Anlamını, namazda ‘’yere kapanma’’ olarak verip, asıl damarlarından kopardık mı secdeyi .. Namazı, ruku ve secdeyi de kulun kulluğundan kopardık mı tamamdır..
Kıraat başlamış hızlıca, şuursuz bir eğilme sonra hızlıdan bir doğrulma içten olduğu sanılan bir yere kapanış ve hızlıdan üç kere öğretilen ancak merak edilmeyen bir tekrarlama.. Tahrifat başlamış demektir.
Ruku nedir ve biz ruku ile neyi zikrediyoruz diye düşündüğüm bir zamanda karşıma şöyle bir anlam çıkmıştı: ‘’Araplar mallarından vazgeçtiklerinde (öfke ve infak halinde fark etmez): ben bu malların hepsinden ruku ettim (vazgeçtim)” derlermiş. Bu anlamdan sonra rukunun secdeden önce oluşu daha da bir anlam kazandı. Bir vazgeçiş olmadan nasıl secdeye gidilebilir ki?
Rabbimizin önündeki o eğilişin bir anlamı, bir ifadesi olmalı nefsimizde! Abdestin seni kendine getirişinde bir şahitlik hatırlayasın. Kıyamındaki ayetlerle olan irtibatında vardığın ilimle ruku ederken nefsinde bir vazgeçiş oluştursun. O vakit bir vazgeçişle secdeye gitmelisin ki iraden şuurlanmaya başlasın. Ve kulluğun secde ile sağlamlaşsın.
‘’Muhakkak ki Allah, mü’minlerin mallarını ve canlarını, karşılığı cennet olmak üzere satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar; öldürürler ve öldürülürler. Tevrat’da, İncil’de ve Kur’an’da kendi üzerine hak bir vaaddir. Kim Allah’tan daha çok ahdini yerine getirebilir? Öyleyse yaptığınız alış-verişe sevinin. En büyük kurtuluş işte budur.(Tevbe-111)’’ayetine şahit olanlar bu vazgeçişle Rablerinin önünde eğilip kalplerinden gelen itaati secdede kuvvetlendirmektedirler.
Evet, secde itaat ile tasdik ilişkisindedir. Rabbimize itaatimiz secdede sağlamlaşmakta, şuurlanmaktadır. Bu mevkii düğümü attığımız yer; antremanın yarışa dönüştüğü yer olmaktadır.
Müslümanın neden yere kapandığını bildiği yer, bir hareket bir kalkış yeri olmalı. İstikametin nefesi olmalı, oradaki nefesin helal olmalı. Niyetinde tefekkür merkezin olmalıdır.
Tesbihatın en şiddetli yeri olan bu mevkii ‘’Muhakkak ki Allah; kendi uğrunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf halinde savaşanları sever.”(Saff/4) ayetine en çok teslim olduğun an olmalı. Saf kavramının taraf olduğunu anladığın, anladığın o tarafa gönülden itaat ettiğin, itaatinde bu nimete karşı iradeni ortaya sapasağlam koyduğun yer olmalı.
Kainatın tesbihatına katıldığın bu mevkii, o anda saate 1670 km’sa hızında dönen dünyada senin en mütevazi olduğun yer olmalı. İmanına şahit olan bu yer senin salih amellere söz verdiğin yer olmalı.
‘’Kendisinde şüphe olmayan bu kitap, muttakiler için bir rehberdir.(Bakara/2)’’ ilmini tefekkür ettiğin, bu tefekkürün seni ‘’ Eğer Biz, bu Kur’ân’ı, dağa indirseydik, O’nu mutlaka, Allah’ın korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, parça parça olmuş görürdün. Ve insanlar için bu misalleri veriyoruz. Umulur ki, böylece onlar tefekkür ederler.(Haşr/21) ayetine götürdüğü yer olmalı.
‘’Anladım Rabbim’’ dediğin yer ve an olmalı. Teslimiyetini arttırdığın yer olmalı. Vakit harcadığın, emek verdiğin yer olmalı. Hedef koyduğun ve bağışlanma istediğin yer olmalı. İnsan olduğun yer olmalı.
‘’Buyurdu ki: Sana emretmişken secdeden seni alıkoyan nedir? Dedi ki: Ben ondan daha hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.(Araf/12)’’ ayetindeki sapmaya karşı ‘’ Ey iman edenler; siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sebatınızı arttırır.”(Muhammed/7) ayeti için canını ve malını sattığın ve bu alışverişin içtenliğine sevindiğin yer olmalı.
Kalpleri yalnız Rabbimizin bildiğini zikrederken, kalbinin en samimi göründüğü yer olmalı. Allahın dini için çalışan Müslümanın süratinde temposunun arttığı ve surat koşucularının başlangıç çizgisinin hemen arkasına vidalanan o çıkış takozlarına ayak bastığı yer olmalı. Kalbinin, yarışın şuuruna vardığın yer olmalı.
Öyle bir yarış ki bu: ‘’Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah’a secde ederler.”(Nahl/49) ayetinin tarifinde insanın en güzel takvime erişmesi için amelinin haritasını çıkardığı zirve hareketin olmalı.
İradeni teslim ederken son secdeni yapar gibi düşündüğün bir an, bir sonrakine heyecanlandığın yer olmalı. Doğrulmaya korktuğun yer olmalı.
Müslümanın amelinin ortaya çıktığı yer olan secdesi, aynı zamanda onu sonraki amelinin kıvam yeridir de. Burada Rabbine olan samimiyetine göre şekillenen itaatiyle istikameti yakalayan takvası ile doğrulur. Buradan dağılır yeryüzüne daha da bir insanlaşarak.
Karar verdiği ve bilincin uyandığı bir yer olarak kullanan Müslüman, her defasında safına beton döktüğü yer olan secdesine göre amel eder. Oraya gideceğini hesaplar. Vaktin oraya hareketini takip ederken istikametin temiz olmasına dua eder.
Müslüman secdenin amelin izi olduğunu Rabbinden öğrenmiştir. Amelin de secdedeki itaatte salihleştiğini bilir. Secdelerinde hilekar olanları amelinden tanır Müslüman; çünkü Rabbi ona Ma’un’u vermiştir.
Müslüman secdenin izi kalsın ister yüzünde. Yüzü de iradesinde şekillenir. O secde ile asrın hüsranlarından ayrılır. İmanıdır secdesi, salih ameli imzasıdır. Rabbi için cehd ederken hakkı tavsiyede eğitir nefsini. Müslüman günahlara hayır deyişiyle sabrını arttırırken Rabbinin öğüdünü almıştır secdesinde.
Müslüman bir şeyi çok iyi anlamıştır. Kendini Rabbinin tarifine bırakmıştır: ‘’Muhammed Allah’ın Elçisi’dir ve onun safında olanlar, hakkı inkar edenlere karşı kararlı ve ödünsüz, birbirlerine karşı ise çok merhametlidirler. Onları hep rüku ve secde halinde Allah’ın kerem ve rızasını ararken görürsün; onların nişanları yüzlerindeki secde izleridir…”(Fetih 29).