بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْك۪ينَۙ
Yoksula yedirmezdik. (74/44)
Cennete Giden Yol Açların Semtine Uğramaktan Geçer
Cennetteki müminler, cehennemdeki günahkarlara (mücrimlere) şöyle soracaklar: Sizi bu yakıcı ateşe girdiren şey nedir? (Müddessir, 40-42). Bu soruyu şöyle anlamak mümkün: Yahu bir insanın bu yakıcı ateş ehlinden olması çok şaşılacak bir durum. İnsanın cehennemlik olması için özel bir çaba harcaması gerekir. Cehenneme gitmek cenneti hak etmekten çok daha yoğun çabalar gerektirir. Bize gelen uyarıcılar size de gelmiş ve Allah size de aynen bize verdiği aklı ve iz’anı vermişken nasıl oldu da cehennem ehlinden olabildiniz?
Mücrimlerin bu soruya açık yüreklilikle verdikleri cevap dört şıktan oluşmaktadır. Bir: Namaz kılmıyorduk. İki: Muhtaçları doyurmuyorduk. Üç: Bâtıla dalanlarla biz de dalıyorduk. Dört: Din gününü yalanlıyorduk. Sonunda ölüm gelip çattı bize. (Müddessir, 43-47).
Mücrimlerin dört unsurdan oluşan cevaplarının ilk üçü doğrudan fiilî hayatla ilgilidir. Bunlar namaz, infak ve batıla dalmak konusudur. Mücrimlerin bu cevabı, amelin imandan cüz olup olmadığı tartışmasına da açıklık kazandırmaktadır. Demek ki namaza inanıp da kılmamak kişiyi cehennemden alıkoymamaktadır. Namaz kılmaya iman etmek ve de kılmak gerekmektedir. Namaz kılmayan kişilerin kendilerini mümin saymaları bir yanılgıdır ve cehenneme gitmekten engelleyici değildir.
Fakir ve aç insanları doyurmak ise, hali-vakti yerinde olan müminlere vecibedir. Allah kullarını türlü imkân ve vasıtalarla imtihan etmektedir. Kiminin imtihanı yoklukla, kimininki varlıkladır. Varlıklı insanlar ellerindeki mülk ve nimetleri kendi kerametlerine atfeder de, fakirlere tepeden bakarlarsa, imtihanı kesin olarak kaybetmişler demektir. Allah zenginlerin malında fakirlere hak tahsis etmiştir, fakiri zenginin malına ortak yapmıştır. Bunda -haşa- garip karşılanacak bir durum yoktur çünkü mülk Allah’ındır. Aslında varlıklı kimseler bu haktan dolayı sevinmeli, memnuniyet duymalı ve Allah’a hamd etmelidirler. Çünkü Cenabı Allah bu şekilde biz kullarına paylaşmanın zevkini tattırmakta, muhtaç insanların dertlerine karınca kararınca derman olmanın mutluluğunu yaşatmaktadır. Yani infak yapmak bir rahmettir. Diyebiliriz ki, infak yapılan fakir değil, infakta bulunan zengin teşekkür etmeli, Allah’a da hamd etmelidir. Çünkü onun infakını alacak bir yoksulun bulunması, kendisi için büyük bir lütuftur; tıpkı pazardaki satıcının, alıcılara muhtaç olması gibi.
Allah’ın indireceği her türlü hayra muhtaç olan yetim, dul, güçsüz, hasta ve başka gerekçelerle fakir kalmış insanlara Allah’ın bizim vasıtamızla o hayırları indirmesi ne büyük servettir. Dolayısıyla mücrimlerden ayrışmamız ve yakıcı ateşe girmememiz için Allah’ın bize tahsis ettiği mülkümüzden muhtaçları faydalandırmakla mükellefiz. İnfaktan dolayı da böbürlenmek değil, tevazu göstermemiz icap eder.
Mücrimlerin acı itiraflarının üçüncü unsuru batıla dalanlardan olmalarıydı. Günümüzde modern hayat bütünüyle batıla dalma üzerine kurulmuştur. Önceki nebilerin kavimlerinin işledikleri cürümlerin hepsi eksiksiz olarak bugünkü modern hayatta mevcuttur. Eğlence dünyası, futbol, televizyon ve sinema ve eğlenceyi elimize tutuşturan cep telefonları batıla dalmanın en elverişli ortamlarını sağlamaktadır. Batıla dalan modern insanın en acınası hali de, kendisini iyi yolda sanmasıdır.
Mücrimlerin dördüncü itirafı din gününü yalanlamalarıdır. Din günü hakikattir ve bize, dünyadaki ömrümüz kadar yakındır. Cenneti kazanmak aslında son derece kolaydır.