Yeryüzünde tarih boyunca adaleti reddeden, hukukun üstünlüğünü hafife alan ve peygamberlerin tebliğ ettikleri hakikatleri kabul etmeyen insanların, kavimlerin ortak sloganları şu olmuştur: “Biz atalarımızın yolundan ayrılmayız.” Türkiye’de de hilafetin ilgasından sonra Allah’ın şeriatını hafife alıp reddeden Cumhuriyet aydınları, “Türk’ün Yeni Amentüsü”nü gündeme getirmişlerdir. Hatta bu meseleyi ispat sadedinde Samsun milletvekili Ruşeni Barkur, “Din yok, Milliyet var” diye bir kitap kaleme almıştır. 1927’de Abdulbaki Gölpınarlı da ilkokullar için yazdığı Din Kültürü kitabında imanı “dini” ve “milli/ulusal” iman olmak üzere ikili bir tasnife tabi tutmuştur.
Tarih boyunca münkir ve müşrikler tarafından Allah’ın dinini reddetmenin gerekçesi “Atalar Dini” olmuştur. Atalar dini, ataları ilahlaştırmanın, onları lâ yüs’el ve lâ yuhti/ hesap sorulmaz ve hata etmez kabul etmenin neticesinde ortaya çıkmış batıl ve atıl bir dindir. Çarşı putları, bu dinin en önemli emareleridir.
Tarih boyunca kendilerini devletin kurucusu veya milletin kurtarıcısı ilan eden politikacılar -farklı zamanlarda yapmış olsalar da- egemenlik ihtiraslarını tatmin için “tanrının oğlu” (!) rolünü oynamaktan adeta zevk almışlardır. Tanzimat ve meşrutiyet münevverlerinin “muasır medeniyet”, günümüz aydınlarının “çağdaş uygarlık” şeklinde ifade ettikleri politik anlayış, geçmişle hesaplaşmaya dayanan bir anlayıştır.
Atalar dininin ortaya çıkardığı uygarlıklarda kanun koyma hakkı Allah’ın değil, insanlarındır. Dilediği gibi kanun koyma hakkını devlet adamlarına ve politikacılara tahsis eden bütün ülkelerde zaman içerisinde atalar dininin resmi ideoloji haline geldiğini söylemek mümkündür. Bir ülke Allah’ın diniyle idare olunmuyorsa, bilsin ki o ülke atalar diniyle idare olunuyor demektir!
Atalar dini; hidayet üzere olmayan ve akıllarını imanın kılavuzluğunda kullanmamış olan ataların izini taklip ve takip etmeyi ibadet telakki etmenin neticesinde ortaya çıkmıştır. Atalar dini bir anlamda; geçmişe karşı beslenen ölçüsüz ve de tutarsız sevgi ve saygıyı iman esası haline getiren itikadi tercihlerin hülâsasıdır.
Atalar dini, ataların batıl ve atıl söylem ve eylemleriyle birlikte bir de onların izinde gidenlerin uydurmalarından meydana gelmiş bir dindir. Rabbimiz tarafından Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Yusuf (as)’ın kıssası beyan edilirken, bütün insanlığa şu hatırlatma yapılmıştır:
“Sizin Allah’ı bırakıp da o taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Bunlara tapmanız için Allah hiçbir delil indirmiş değildir. Hüküm ancak Allah’a aittir: O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Yusuf Sûresi: 40)
İsim, bir şeyin zihinde doğmasını sağlayan alamet olması hasebiyle varlığın kendisini öz olarak ifade eder. İsim böyle olursa anlamlıdır. Yoksa mesela “ilah” olmayan birisine “ilah” unvanı verirseniz hakikat ile varlık arasındaki irtibatı çarpıtmış olursunuz. Kanun koyucu sadece Allah’tır bu hakkı başkasına verdiğiniz zaman sadece kendinizi aldatmış olursunuz. Sizin ve babalarınızın isimlendirdiği bir takım isimlere, kendinizin uydurduğu bir takım hayali tanrı taslaklarına tapınıyor, onları dinliyor, onları razı etmeye çalışıyorsunuz. Hâlbuki bu konuda Allah hiç bir delil de indirmemiştir. Yâni bunların da kendisi yanında tanrı oldukları, bunların da yetki sahibi oldukları, bunların da sözleri dinlenmesi, yasaları uygulanması gereken varlıklar olduğu konusunda Allah hiçbir delil indirmemiştir. Ya siz kendiniz, ya da atalarınız isimlendirmiş, yakıştırmış ve işte bunlar da sözü dinlenmesi gereken tanrılardır demişsiniz. Bunlar da kutsaldır, bunlar da tanrıdır, bunlar da egemendir, bunlar da yetkilidir demişsiniz. Kendi kendinize uydurduğunuz, kendi hevâ ve heveslerinizle isimlendirdiğiniz, kendi ellerinizle diktiğiniz bu putlara, kendi ellerinizle yaptığınız bu yasalara, bu yönetmeliklere, bu törelere, bu âdetlere, bu modaya, bu hukuk sistemine kendi ellerinizle seçtiğiniz bu sahte ilah taslaklarına kendinizi ve insanları itaate zorlamışsınız.
Şimdi bunlar nasıl ilah olabilirler? Siz seçmediniz mi bunları? Siz koymadınız mı bu yasaları? Siz dikmediniz mi bu putları? Siz isimlendirmediniz mi? Siz vermediniz mi onlara bu yetkiyi? Bir defa bunların hiçbirisinin gerçeklikleri yoktur. Gerçeklikleri olsa bile ilahlık özellikleri yoktur. Allah bu konuda bir bilgi, bir belge indirmemiş. Benim yanımda bunlar da yetkilidir dememiş. Ama sizler işte kendi istek ve arzularınızla oluşturduğunuz, kendi isimlendirdiğiniz sistemleri, yasaları yol kabul etmişsiniz, program kabul etmişsiniz. Hâlbuki:
Hüküm ancak Allah’a aittir. Hâkimiyet Allah’a aittir. Allah’tan başka hiç kimsenin hüküm koyma hakkı, hâkimiyet yetkisi yoktur. Bu dünyada kullarının hayat programlarını belirleme hakkı, kullarına yasa belirleme hakkı sadece Allah’a aittir. Yaşanan bu hayatın kanunlarını, değer yargılarını belirleme hakkı sadece Allah’a aittir. Tek olan, Kahhâr olan, kullarının tümüne egemen olan O’dur. Hayata Hakîm olan O’dur.
Yeni Akit / Mustafa Çelik