Samsun yolcusuyuz, Samsun Limanı’nda bitecek yolculuğumuz. Fakat bu “hava limanı”, burada “çıkmak” değil, “inmek” fiili kullanılır. Biz de öyle yaptık, Samsun’a indik!
Güneşli bir ekim günüydü. Gününü, tarihini belirtmeli mi bilmiyorum. Her ihtimale karşı yazalım: 21 Ekim 2019.
Epeydir Samsun’u görmemişim. Gelip geçmişiz, ama yolumuz uğramamış. 1990’ların başında eski belediye reisi Kemal Vehbi Gül’ün daveti ile gitmiş ve birkaç gün kalmıştık. Sonra kitap fuarları, konferanslar vesilesiyle uğramışlığımız var. Ve öyle anlaşılıyor ki, 15 yıldır Samsun’a seferimiz olmamış.
Samsun kelimesi bize hemen “çıkmak” fiilini çağrıştırır. Zihnimizde Samsun “çıkılan yer”dir. Çünkü Gazi Mustafa Kemal (henüz Atatürk olmamıştır) 1927’de Büyük Nutuk’a böyle başlar: “1919 Mayısının 19 uncu günü Samsun’a çıktım!”
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’dan Bandırma vapuru ile Samsun’a gelişini 8 sene sonra böyle ifade ediyor. “Samsun’a çıktım!” Bu anlatımda tamamen kendi iradesi ile yapılmış bir fiilden söz ediliyor. Oysa aynı Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet’ten bir yıl sonra, 1924’te Samsun ziyaretinde “Düşmanların İzmir’e çıktıkları ve bütün vatanı parçalamaya karar verdikleri günlerde idi ki, İstanbul’dan çıkarak Samsun’a gelmiştim” diyor.
Dikkat edilirse, 1927’deki gibi iddialı bir cümle değil “Samsun’a gelmek”. Yine kişinin kendi iradesini ifade eden bir cümle, fakat, “çıkmak” fiiline göre daha ılımlı bir anlatım. Beş yıl sonra “gelmek”ten “çıkmak”a dönüşen bir değişim sözkonusu.
Ya daha öncesi? Mustafa Kemal Paşa 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılışından bir gün sonra 24 Nisan’da Meclis kürsüsünde konuşuyor. 1927’deki Büyük Nutuk’a göre bu konuşmanın “Küçük Nutuk” olarak adlandırılması doğru olur diye düşünüyorum. Çünkü bu konuşmanın muhtevası ile Büyük Nutuk’un muhtevası aynı. Sadece ona göre daha kısa.
Mustafa Kemal Paşa bu defa “Samsun’da işe başladım” diyor.
İşte sözün doğrusu: Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’da işe başlamıştır.
“İşte bu sırada idi ki, Anadolu’ya mülkî ve askerî hususatla (hususlarla) muvazzaf (vazifeli) olmak üzere ordu müfettişliğine tâyin edildim, bu teveccühü (yönelmeyi, ilgiyi) din ve millete hizmet etmek için en büyük bir mazhariyet-i ilâhiye addeyledim (ilahî şerefe nail olma saydım).”
Tarihen doğru ifade budur. Mustafa Kemal Paşa, tayin edilerek, görevlendirilerek Samsun’a gönderilmiştir. Peki Paşa neden farklı zamanlarda farklı sözler söylüyor? Mesela, artık zafer kazanılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş, yıl 1924 olmuş, neden Samsun’a “çıktım” demiyor da “gelmiştim” diyor? Daha hadisenin şahidleri hayatta. Bilhassa mahlû (halledilmiş) padişah Vahidetdin sağ. Vahidetdin 1926 yılında ölünce, itiraz mercii de kalmıyor. Böylece Samsun’a gelmek ve işe başlamak yerine “çıkmak” uygun bulunuyor!
Samsun “çıkmak” kelimesi bağlamında kültleştirilen bir şehir. Şehrin her noktasında bunu hissediyorsunuz. Cumhuriyet’in en ünlü heykellerinden biri Samsun’da. Şaha kalkmış at üzerinde Atatürk heykeli! Tabii bu yetmiyor bir sürü ikonografik unsurla konu şehrin muhtelif yerlerinde görünürleştiriliyor. Son yıllarda Bandırma Vapuru’nun bire bir kopyası yapılmış. İşe bakın ki karaya oturmuş bir vapur! Çanakkale’de Nusret gemisi de müze olarak yeniden yapılmış, fakat o denizin üstünde!
Samsun’u gezmek belki de bu vapuru gezmekle eşdeğer tutuluyor. Biz de geminin merdivenlerinden tırmanıp şöyle bir dolaşıyoruz. Bazı resimler, taklit malzemeler ve balmumu heykeller. En güzeli de “Atatürk’ün sevdiği şarkılar” bağlamında fonda sürekli çalınan Türk sanat müziği eserleri. (Hazret sanki klasik müziğimizi yasaklamamış diyeceğim geliyor!)
Bu arada Kemal Paşa’nın yatağı da (tabii tahminlere göre) yapılmış. Bu odaya ve yatağa bakarak “beş yıldızlı otel odası” desek hata olmaz!
Resimler ve vesikalara bakarken, Mustafa Kemal Paşa ve heyetinin Samsun’a gidebilmeleri için İngilizler tarafından verilen vizenin kopyasını görmeyelim mi?
Hay Allah! Kim yaptı bu sakilliği?
İşte bir İngiliz gemilsinin Bandırma’yı kovalamaları, fakat yakalayamamaları masalı çöküyor böylece. Samsun’da işgalci bir İngiliz askeri birliğinin olduğunu da hatırlarsak…
Kelimelerin hiçbir önemi yok denilebilir mi? Biz deriz ki kelimeler çok önemli. Paşa, “ulaştım”, “vardım”, “ayak bastım” da diyebilirdi. Boşuna “çıktım”da karar kılmamıştır her halde!
Karar / D. Mehmet Doğan