Arap Baharı başlamıştı. Bu coğrafyada ne umutlar beslenmişti. Hayaller vardı. İnsanlar diktatörlerden kurtulacaktı. Kurtuldu ama yenilerinin de eskileri aratmadığı kısa zamanda görüldü. Hayaller kısa sürdü. Çünkü bütün hayaller “demokrasiye” bağlanmıştı. Müslüman kafalar başka yol da bulamamıştı.
Gelelim 2015’e. Demokrasinin geleceği bütün coğrafya kan gölüne döndü.
Nasıl gelindi bu noktaya?
Biraz tarihi bilgilerin tozunu alalım.
Yıl 656. Allah Resulü vefat edeli 24 yıl geçmişti ki Cemel Vakası hasıl oldu. Müslümanlar arasındaki ilk iç savaş. Hem de Allah Resulü’nün iki kıymeti arasında. Akabinde Sıffın Savaşı ve 680’de Kerbela Olayı. Nereden bakılırsa bakılsın, aklı selim bir izahat çıkmayacaktır.
Dün birlikte cihada çıkan, Allah Resulünün yanında bulunan insanlar nasıl oldu da birbirlerine kılıç çeker hale geldiler? Akla hemen bir soru geliyor.
Fitne grubu bu kadar mı güçlü?
Güçlü olmasa bunları becerebilir mi? Güçlü bir planlarının olduğu aşikar. Peki inananların bunun üzerinde bir çalışması/düşünmesi gerekmez mi? Bu da ayrı bir soru.
1400 senedir bu ıstırapları çekmekten/yaşamaktan usanmayan insanlar haline gelindi. Bütün bu yaşananları sadece fitneye bağlamak çok akıl karı bir iş de gözükmüyor. Çünkü bütün kabahatlerin dışarıda aranması bir çıkarım vermeyecektir.
Gelelim 2015’e.
Dün 1400 yıl önce Şam, Bağdat, Kufe’de meydana gelen hadiselerin aynısı günümüzde aynı coğrafyada Suriye üzerinde yapılmakta ve yaşanmakta. Bütün yaşananlara ve yapılanlara dünya denilen güçler ve devletlerden çözüm beklenmekte. Koyunun tilkiye teslimi gibi bir şey. Her türlü ittifaklar buraya çöreklenmiş, ürettikleri bütün silahları burada denemekte, birbirlerini test etmekte. Yeni bir paylaşımın ortamını hazırlamaktalar. İşin garibi mevcut coğrafya insanı ise yırtıcı hayvan karşısında çaresiz kalıp şok geçiren ineğe benzemekte. Sadece beklemekte. Gel beni ye.
Etraftakiler ise sarı ineğin düştüğü durum gibi teker teker avına sunulmaktadır.
Avcılar bu durumu yaparken, mevcut halk ve halklar ise kime rampa olmanın derdinde.
Belki 100 yıl daha sürecek yeni bir olaya imza atılıyor. Sünni ve Şii meselesi. Bir zamanların Müslümanların ayağa kalkmasına örnek gösterilen İran artık Rusya’nın Suriye‘de başarılı olması için dua ediyor. Daha fazla Müslüman kanı akması ve akıtması için Allah’tan yardım isteniyor. 27 Kasım 2015‘te Tahran’da Cuma namazında Rusya‘nın başarılı olması için Müslümanlar hep bir ağızdan duada bulunuyor. Nereden nereye?
Öteki yüzüne bakıyorsunuz Sünni cenah ise ABD‘nin yanına sığınmış. Bir bakıyorsunuz, Müslüman insanları öldüren Mısır canisi Sisi’ye milyonlarca riyal veriyor. Bütün bunları yaparken izzet ve şerefi Allah yanında aramak galiba bir halüsinasyon olacaktır. Allah, kendi yanında olanları izzetli ve şerefli edecektir.
Yakın zamanlarda yeni oluşumlara, haritalara tanık olacağız. En acısı ise uzun süre zor düzelecek şii-sünni çatışmalarının içerisinde kendimizi bulacağız.
Maalesef yılların hastalığı hala devam ediyor. Aklı selim ve tarihi bağlantıları ile düşünememe. Küfrün kutuplarından medet umma hastalığı can simidi gibi görülüyor. Firavuni anlayışların kendi tiranlıklarını devam ettirmek için hazırladıkları kölelik, farklı boyutlarıyla ortada gezinmekte. Müslümanlar ise bol bol hatim indirip sevap kazanmakta, hafızlar ise bol bol kıyafetlerle “hadi şuradan oku denildiğinde okumaya başlıyor ve helal olsun deniyor, kitabı anladığı dilden okuyanlar ise bol bol ayetin ne anlama geldiğini anlatıyor.
Eeeeee, sonra işte kıyamet burada kopuyor. İCRAATT.
Bir kişi başka bir ülkeye eğitime gider. Memleketine döner sorarlar: Durum nasıl?
“Külliyen Brifing, Külliyen Toplantı, İcraat Mafiş.
Düşünme biçimini ve düşünceyi değiştirmeden bir değişimin olmayacağı kesin. Allah’ın sünnetine aykırı hareketlerin sonucu bu. Allah göktekilere ve yerdekilere bakın diyor, Kur’an müdavimleri rabbim büyüksün diyerek dua ederken, sünneti anlamak ve yaşamak zor olacak gibi.
Arap Baharından;
Ne umuldu ne bulundu! Hüsran.
Güzelim topraklar kargaşa merkezlerine dönüştürüldü. Milyonlarca Müslüman göçmen adı altında memleketlerinden sürüldü. Küfre muhtaç hale getirildi. Yaşama hakkı sağlamak için çok zorlu yollar denenmekte, körpe yavrularla ne mücadelelere katlanılmakta.
Sonuç olarak; İcraata dayalı düşünme biçimine geçmeden, bu hüsranlar devam edecek gözükmektedir. Bütün dünyanın Kur’an’a muhtaç olduğu bir dönemde galiba en çok da Kur’an’a sahip olanların Kur’an’a ihtiyacı olacaktır. Tv’lerde program yaparak bu işler çözülmeyecektir. Hep aynı senaryolar farklı oyuncularla devam edecektir. Baharlarda hep cangıllar yaşanacaktır.
___________________________________________
(*) Cangıl : Kargaşa