İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) üye 57 ülkenin toplam nüfusu, dünya nüfusunun yaklaşık %22,3’ünü oluşturur ve 1,95 milyar civarındadır.
İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) üye 57 ülkenin toplam ekonomik büyüklüğü, yani Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH), yaklaşık 9,7 trilyon dolar civarındadır.
İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) üye 57 ülkenin, Türkiye, Endonezya, Pakistan, Mısır, İran ve Suudi Arabistan gibi ülkeler başta olmak üzere toplam askeri personel sayısı, yaklaşık 10 milyon civarındadır.
İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) üye 57 ülke, Savaş Uçakları, Tanklar, Zırhlı Araçlar ve Personel Taşıyıcıları, Deniz Kuvvetleri / Modern savaş gemileri, denizaltılar ve fırkateynler, Füzeler ve Roket Sistemleri, Hava Savunma Sistemleri, Dronlar ve İnsansız Hava Araçları (İHA-SİHA) gibi etkili ve caydırıcı askeri ekipmanlara sahiptir.
Sahip olunan şaşırtıcı imkanlar ve sahip olunan jeostratejik değerler bağlamında liste çoğaltılabilir.
Tüm bu imkanlara rağmen, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi 57 ülke, 2 milyonu Arap kökenli olmak üzere 9,7 milyon civarında nüfusu, 500 milyar dolar (GSYİH) ekonomik büyüklüğü, hizmetteki ve yedektekilerle birlikte yaklaşık 170.000 askeri gücü olan soykırımcı ve işgalci İsrail’e karşı, neden kınama dışında durdurucu/önleyici bir aksiyon alamıyor.
Birlik değiller.
İyi de 7 Ekim’den bu yana defalarca toplanıldı ve sözde birlik fotoğrafı verildi. Bir A4 kağıdına sıkıştırılmış sıradan cümleler üzerinden yapılan kınamayı yeterli görmek ve bunun rahatlığını yaşamak neyin esareti?
Büyük Şeytan Amerika.
Peki aynı Amerika’nın, Türkiye, Kuveyt, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Afganistan, Cezayir, Pakistan gibi İslam ülkelerinde askeri üsleri, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Bahreyn gibi İslam ülkelerindeki erken uyarı füze savunma sistemleri niye ve kimin için var?
Kınamanın ötesine geçemeyen tepkiler, iğdiş edilmiş toplumlar, nefesleri kesilmiş STK’lar ve süreçle özel çabalarla dönüştürülmüş, Gazze başta olmak üzere İslam coğrafyalarında neler dönüyor ilgisizliğinde kütleleşmiş kitleler kimin işine yarıyor?
Kabul edelim, 7 Ekim tüm İslam ülkeleri için turnusol oldu. Aslında var olup gizleneni açığa çıkardı. Bunu, Gazze’nin vefakar halkı büyük bedeller ortaya koyarak açığa çıkardı. Aynı bedelleri halen de ödemeye devam ediyor. Sorun 7 Ekim’de değil. Büyük şehit Yahya Sinvar’da hiç değil.
Sorun işgalci çetenin sahip olduğu imkanlarda da değil, sorun bizde. Ortada, işgalci çetenin kendi halkının, soykırımcı Netenyahu’ya gösterdiği tepkiyi göstermeyen bir İslam ülkeleri fotoğrafı var. Bunu sadece ataletle ifade etmek imkansızdır. Daha kriminal bir sürecin içinden geçiyoruz.
İşgal edilmiş toprakları çevreleyen İslam ülkelerinin yaşadığı işgali konuşmalıyız. Gazze’ye yakın ve uzak İslam ülkelerin yaşadığı teslimiyeti konuşmalıyız. İslam ülkelerinin yaşadığı esareti konuşmalıyız. Hedefinde işgalci çete olanların bir şekilde nasıl imha edildiğini konuşmalıyız.
İslam ülkelerine kurulan ABD askeri üsleri ve erken uyarı sistemleri, sadece işgalci çetenin daha çok katliam, daha çok işgal yapması için kullanılıyor. ABD, bizim topraklarımıza kurduğu sistemlerle, bizim canlarımızı alıp, mahremiyetimizi kirletiyor. Bunu küresel ittifaklarla ifade etmek, çizilen rotayı, giydirilen kılıfı kabul etmektir.
Bu sebeple de İslam ülkeleri, sahip oldukları tüm imkanlara rağmen tam da şair Ferezdak’ın Hz. Hüseyin’ e dediği durumu yaşıyor.
“Kalpleri seninle, kılıçları Yezit’le”
Kılıçlarımızın aşağılık Yezit’le olmadığını göstermenin bedeli, bedenlerimizin İmam Hüseyin’in arkasında saf tutmasıdır. Gazze, ödediği büyük bedelle, bizi çok ağır bir sorumluluğun altına itmiştir.
Bugün Gazze, her yönüyle Kerbela’yı yaşamaktadır. Hüseyin’in yanındaymış havasıyla aşağılık Yezit’le kılıç şakırdatmak, ancak günü kurtarır.
Kürsülerden ne konuşursak konuşalım. Düşman, tam da HAMAS’ın kurucu liderlerinden Prof. Dr. Abdülaziz Rantisi’nin dediği gibidir.
“Aziz kardeşler, düşmanınız ancak tek bir dilden anlar. O da savaş dili, cihad dili, silah dilidir. Binlerce kelime bir demir kurşun etmez.”
Derviş Argun / Her Taraf