يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْاَذٰىۙ كَالَّذٖي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِؕ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَاَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْداًؕ لَا يَقْدِرُونَ عَلٰى شَيْءٍ مِمَّا كَسَبُواؕ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرٖينَ
Sahada da en çok reklam payına kim sahip olur diye birbirini kovalayan siyasetçiler iş adamları görmek toplum adına gelinen vahim durumlardan biridir. Tüm bu çıkar grupları halkla ilişkiler çalışmalarıyla tanıtım aracı olarak kullanacakları bir vakayı bulduklarında leş görmüş sırtlanlar gibi acılar üzerinden prim yapmaya giriştiler. Tabi bunun toplum tabanındaki yansımalarını göz ardı etmek de mümkün değil. Siyasetçilerin lüks araçları önünde ayakkabısız çocukla fotoğraf çektirmesi bir tarafta dururken diğer yandan acıklı müzikle acıklı deprem videoları çekerken insanların eline ekmek tutuşturan duygusal prim peşinde koşan sıradan insanlar da oldukça mide bulandırıcıydı.
Deprem sürecinde hoş olan gerçekten samimi bir şekilde, gösterişe kaçmadan canı yanıp koşturan yardıma giden insanlardı. Sel olup aktı bu yardımlar. Adını hiç duymadığımız, yardım edeni kibre boğmayan, yardım alanı da gücendirmeyen esas yardımlar bunlardı. Bu toplum gösteriş kültürü ile birlikte yardımın lütuf değil de başkasının sende kalan hakkını teslim etmek olduğunu unutuyor. Esas batılılaşma sanırım burada başlıyor.