İLKAV’da düzenlenen ‘Resulullah’ın Örnekliğinde Kur’an Ahlakı’ konulu panelde konuşan Prof. Dr. Celaleddin Vatandaş İslam ahlakının Müslüman toplumlarca terk edildiğine vurgu yaptı.
Vatandaş şöyle konuştu:
Ahlakın zemini fıtrattır, İnsana doğuştan gelen fıtri özellikler Müslüman olsun, münafık olsun, kafir olsun, herkeste bulunur fakat daha sonra bir kısım fıtri özellikler bozulabilir. Bu fıtri özellikler bozulduğunda da seküler, laik ahlak gibi farklı ahlaklar ortaya çıkar. Buna rağmen her insanda bozulmayan bir fıtri özellikler mevcuttur. Bu yüzden indirilen mesaj ile Nemrut dahil, Firavun dahil bütün insanlar sorumlu tutulmuştur, mesaj ile uyarılmıştır.
Ahlak imandan gelir. İnsanın Allah ile, insanın diğer insanlar ile ve insanın kendisi ile ilişkisi imandan gelen ahlak çerçevesinde belirlenir.
Ahlak her şeye değer katan bir temeldir. Sahip olunan akademik unvan, sahip olunan statü, şan vb. diğer etiketler ahlak olmadan bir değer taşımaz.
Allah Resûl’u tebliğe başladığı dönemde hiç kimse kendisine sen ahlaksızsın, sen yalan söylüyorsun demedi. Aksine El Emin diyorlardı.
Allah Resûlu çevresinde ilk Müslümanlar Müslüman olduktan sonra ahlaki olarak da dönüşüyorlardı. Bu dönüşüm ahlak dönüşümüdür, ahlak uyanışıdır. Müslüman olduklarında ahlak bir parçaları oldu. Resulun ahlakına kimse laf etmezken ,en kötü zamanlarda muhalefet ,etrafındaki sahabeler üzerinden spekilasyon yapamıyordu. Sahabelerin hiçbirisi hakkında müşrikler bu üç kağıtçıdır,bu yolsuzdur gibi suçlamalarda bulunmuyordu.
Sakal bırakma,sağ elle yeme, kabak-tirit yeme, teravih kılma , gibi ameller, tarihsel süreçte sünnet kategorisine alınırken, doğruyu söylemek ve adaletli olmak, dürüst olmak,emin olmak gibi sıfatlara vurgu literatürümüze fazla giremedi.
Tebliğ sürecinde anlatmak sadece yapılması gereken bir tek yol değildir. Sadece bu yöntem içinde bir parçadır. Risalet döneminde Allah Resûlu çevresindeki ilk müslümanlara baktığımızda anlatmaktan daha çok temsili görürüz. Günümüzde de en fazla müslüman insanın barındıran ülkeler olan Endonezya ve Malezya’nın Müslüman olma süreçlerine baktığımızda Müslüman olan ahlaklı tüccarlar ile İslamla tanıştılar. Bu ülkelerdeki insanı etkileyen Müslüman tüccarların ahlaklı olmasıydı.
Bizim cenah bir konuyu eksik kavradı. O da Allahın hükümleri ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir,Maide 44. ayeti ,veya tağutu red ayetlerini sadece hukuki veya siyasi yönü ile ele aldı. Elbette bu gerekli idi ama bir o kadar önemli tarafı cahiliyenin ahlaki ilkelerini ve bunu destekleyen tavırlara da “Lâ“ denmesi gerekliliği idi. Müslümanlar ahlaki zemin üzerine adaleti tesis etmede başarılı olamadılar.
İslâmî Analiz