İnsanın insana değil Allah’a kul olmasını, hayvanların seviyesine inmeden insan kalmasını sağlamak, Kur’ân-ı Kerim’in en önemli maksadlarındandır. İstismar; meyve verme, işletme, kullanma, yararlanma, zengin olma, bir şeyden elde edilen her türlü fayda, kâr etme, kâr getirecek şekilde harcama, yararlanılacak mal, malı çoğaltma ve nemalandırma, ağacın meyvesi, her türlü mal, kaymağı alınmamış süt, sütün üstündeki kayma, sütün köpüklenmesi, bir şeyin özünden çıkan sonuç, çocuk, nesil gibi anlamları olan “semere”den (İbnu’l-Esîr, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Hadîs ve’l-Eser. C:1, Sh: 221, Kum/1367; Mütercim Asım 1305: 195; el-Cevherî 1982: 605-606) türemiş olup sözlükte bir şeyin semeresini, ürününü elde etmek, semeresinden, ürününden veya meyvesinden yararlanmak demektir. Türkçe’de kullanılışında ise istismar, bu anlamlar daraltılarak olumsuz bir içerikle donatılmış ve kendi çıkarına kullanma, kötüye kullanma, suiistimal etme, haksızca faydalanma, sömürme, bir kişinin iyi niyetini kötüye kullanma, bir şeyi haksız yere işletip yararlanma gibi mânialar yüklenmiştir.
Asrımızda genelde İslâm coğrafyasında, özelde ise ülkemizde Müslümanları “Din istismarcılığı” ile itham edenler, Allah’ın dininin hâkimiyetini ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde sona erdiren din düşmanlarıdır. İslâm dininde din istismarına geçit verecek herhangi bir hüküm veya mesele yoktur. İslâm dini, bütünüyle din istismarına kapalı olan bir dindir. Bundan ötürüdür ki; M. Akif Ersoy (Rh.a.) kendi zamanındaki ve bütün zamanların din istismarcısına karşı imanından kaynaklanan tepkisini ve uyarısını şu şekilde ortaya koyuyor:
“Niçin Kitab-ı İlahî’yi pâyımal ettin?
Niçin Şeriat’ı murdar elinle kirlettin?
Çıkıp tepinmeye yok muydu başka bir saha?
Nedir bu salladığın çifte Kitabullah’a?
Herif! Şu millet-i masume’den ne istedin?
Ki doğru yol diye tuttun dalâleti gösterdin!”
Günümüzde “Din istismarı”, din istismarını istismar ederek İslâm’ı hayata müdahil olmayan, yaptırımsız bir dine dönüştürmeye çalışan çevrelerin işine yaramaktadır. İslâmî kavram ve şeair ile dindarları suiistimal etmek, din istismarında bulunmaktır. Din istismarı içinde riyayı, yalanı, muhatabı aldatmayı, haksız kazanç veya imkân sağlamayı, Müslümanlara zarar vermeyi, insanları dinden soğutmayı, suizannı ve güvensizliği yaygınlaştırmayı barındırdığı için dine ve dindarlara büyük hakarettir. Din tanımaz seküler güruh, pazar paylarını, sosyal veya siyasî statü yahut imkânlarını, nemalandıkları bir düzeni kaybetme korkusundan Müslümanları din istismarcılığı ile itham etmektedirler.Ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde kendilerini Allah’ın diniyle mukayyed görmeyenler, hımarlaşmaktan/merkepleşmekten kurtulamazlar. Dinin istismarını, suistimalini veya sömürülüşünü meslek edinmişlerin eşeklerden hiçbir farkları yoktur. Dindar görünüp dindarlardan ziyade dinidarları dinleyen ve onların dünyevi çıkarlarına hizmet edenler de din istismarcılarından sayılırlar. Bir yerde istismar eden varsa, mutlaka kendisine karşı istismar edilen kişi veya kişiler de vardır. Günümüzde din tanımazlar ile dinidarlar, dini ve dindarları istismar etmektedirler. Din istismarı, gündelik hayattan siyasal hayata kadar toplumsal hayatın bütün alanlarında görülebilmektedir. Din istismarının zirve noktasını, Allah adı kullanılarak gerçekleştirilen istismarın meydana getirdiği söylenebilir: “Aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın” (31/Lokman 33; 35/Fâtır, 5. Ayrıca bkz. 57/Hadîd, 14) Pratik hayatta Allah’ın hükmü ve hâkimiyetiyle mukayyed kalmayanların dindarlık iddiası, din istismarından öteye geçemez.
Din istismarı, hımarlaşmanın alâmetidir/2
Asrımızda genelde İslâm coğrafyasında, özelde ise ülkemizde Müslümanları “Din istismarcılığı” ile itham edenler, Allah’ın dininin hâkimiyetini ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde sona erdiren din düşmanlarıdır. İslâm dininde din istismarına geçit verecek herhangi bir hüküm veya mesele yoktur. İslâm dini, bütünüyle din istismarına kapalı olan bir dindir. Bundan ötürüdür ki; M. Akif Ersoy (Rh.a.) kendi zamanındaki ve bütün zamanların din istismarcısına karşı imanından kaynaklanan tepkisini ve uyarısını şu şekilde ortaya koyuyor:
“Niçin Kitab-ı İlahî’yi pâyımal ettin?
Niçin Şeriat’ı murdar elinle kirlettin?
Çıkıp tepinmeye yok muydu başka bir saha?
Nedir bu salladığın çifte Kitabullah’a?
Ki doğru yol diye tuttun dalâleti gösterdin!”
Günümüzde “Din istismarı”, din istismarını istismar ederek İslâm’ı hayata müdahil olmayan, yaptırımsız bir dine dönüştürmeye çalışan çevrelerin işine yaramaktadır. İslâmî kavram ve şeair ile dindarları suiistimal etmek, din istismarında bulunmaktır. Din istismarı içinde riyayı, yalanı, muhatabı aldatmayı, haksız kazanç veya imkân sağlamayı, Müslümanlara zarar vermeyi, insanları dinden soğutmayı, suizannı ve güvensizliği yaygınlaştırmayı barındırdığı için dine ve dindarlara büyük hakarettir. Din tanımaz seküler güruh, pazar paylarını, sosyal veya siyasî statü yahut imkânlarını, nemalandıkları bir düzeni kaybetme korkusundan Müslümanları din istismarcılığı ile itham etmektedirler.
Ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde kendilerini Allah’ın diniyle mukayyed görmeyenler, hımarlaşmaktan/merkepleşmekten kurtulamazlar. Dinin istismarını, suistimalini veya sömürülüşünü meslek edinmişlerin eşeklerden hiçbir farkları yoktur. Dindar görünüp dindarlardan ziyade dinidarları dinleyen ve onların dünyevi çıkarlarına hizmet edenler de din istismarcılarından sayılırlar. Bir yerde istismar eden varsa, mutlaka kendisine karşı istismar edilen kişi veya kişiler de vardır. Günümüzde din tanımazlar ile dinidarlar, dini ve dindarları istismar etmektedirler. Din istismarı, gündelik hayattan siyasal hayata kadar toplumsal hayatın bütün alanlarında görülebilmektedir. Din istismarının zirve noktasını, Allah adı kullanılarak gerçekleştirilen istismarın meydana getirdiği söylenebilir: “Aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın” (31/Lokman 33; 35/Fâtır, 5. Ayrıca bkz. 57/Hadîd, 14) Pratik hayatta Allah’ın hükmü ve hâkimiyetiyle mukayyed kalmayanların dindarlık iddiası, din istismarından öteye geçemez.
Kendilerini Allah’ın dininden çalanların dünyevi çıkar ve menfaatlerini korumak ve kollamak için Allah’ın dinini istimal etmeleri, din istismarının ta kendisidir. Din ve dindarlık üzerinden dinidarların Müslümanlara musallat edilmesi, “geçimleri beleş, hayatları leş” haramzadelerin topluma armağan edilmesi, başlı başına bir din istismarıdır. Şunu bilelim ki; dinin ve dindarlığın pirim yaptığı toplumsal zeminlerde dindarlığın bir makama gelmek, güç kazanmak, para kazanmak için muharrik bir unsur olarak kullanılması, din istismarıdır. Ancak dindarların kendi dinleriyle ferd, aile, cemiyet ve devlet seviyesinde beşikten mezara kadar idare olunmak için çalışmalarını din istismarı olarak niteleyenler, bu toplumun hakiki manada hımarlaşanları/merkepleşenleridir.
İslâm topraklarında hilafetin ilgasından bu yana hımarlaşan din istismarcıları, Allah’ın dinini kendilerinin bulundukları gayr-i meşru zeminleri ve makamları meşrûlaştırmanın aracı olarak kullanmaktadırlar. Din istismarı yapanlar veya dini kötüye kullananlar, maddî veya manevî çıkarları uğruna sergiledikleri davranışları, insanlar katında iyi ve meşrû göstermek, haklılaştırmak veya meşruluğunu izah etmek için dini motifli kılıflar veya gerekçeler uydururlar. Bu dünyada yanlışa, yalana ve talana kılıf uydurma veya iyi gerekçeler bulma gayreti, kimin tarafından ortaya konulursa konulsun, din istismarındandır. Müslümanlar din istismarından beridirler. Din istismarı; dindarların işi değil, üst olan dini ast hale getirmenin kavgasını veren lâ dinilerin işidir. Bu. böyle biline!..
Mustafa Çelik/Yeni Akit