وَقَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ اِذَا مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍۙ اِنَّكُمْ لَفٖي خَلْقٍ جَدٖيدٍۚ
Küfürde saplanıp kalmış olanlar birbirlerine: “Size, tamamen dağılıp paramparça olduktan sonra, yepyeni bir hayatla tekrar dirileceğinizi söyleyen bir adamı gösterelim mi?” (Sebe Suresi, 7)
Ahirete inanmak bir nimet, bir rahmettir. Yüce Allah bu nimeti ve bu rahmeti bunları hakkeden kullarına verir. Bunun için temiz bir kalple Allah’a bağlanmak, gerçeği aramak ve doğru yolu bulma arzusu taşımak gerekir. Bana göre ahirete inanmayanların hem koyu bir sapıklığın ve hem de azabın pençesinde olduklarını belirten bu ayetin anlatmak istediği gerçek budur.
Allah’a imanın temel şartlarından biri de ahirete iman etmektir. Ahiret, insanların öldükten sonra dünyada yapıp ettiklerinin karşılığını istisnasız görme yeridir. (Zilzal,7-8) Bu karşılığa iman eden ve onu yakinen bilen insanın, ne bir haksızlık ne hırsızlık ne de arsızlık etmesi düşünülemez. Allah’ın kendisine ait özelliklerine ortak olamaz; koyduğu yasalara (sünnetullah) kastedemez, aykırı başıbozuk davranamaz. Bu yönü ile ahiret, adeta bir denge unsurudur. Dileyenin dilediği gibi yaşamasına mâni olacak, her yapılan zulmün, sömürünün kısaca tüm münkerin bir hesabının olması gerektiği yer olması bakımından iman edenler için Allah’ın bir nimeti olarak değerlendirmekte mümkündür.
Mekke’de yaşayan müşriklerin hal ve davranışları, yaşam biçimleri, dünya görüşleri tam bir zorbalık üzere idi. Kimseye hesap verme gibi bir düşünce onların hayatlarında olmayan bir şeydi. Kuralları kendileri belirler, diledikleri zaman kendileri iptal ederlerdi. Sanki dünya onların etrafında dönüyor, kendilerini bir kutup olarak görüyorlardı. Öldükten sonra dirilmeye, hesap vermeye, cennet ve cehenneme asla inanmıyorlardı. Belki de haddi aşmalarının sebebi burasıydı.
Ahirete imanın bu dünyayı tanzim edeceği kesindir. Ancak bu imanın inandım demekten ziyade fiili davranışlarıyla tezahür etmesi gerekir. Bu yönüyle baktığımızda Mekkeli müşriklerin inanmadıkları ahiret anlayışı çerçevesindeki davranışları ile bugün inandım diyen dünya Müslümanlarının –istisnalar hariç- davranış biçimlerinde bir benzerlik söz konusudur. Her ikisi de tevhidi zedeleyen, haram ve helal dairelerini tanımayan halleriyle hayatlarını sürdürmektedir. Bu yönüyle baktığımızda rabbimizin ahirete iman esasını müşrikler özelinden bizlere de hatırlattığını bilmemiz gerekmektedir.