Mazlumder Sivil toplum kuruluşu temsilcisi, eğitimci, medya mensubu, hukukçu, yazar, ev hanımı ve çeşitli mesleklerden kadınların bir araya gelerek oluşturduğu Suriyeli Kadınlar İçin Kadın Dayanışması platformu bugün bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
Feshane’de gerçekleştirilen basın toplantısında Türkiyeli kadınlar Suriyeli kardeşlerine destek verdi ve halka uygulanan zulmün mümkün olan en kısa sürede bitirilmesi çağrısında bulunuldu..
Fatma Kutluoğlu: “Suriye’de akan kan bizim ayaklarımızı ıslatıyor.”
Moderatörlüğünü Tuğba Albrayrak’ın yaptığı toplantıda ilk olarak Eğitimci-Yazar Fatma Kutluoğlu bir konuşma yaptı. Kutluoğlu, “Orada bizim algılarımızın üzerinde zulümler yapılıyor. Bunu daha iyi anlayabilmek için hiç olmazsa Türkiye’deki kampları gidip ziyaret edin” diyerek görüştüğü Suriyeli kadınlardan birisinin kendisine ‘Bizi anlamaya çalışın. Bizim damarlarımızdan kan değil korku akıyor. Tahmin edebileceğinizden çok büyük eziyetler yaşıyoruz’ dediğini ifade etti. Suriye halkının 8 ay boyunca bir taş bile atmadan özgürlük ve adalet talebinde bulunduğunu söyleyen Fatma Kutluoğlu, “Zalim Esed rejimi babasına rahmet okutacak katliamlar yapmaya başladı. Bu zulmü yargılamak, insanlığın insanlığa borcudur. Biz kadınlar olarak Suriye rejimine karşı hukuki mücadelemizi başlatacağız. Oradaki kardeşlerimizin canı, malı, dini bize emanettir. Hiçbir gerekçe Esed rejiminin yanında olmayı meşru gösteremez. Oradan akan kan bizim ayaklarımızı ıslatıyor, oradan akan gözyaşı bizim vicdanlarımızı ıslatıyor, oradan yükselen çığlık bizim kulaklarımızı tırmalıyor” dedi.
Sibel Eraslan: “Suriye’de insancıl hukuk imha ediliyor.”
Daha sonra konuşan Gazeteci-Yazar Sibel Eraslan, Suriye’deki katliamın ne siyasi, ne de hukuki olarak meşrulaştırılamayacağını belirterek başladığı konuşmasında “‘Ah’ın çıktığı yere kulağımızı dayamamız gerekiyor. 12 yaşındaki bir kıza tecavüzü hangi ideoloji, siyaset, din onaylayabilir? Suriye’de insancıl hukuk imha ediliyor. Bunun en büyük sıkıntısını da kadınlar ve çocuklar çekiyor” dedi. Eraslan konuşmasının sonunda Türkiye, Rusya ve İran’daki kadın siyasetçilere çağrı yaparak Suriye’deki vahşetin son bulması için aktif siyaset beklediklerini ifade etti.
Yıldız Önen: “Bugün Suriye’de tecavüz, direnişe karşı bir araç olarak kullanılıyor.”
Küresel-Bak adına konuşan Yıldız Önen ise “Esed rejiminin gitmesi için herkes elinden ne geliyorsa onu yapmalıdır. Türkiye’den verilen en ufak bir desteğin, savaş bölgelerindekilere umut olduğunu biliyoruz. Arap Baharı bize yepyeni bir dünyanın mümkün olduğunu ve bu mücadelede kadınların ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Suriye’deki kadınlar ümitlerini korkularının üzerinde tutmalılar, bizler de onlara bu noktada destek olmalıyız. Bugün Suriye’de tecavüz, direnişe karşı bir araç olarak kullanılıyor. Biz her zaman Suriyeli kadınların mücadelesinde yanlarındayız.
Suriyeli Zeynep: “Esed rejimi önce yaktı, sonra yıktı, şimdi de tecavüze başladılar.”
Son olarak konuşan Suriyeli Zeynep Hanım, orada yaşadıklarını, şahit olduklarını anlattı. “Orada yaşananları sizlere tam olarak anlatabilmem mümkün değil” diyerek konuşmasına başlayan Suriyeli Zeynep Hanım şunları söyledi: “Suriye Esed’in bir çiftliğiydi. Biz özgür değildik ve kalbimize ektiği korkuyla yaşıyorduk. Esed, kendisini destekleyenlere her şeyi verdi, yükseltti. Onun diktatörlüğüne itiraz edenlere ise 20 sene hapislerde çürümeyi reva gördü. Geçmişte ve bugün yaşananlar yüzünden biz korkuyoruz. Esed rejimi önce yaktı, sonra yıktı, şimdi de tecavüze başladılar. Son iki yılda birçok kadına tecavüz edildi. 8 yaşında bir kıza tecavüz ettiler, 12 yaşında bir kızı hamile bıraktılar. Birçok kadına camilerde tecavüz ettiler. Onları kurtarmaya gelenleri de öldürdüler. Tecavüz ettikleri kadınların hepsini de öldürmüyorlar. Birkaçını bırakıyorlar ki yaşadıklarını anlatsınlar. Böylece korku salmaya devam etsinler”. Suriye’de birçok camiinin Esed’in askerleri tarafından yıkıldığını, bazılarına da ‘Beşar’dan başka tanrı yoktur’ yazıldığını söyleyen Zeynep Hanım, “Suriye 100 yıl geriye gitti. Kamplarda da hayat çok kötü durumda. Ama yine de Türkiye’deki kamplar Arap ülkelerindeki kampların yanında 5 yıldızlı otel gibi. Türkiye bizim için akciğer gibi oldu, soluğumuzu Türkiye’de aldık. Biz özgürlük, barış istiyoruz” dedi.
Toplantı, Zahide Çakır Çilesiz’in ortak basın açıklaması metinini okuması ile son buldu.
Bu çağrı; 40 yıldır devam eden diktatörlüğün ve ellerine kan bulaşmış Baas Rejiminin insanlığa karşı işlediği suçlara göz yumanlara; Vicdan ve insaf sahibi farklı dil, din, renk, ülke ve farklı kültürlerden insanların “ZULMÜ DURDURUN!” çağrısıdır.