MÜFESSİRİN NİTELİKLERİ ÜZERİNE
Kur’an, Cenab-ı Hakkın, Hz. Muhammed aracılığıyla insanlığa son kez seslenişidir. Bu itibarla onun iyi okunması ve anlaşılması önemlidir. Kur’an, önceki ilahi hitapların sahih bir mecmuası olmasının yanı sıra Arap diliyle nazil olmuş dini bir metindir ve dini metinlerin kendine özgü bir dili olduğundan iyi çözümleyebilmek için belli başlı niteliklere sahip olmak kaçınılmazdır. Bu bakımdan, Kur’an’ın tefsir edilmesi konusunda çeşitli şartların ileri sürülmüş olmasını doğal kar-şılamak gerekir.Kur’an’ı tefsir etmek için öne sürülen şartlar bir ihtiyacın ve tefsir ameliyesinde ortaya çıkan bir takım tecrübelerin mahsulüdür. Bu yüzden tarihsel süreç içerisinde müfessirin bilmesi gereken ilimler konusunda farklılıklar baş göstermiştir. Toplumsal değişmelere ve bu değişmelerin getirdiği sonuçlara paralel biçimde yeni söylemlerin, tenkitlerin, teklif ve arayışların olması kaçınılmaz olduğundan müfessir için ön görülen bazı ilimler zaman zaman tartışmaya açılmış ve insanlık tarihinin en büyük toplumsal dönüşümünün yaşandığı çağdaş dönemde bu tartışmalar daha bariz hale gelmiştir.Fikir ve düşüncede özgürlük adına her şeyi Kur’ân’a söyletmenin ve bunları tefsir vasıtasıyla din gibi takdim etmenin basit bir şey gibi görüldüğü günümüzde, müfessirin nitelikleri daha bir önem arz etmektedir. Bu anlamda çalışma, Kur’ân’ı tefsir etme sorumluluğunu üstlenen müfessir adaylarına ve konuya ilgi duyan herkese bir ışık tutmaya çalışmaktadır.
Pınar yayınları,Hikmet Koçyiğit,Müfessirin nitelikleri üzerine,300 sayfa
YOL AYRIMI
Eskiden rahmet yağardı, şimdi yağmur yağıyor. Eskiden kazancın öncelikle bereketli olması istenirdi, şimdi kazancın sadece bol olması isteniyor. Eskiden israftan kaçınılırdı, şimdi sınırsızca ve sorumsuzca harcamak yüceltilen ve özlenen bir hayat tarzı oldu. Eskiden mahrem olan şeyler örtülür ve orta malı olması önlenirdi, şimdilerde ise teşhir ediliyor, herkesin ilgi ve arzusuna sunuluyor. Eskiden çocukların iyi insan olması istenir ve çocuklar buna göre yetiştirilirdi. O zamanlar iyi insan olmak, hayırlı bir evlat, insanlara yararlı kişi, çevresine faydalı bir insan, Allah’a karşı sorumlu bir kul olmak… anlamlarına gelirdi. Şimdi maaşı yüksek bir iş sahibi olmak, güzel veya yakışıklı olmak anlamına geliyor. Kariyer sahipleri ise el üstünde tutuluyor. Eskiden çocuklara Rabbin kim? Kimin ümmetisin? Ne zamandan beri Müslümansın?… diye sorulur ve böylelikle hayatlarını anlamlı ve değerli kılacak en önemli bilgilere sahip olmaları sağlanırdı. Şimdilerde futbolcuların şarkıcıların,mankenlerin isimleri, vücut ölçüleri, sevgilileri… soruluyor.Eskiden alın teri önemliydi, değerliydi. Şimdi en kısa zamanda köşe dönmek için çabalanıyor.Eskiden hak, adalet, iyilik her yerde ve her işte idi, şimdi ise menfaat, bencillik, sorumsuzluk en itibarlı ölçüler oldu.Eskiden iyiliği emredip kötülükten sakındırmak Müslüman olmanın gerektirdiği bir sorumluluktu, şimdi ise haddi aşmak, üstüne vazife olmayan işe karışmak anlamına geliyor. Eskiden Allah her yerde ve her işteydi; hiçbir şey Allah’tan gizlenemezdi. Şimdi ise…
Pınar Yayınları,Celalettin Vatandaş, Yol ayrımı,332 sayfa
YAHUDİLİK VE HIRİSTİYANLIK AÇISINDAN DİĞER DİNLER
Dinlerarası diyalog; farklı dinlere ve kültürlere mensup insanların bir araya gelip, birbirlerine kendi görüşlerini empoze etmeden, birbirlerini kandırmadan çeşitli konularda bilgi alış verişinde bulunmaları, yaşanan sorunlara birlikte çözüm aramaya çalışmalarıdır. Böyle bir diyalog, insanî ve ahlakîdir; insana yaraşır bir davranış biçimidir. Sistemli bir faaliyet olarak dinler arası diyalogun kaynağı Hıristiyan Katoliklerdir. Katolikler, 1962-1965 yılları arasında üç yıl devam eden II. Vatikan Konsili’nde Hıristiyanlık dışındaki dinlerin mensuplarıyla diyaloga girilmesini kararlaştırmışlardır. Bu konsilde, başta Yahudiler ve Müslümanlar olmak üzere Hindulardan, Budistlerden ve diğer dinlerin mensuplarından saygıyla bahsetmişler ve onların inançlarını Hıristiyanlık açısından övmüşlerdir. Günümüzde Katolik Hıristiyanlar bu birimler ve uzmanlar vasıtasıyla dünyanın her yerinde diyalog girişiminde bulunmaktadırlar. Fakat, Hıristiyanların geçmişteki davranışlarını unutmayan diğer dinlerin mensupları Katoliklerin bu girişimlerini şüpheyle karşılamaktadırlar. Şüpheden ve endişeden uzak sağlıklı bir dinler arası diyalogun gerçekleşmesi, tarafların birbirlerini iyi tanımalarına bağlıdır. Tarafların kendilerini nasıl tanımladıklarının ve muhataplarını hangi kategoride değerlendirdiklerinin bilinmesi diyalog girişimlerinde çok önemlidir. Bu noktadan hareketle, Türkiye’deki diyalog faaliyetlerine de bir ışık tutmak amacıyla, bu çalışmada Yahudilerin ve Hıristiyanların konuyla ilgili yaklaşımlarını ortaya koymaya çalıştık. Pınar yayınları,Baki Adam, Yahudilik ve Hıristiyanlık açısından diğer dinler,264 sayfa
YAHUDİ KAYNAKLARINA GÖRE TEVRAT
Yahudilikte Tevrat’a olan bakış, tarih boyunca farklılık göstermiştir. Rabbanî Yahudiliğin ve onun günümüzdeki uzantısı Ortodoksluğun temelini oluşturan Rabbanî kaynaklarda, bir taraf-tan, “Bugünkü Tevrat’ın Musa’ya verilen Tevrat olduğu ve hiç değişikliğe uğramadığı” vurgulanırken, diğer taraftan, onun değiştirildiği, tahrif edildiği, içinde bilgi yanlışlıklarının ve çelişkilerin bulunduğu belirtilmiştir .Ayrıca, Tevrat’ın Musa’ya, yazılı olarak verildiği iddia edilmiş; rabbilerin yorumunu ihtiva eden “Sözlü Tevrat” onların yanında daha değerli sayılmıştır. Bütün bu hususlar, Tevrat hakkında Yahudilerde şüpheler uyandırmıştır. Klasik dönemde de hissedilen bu şüpheler, Modern dönemde daha da artmıştır. Yahudi kaynaklarından faydalanılarak yapılmış olan bu çalışmada, Tevrat çeşitli yönleriyle incelenmekte, Tevrat’ın birçok defa tahrif edildiği ve bunu Yahudi Rabbilerin doğruladığı ortaya konmakta; Müslümanlar arasında da zaman zaman tartışma konusu olan Tevrat’ın ve diğer kutsal kitapların tahrifi konusu incelenmektedir.
Pınar yayınları,Baki Adam,YAHUDİ KAYNAKLARINA GÖRE TEVRAT,264 sayfa