Dünya dengeler düzeni üzerine kuruludur. İki kutuplu, rahmani ve şeytanî olanı. Bir başka deyimle öte dünyaya gidişte iki yol bulunuyor. Rahmanî yol ile şeytanî yol, biri cennete biri cehenneme doğru yol alır. Bu tercihler insana bırakılmış. Hayat yolculuğunda insanın yücelip alçalacağı katmanları var. Melekten yüksekte olmak veya hayvandan aşağı olmak. Bunların birçok tanımı bulunuyor. Hayır ile şer, günah ile sevap, iyilik ile kötülük, doğru ile yanlış, güzel ile çirkin gibi. Bunlar daha da çeşitlenebilir.
Rahmanî yolun zorluklarının, çilelerinin olduğu muhakkak ve kaçınılmaz. Olumsuzlanan yolun çekici ve albenili, şehvete dayalı azgınlıkları olan bir yol. Bu zaten aşırılıklar içeriyor.
İnsanlığın dengesini sağlayan dindir, hakiki ve sahih din. Bozulmuş veya tahrif edilmiş dinlerden ya da kültürlerden söz etmiyoruz. Dinin özüne uygun karakterleri olan insanlar ile temsil edilir. İyi ve güzel insanlar sadece kendilerini temsil etmiyorlar. Bulundukları yol istikametinin, davasının ve inancının temsilcileridirler. Hakikati temsil eden insan. Allah, insanı yarattı, yeryüzünü kendisine sundu. Ona tercihler sundu. İradesi ve seçiciliğiyle kendisini temsil etme hakkı kazandırdı.
İslâm öfke ve nefret dini değildir, sabır sevgi ve merhamet dinidir. Çile çeken insanların dinidir. Öfkeli insanlar sabırsız ve gururludurlar. Düşünmeye fırsat bulamazlar. Çünkü gerilimleri onları telâşlandırır, sabırsızlanırlar. Sabırlı olmadıklarından saldırgandırlar. Ne söylediklerini bilmeye, anlamaya, düşünmeye hem zamanları olmaz hem de psikolojileri buna izin vermez.
Öfkeli olunduğunda, öfkelenen kişinin oturması önerilir. O an düşünmeye zaman kazanır.
Şeytanın dili rahmanî değildir. Şeytanî dil zaten şeytanın kendisidir ve onu temsil eder.
Sabırlı olanlar kazanırlar. Merhametli ve sevgi yüklü olanlar kazanırlar. Aşk diline sahip olanlar kazanırlar.
Dünya hırs ve tamahı hiçbir zaman rahmanî bir yol ve seçenek değil. Dünya ve öte dengesini koruyanlar dillerine ve kalplerine sahip olanlar, sabırla sınananlar kazanır.
Nefret ve kötülükler tohumlarını ekenler ondan devşirdiklerinin karşılıklarını alırlar. İyilik ve güzellik tohumlarını ekenler onun karşılığını sadece bu dünyada değil ötede de kazanırlar. Bu dünya saltanatını ve zevklerini tercih edenler burada kazanır gibi görünüyor olabilirler ama ebedî olanı yitiriyorlar. Geleceklerini tehlikeye atıyorlar. Kaldı ki bu dünya nimetlerini hakkıyla ve yerinde kullanan ve tercih edenler hem bu dünyada hem de öte dünyada kazanırlar.
Dünyayı cehenneme çeviren dünya hırs ve tamahıdır. Şeytanî olanıdır. Dünyayı kaosa bulandıran bu anlayış ve zihniyettir. İnsanlık bu anlayıştan çekiyor. Zulüm çok yönlü ve nedensiz olmuyor.
İslâm’ın öz aydınlığından ve ruhundan yol alanlar hem kendileri hem insanlık kazanıyor.
İslâm öfkesini yenenlerin dinidir, merhamet ve sevgi dinidir. Adalet ve aşk dinidir. Ayırıcı değil bütünleştiricidir. Irk dini değildir, kan dini değildir, renk dini değildir. İslâm dünyayı cennete, cenneti cennete çevirir.
Şeytanî olan ise hem dünyayı cehenneme çevirir, hem de cehennemi tercih eder.
Kötülüklerin kuşatmasında kötülük yaparak karşılık vermek hayırlı sonuç doğurmaz. Kötülükler karşısında sabırla direnmek, iyilik ve güzellikte örnek olmak güzelliğe kapı aralama ve yol alma hayırlı sonuçlar doğurur. Savaşlar en zor ve çaresiz kalınan tercihlerdir. Savaşlar yıkımların nedeni. Kimi zaman da hayırlı sonuçlar doğurur ama yıkımlara neden olduğu gerçektir. Müslümanlar savaşmadan da büyük başarılar kazanmışlardır. Fetihlerin en başarılı olanı gönüllerin ve kalplerin fethidir. Bu fetihler hiçbir yıkıma neden olmaz. İnsanı kazandırır. Müslüman’ın amacı insan kazanmadır. Nefret ve öfke ile asla İslâm’a hizmet edilemez. Sevgi ve merhamet ile gönüller kazanılır. Bu yol zorludur ama sonuçları hayırlıdır.
Milli Gazete – Ali Haydar Haksal