Suriye’nin yeni vaziyeti, sanki İsrail’in Türkiye karşısına çıkması ve ufaktan bazı yoklamalar yapması için hazırlanmış gibi bir görüntü vermektedir. Önce İsrail terör devletinin bir yetkilisi Suriye’de Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemiyoruz diye bir söz sarfetti. O söz Türkiye’ye gözdağı gibi anlaşılabileceği gibi, Türkiye ile karşı karşıya gelmekten çekiniyoruz anlamına da gelebilirdi. Bize göre, birincisiydi.
Aradan zaman geçti, bu sefer aynı cümleyi Dışişleri bakanı Hakan Fidan kurdu. Suriye’de İsrail’le karşıya gelmek istemediklerini söyledi. İsrail Türkiye’nin Suriye’de kuracağı söylenen T4 üssünü hedef almıştı. İsrailli bir yetkili, Suriye’de yaptıkları hava saldırılarıyla Türkiye’ye mesaj vermek istediklerini belirtmişti. Başka bir yetkili, İsrail’in, Türkiye’nin Suriye’de hava ve deniz üssü kurmasına izin vermeyeceğini, Türkiye’nin kırmızı çizgiyi aşması halinde İsrail’in karşılık vereceğini söylemişti. Türkiye’nin Suriye’de İsrail’le karşı karşıya gelmek istemiyoruz beyanatı sanki İsrail’e, tabi ki ondan önce ABD’ne ve Avrupa Birliği’ne bir ‘güven mektubu’ gibi görünmektedir.
Türkiye’nin ABD, AB ve İsrail’le iyi geçinmek istediği zaten sır değildir. Türkiye’nin bu siyaseti, ABD ve İsrail’e güven vermektedir. Türkiye hitabette Filistin’in yanında, gerçek siyasette ise ABD, NATO ve İsrail’le aynı pakttadır. Bunun da ‘anlaşılır’ sebepleri var. Çünkü Türkiye’yi ABD, NATO ve İsrail’e göbekten bağlayan bağlar bulunmaktadır. İslam’a, Filistin’e, Gazze’ye bağlayan böyle bir bağ bulunmamaktadır. Türkiye’nin İsrail karşısındaki tavrı fizikî gücüyle ters orantılıdır. Korku siyaseti Türkiye halkının salahına değildir.
Kuşkusuz, yukarıda belirttiğimiz gibi, korku siyasetinden ziyade, bugünler için düşünülmüş göbek bağları etkindir. Ortadoğu denilen bölgede İsrail’in güvenliği için çok ince, ileri görüşlü siyasi adımlar atılmıştır. 7 Ekim 2023 tarihinden beri İsrail Gazze’yi sürekli bombalıyor da buna karşı İslamî coğrafyanın seyirci konumunda hiçbir değişiklik olmuyorsa bu, yüz yıl önceden atılmış söz konusu siyasi adımlar nedeniyledir.
Bu durumda akıl, öncelikle ‘İslam ülkeleri’nin aslına rücu etmesi, bu uzun, ölümcül uykudan uyanması için daha fazla bekleme şansının olmadığını anlaması gerektiğini iş’ar etmektedir. Allah’a dayanan ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan bir toplum, gözünde büyüttükleri ülkelerin nasıl da küçüldüklerini kısa sürede göreceklerdir. İsrail vampirini durduracak yegâne (beşerî) güç, Gazze halkı gibi bir iman toplumudur. Dünyanın her yöresindeki ve bu arada Türkiye’deki Müslümanlar Siyonist kudurganlığı durduracak bir iman toplumu olmak için daha neyi beklemektedirler?