Eskiden her kurbanda Kolera salgını olurdu. Kolera salgını olduğundan değil, Suriye’de, Suudi Arabistan’da, Mısır’da, Kolera var diye Hacca gidiş engellenmeye çalışılırdı. Dünya Sağlık Örgütü de ciddi ciddi açıklama yapardı. Türkiye’de birçok noktadan su numuneleri alınır, “Koli basili” aranırdı!
İsrail her Ramazanda Filistin’e saldırırdı mesela. Müslümanlara rahat vermeyecekler ya, ellerinden geleni arkalarına koymazlardı. “Ramazan Fitnesi” dediğim bu.
Bu Ramazan erken başladılar. Sadece bizde değil, Arap ülkesinde de bir takım çevreler eş zamanlı devreye girdiler.. “Ramazanı ertelemekten” söz ediyorlar. Ellerinden gelse Haccı, kurbanı, Ramazanı, hatta namaz vakitlerini, şeklini değiştirecekler. Kimi Hacc’a takıyor kafayı, kimi Kurban’a!
“Cuma namazına evden uysak, olmaz mı” diyen de var mesela. O kapıyı bir açarsak, bilmem hangi şehirdeki şeyhine evinden, işyerinden uymaya kalkanlar da olur o zaman.. Kimi kulaklık takar, kimi karşısına bir ekran koyar, cemaatin kıblesi şaşar. Düşünsenize imam Fas’ta, cemaatin bazı mensupları Özbekistan’da. Fetullah gibi biri “ben şimdi Allah’ın huzurundayım” diye namaza duracak olursa insanlar nereye döneceğini de şaşırır. Biliyorsunuz her yön kıbledir. Önemli olan sizin kıbleniz nere. Bulunduğunuz yerden Kâbe’ye döndüğünüzde istikametiniz kıbleniz oluyor. Yemen’deki biri bize göre bizim tam tersimize döner mesela. İmam, ABD’de olunca siz imamın önünde mi duracaksınız, arkasında mı?!
Ayların ve haftanın günlerinin sayısı belli olduktan sonra ve Tevbe 36-37’de ayların sayısı açıkça belirtilmişken şimdi kalkıp birilerinin eski yıl hesaplarına geri dönerek Ramazan’ı erteleme gayretleri asla kabul edilemez. Hasta olanlar, seferi olanlar, belli durumdakilerin zaten oruç tutmalarına gerek yok. Diledikleri zaman kaza ederler. Ramazan ayının zamanını değiştirince, Kadir Gecesini de değiştireceksiniz! Bayramı, bayram namazını da mı?
Bakıyorum birileri “Evde kal Türkiyem”in arkasına sığınarak, bir yandan NLP, bir yandan Yoga pazarlamaya çalışıyor. Medyada Ramazan’ın maneviyatına dönük bir hava yok.
Göreceksiniz, bu işi burada bırakmayacaklar. Evde cemaat olup, herkes namaz saatleri içinde ibadetini yapabilir. Ha, şunu yapabiliriz, namazın zamanı içinde ortak bir zamanda namazlar eda edilip, daha sonra sohbetler, ortak okumalar yapılabilir.
Bu “ıslah edici” olduklarını söyleyen “bozguncular” bununla kalmayacak, boş durmayacak yeni fitne ve fesatların peşine düşeceklerdir. Dini, dindarları aşağılamaya çalışacaklardır. Yani şeytan şeytanlığını yapacak!
Bakarsınız, Mehdi-Mesih projesini hayata geçirmek için birileri düğmeye basabilir. Rüyalar, kehanetler, ezoterik söylentiler, komplolar, insanları neye, kime inanacağını şaşırtmak için çelişkili rivayetleri sosyal medya üzerinden arkası arkasına servis edebilirler.
Fasıklar bize bir haber getirdiklerinde hemen inanmayalım. Her duyduğumuza hemen inanmayalım. Özellikle de fitne zamanlarında her duyduğumuzu hemen paylaşmayalım. Münafıklardan uzak duralım. Modern zamane müşriklerinden de. Şeytan bizi Allah’la da aldatmaya kalkabilir. Suret-i Hakk’tan gözüken münafık karakterli insanlara da kanmayalım. Sözü dinleyelim, doğrusuna destek verelim ve yalanına karşı çıkalım. İşe bakalım yine aynı şekilde hareket edelim. Feraset sahibi olalım. İstişare ve şuradan ayrılmayalım. Kafamızı kiraya vermeyelim. Bilmediğimiz şeyin peşine düşmeyelim. Acele de etmeyelim, geç de kalmayalım. Demir tavında dövülür. Sabırlı olalım.
Madem nüfusun önemli bir bölümü evdeyiz, Ramazan için iyi bir program yapalım. Mesela Kur’an-ı kerim-i lafzen ve meal olarak okuyalım. İlk kez okuyacaklar için Çantay daha iyi olabilir. Kur’an’ı doğru anlamak için Hadis ve Siyer de, Peygamberler Tarihi de okumak gerek. Sonra bir de fıkıh kitabı ve İslam Tarihi. Nasıl olmuş yükselmişiz, nasıl olmuş da yıkılmışız. Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Bir toplumun ortak hafızası ve tecrübeler birikimidir. Bir de Usul kitabı okumamız gerek tabi. Usul-ü Tefsir, Usul-ü Hadis ve Usul-ü Fıkıh.
Bu korona belası, başımızdan hemen gidecek gibi gözükmüyor. Şartların normalleşmesi zaman alacak. Vaka sayısı artmaya devam ediyor. Onun için zaman sıkıntısı yok. Kur’an; yaratanın elçisi vasıtasıyla yaratılana vahyettiği, örneklendiği, açıklandığı yaşama biçimidir. Ona iman ettiğimize göre, görevimiz Allah’ın açıklanmış rızası olan Kitab’da yazılanların tecellisinin vesilesi olmamız gerek!
Onun için “Kitab”ı okuyunca, son sayfasına “Okudum anladım, kabul ettim” diye yazın, o gününü tarihini atın, şehrin adını yazın, adınızı soyadınızı yazın ve imzalayın. O kitap sizin imanınızın şahidi olsun. O kitap Allah’la sizin arasında bir sözleşme olsun! Allah sözünde durur. Biz de Allah’a verdiğimiz sözde duralım. O zaman göreceksiniz ki, Allah bizi her türlü fitneden koruyacaktır. Şeytan ve onun dostlarının tuzaklarını boşa çıkaracak ve kendi başlarına geçecektir. Çünkü Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir. Selam ve dua ile.
Akit / Abdurrahman Dilipak