30 Mart’ta gerçekleşen program Salih Gülter’in yaptığı açılış konuşması ile başladı, konunun önemini arz eden Gülter ardından sözü Nihat Bilir’e devretti.
Nihat Bilir’in konuşmasının konu başlıkları şunlardı;
Neler yapılabilir ?
Dünya Nedir ?
‘’Dünya; ‘en yakın’ veya ‘daha aşağı’ ‘adi’ ‘alçak’ anlamlarına gelir. Duygularımıza hitap eden varlıklar, en aşağıda olan maddi varlılardır, yani cisimlerdir.
Dünya kelimesi Kuran’da 115 yerde geçer, Dünya kelimesinin kökü olan ‘edna’ ve türevleriyle bu sayı 133’e yükselir. Dünya kavramı, ahiret ve ahiret hayatının karşılığı olarak hayatüd-dünya, yakın anlamındadır. Bu kelime Kuran’da çok sık ahiretten veya ölümden önceki hayatın sıfatı olarak geçmektedir.
Kuran’ın yanlış anlaşılan kavramlarından biriside ‘Dünya’ kelimesidir. Dünya bir sıfat olmasına rağmen üzerinde yaşadığımız yeryüzünün ismi olarak algılanmıştır. Bu yanlış adlandırma İslam’ın dünya hayatına getirdiği tanım ve ölçünün yanlış anlaşılmasına yol açmıştır. Buradan hareketle İslam’ın üzerinde yaşadığımız yerküreyi kötülediği sanılmış, bu dünyadan yüz çevirmenin fazilet, takva ve yükselme sebebi olacağı iddia edilmiştir.
Halbuki Kuranı Kerim üzerinde yaşadığımız küreyi, yani jeolojik anlamında ki dünyayı anlatmak için ‘’arz/yer’’ kelimesini kullanmıştır. Dünya kelimesi ise yeryüzünde yaşanan hayatın basitliğini, değersizliğini, geçiciliğini ifade eden dini ve ahlaki Bir anlam kazanmıştır. ‘’Dünya’’ kelimesi ile burada yaşanılan yaşantı kötülenmiş, hafife alınmış bununla da yerküreyi değil, ahiret hayatını geri plana bıraktıran, ahireti hesaba katmayan yaşama zihniyeti tenkit edilmiştir.
Dünya Hayatı :
Arapçada ‘değersiz’ anlamına gelen dünya hayatı nefsin bencin tutkularına uyan insanlara hiç bitmeyecekmiş gibi gelir.
İnsanlar dünyayı kendi meslek, arzu , istek, hedef ve gayelerine göre değerlendirirler. Herkesin kendisine ait bir dünyası vardır. Dünya bir çiftçiye ekmek-biçmek, ilim adamına göre bir ilim alanı, sarhoşa göre içme sahası.
Bazıları onu geçici bir hayat olarak görür ve ona göre değerlendirir. Kimileri de hiç ölmeyecekmiş gibi ona sarılır ve ötesini hesaba katmaz.
Ayetler ile Dünya Hayatı :
Kuran dünya hayatı ve ahiret arasında bir tercih yapılma durumu olduğunda ahireti seçmeyi ister. Çünkü ahiret hayatı daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
Dünya hayatını tercih edenler uzak bir sapıklığa düşerler.
‘’ Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler.’’ (İbrahim 3)
‘’İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.’’ (Bakara 86)
Dünyevileşme – Sekülerizm :
Sekülerizm, sekülerlik, dünyacılık Latincede ‘nesil’, ‘periot’ anlamına gelen, zamanla Hristiyan latincesinde ‘’Dünya’’ anlamında kullanılmaya başlanan ‘saeculum’ dan gelmiştir.
Sekülerizm Batıya ait bir terim olup 13.yy da kilise tarafından manastır dışındaki dini hayat için kullanılmıştır.
1800’lü yıllardan önce Katoliklikte bu şekilde yer bulan bu kavram daha sonra rönesans ile beraber sistematize edilmiş, Luther tarafından Protestanlığın temel donesi olmuştur. Modernite dinamizmi sekülerizmin kilisesiz ve sivil dini yaşam algısından almıştır.
Sekülerizm kelimesini ilk kullananlardan George Jarob sekülerliği : inançtan kaynaklanan bütün düşüncelerin dışlanmasını esas alan doktorindir diye tarif etmiştir.
Sekülerizm dini inkarı değil dinin formunu dejenere etmeyi hedeflemiştir.
Din merkezli veyahut dini öğeleri hukuki ve siyasi anlamda tayin edici kılan bir yaklaşımın tersine, bunları hukuki ve siyasi kümeden ayıran bir yaklaşımı tanımlar.
Sekülerizmin Felsefi Arka Planı :
Tarih sahnesinde ki tazahürü ‘Aydınlanma’ çağına kadar götülülebilecek olan sekülerizm günümüzde entellektüel düzeyde sık kullanılan postmodern anlatılardan sadece birini teşkil eder.
19.yy sosyal bilimcilerde ifadesini bulan sekülerzm teorisine göre modernleşme ve öngörülen diğer birçok sürecin etkisiye din, hem toplumun nazarında hem de ferdi alanda gerileyerek, etkisini kaybedecektir.
Sekülerizm ve modernizm karmaşık da olsa sıkı bir ilişki içersindedir.
Avrupa’da ‘aydınlanma’ ile gerçekleşen dünya algısındaki değişim, her alanda olduğu gibi dine bakışı da son derece etkilemiştir.
Sekülerizm, dini ve uhrevi olanı dünyanın şartlarına mal etmek, din ve ahiret anlayışını yıkmaktır. Dinin kamusal alandan çekilmesi, marjinalleşmesi ya da insanın dini ve metafizik olanın tesirinden kurtulup dikkatini öte dünyadan bu dünyaya çevirme durumudur.
Batı merkezli ilim ve teknolojilerin temelinde yeni bir dünya ve yeni bir toplum orgaizasyonu tasavvuru vardır.
- İnsanın ebedilik düşüncesi (Ahireti unutma)
- İnsanın kendini müstağni görmesi (Bencilik)
- Ekonomik yeterlilik (Para düşkünlüğü)
- Otorite ve Siyasallaşma (Sorumluluk- Vefasızlık)
- Heva, hazcılık,çilecilik (Zevk saplantısı)
Dünyevileşmeye Karşı Neler Yapılabilir?
-Eşyaya bakış açımız :
Dünyevileşmede belki de en önemli mesele eşya ile aramızda kurduğumuz ilişkinin mahiyetidir. Eşyaya bakış açımız ihtiyacımızı gideren ve emanet edilen bir meta olmanın dışına çıkmış, egemen olma, sahip olma ve aidiyet hırsının ve iktidar güdüsünün kışkırtıcılığı ile ‘maliklik’ pozisyonuna dönüşmüştür.
-Aileye Önem Verilmesi :
Ailenin varlığı asli bir unsurdur. Sünnetullah’ın gereğidir. Sevginin, merhametin, şefkatin ve güvenin yuvasıdır.
-Cemaat olmalı, İslami mücadeleden kopmamalı , Kura-an-ı Kerim ile irtiatı koparmamalı
-Takva sahibi olmalı, Geleneksel ve modern tahrifatına karşı Kuran ve sahih sünnete dayalı ıslah mücadelesini sürdürmeli.
-Tertil üzere yani ciddi, sürekli ve programlı bir şekilde Kuran okunmalı.
-Zihinsel hicret, içe dönük mücadele, iç dünyamızın arındırılması.