızı mecbur kılan cep telefonu uygulamaları çoktan hayatımıza girmiş durumdalar. Bütün bunlar mahremiyet sınırlarımızı oldukça zorlamakta, yer yer ihlal etmekte.
Henüz imkânsız olsa da tamamen dijitalleşmiş bir Dünya özgürlüğümüzün önünde ciddi bir engel oluşturacaktır. Evet, bugün için çok mümkün değil ama gidişatımız o yöne doğru.
George Orwell’in 1984 romanında her hareketi izleyen, her işlemi kontrol edebilen Tele-Ekran ve Büyük Birader’i hatırlayın.
İşin bir de ekonomi boyutu var. Şimdiden iflas etmeye başlayan sinema salonları, mahalle esnafı ilk akla gelen örnekler. Elektronik-robotik hayatla giderek artacak olan işsizlik de cabası…
Yaşadığımız günlerinde belki çok iç açıcı bir yazı olmadı ama bu salgın ile artık bariz bir şekilde ortaya çıkan bir soruna, bir bağımlılığa dikkat çekmek istedik.
Yazımızı birkaç soru ile sonlandıralım. Lütfen, evinizde otururken yanıtı bir düşünüp, gözünüzün önünde canlandırmaya çalışın:
Çoğu işimizi internet üzerinden yaptığımız bu salgın günlerde bir de elektrik ya da internet kesilirse ne yaparız? Bu ikisinin anahtarı kimin elinde? 31 Mart 2015 günü yaşadığımız ülke çapındaki elektrik kesintisinin tekrarlanmayacağına Türkiye ya da bir başka ülke ne kadar emin olabilir?