2020 yılı dünyayı sarsacak olaylarla başlamıştı. Yılın ilk günlerine Süleymani suikastı ile uyanmış, hemen ardından İran’ın Ukrayna’ya ait bir yolcu uçağını düşürdüğünü ve 176 kişinin hayatını kaybettiğini öğrenmiştik.
Sonrasında yaşananlar ise 2020 yılını korkunç bir yıl olarak hafızamıza kazıyacak olaylar silsilesinin başlangıcı gibiydi.
Endonezya’yı sel vurmuş, Van’da çığ düşmüş, Avustralya’da korkunç orman yangınları başlamıştı. Ama en kötüsüyle henüz karşılaşmamıştık.
Hiç kimsenin ismini bile duymadığı bir şehirde ne olduğu bilinmeyen bir virüs ortaya çıkmış ve zamanla tüm dünyayı felç edecek hızda yayılmıştı.
Darbeler, savaşlar, ekonomik krizler ve daha birçok şeye şahit olan bir nesil, gördükleri listesine küresel salgını da ekleyip küçücük bir ömre olmadık felaketler sığdırıyordu.
Felaketin en sert geçen günleriydi. Tüm dünya evlerine hapsolmuş, sınırlar kapatılmış, ekonomiler kilitlenmiş, okullara ara verilmiş, devletler krizden nasıl çıkarız diye kara kara düşünmeye başlamıştı.
Salgının ilk başladığı ülke Çin‘de de durum ciddiyetini korurken, tüm dünyanın aksine Çinli yöneticiler kendilerinden emin bir şekilde bu işi kısa sürede kontrol altına alacakları mesajını veriyordular.
İşte böyle bir ortamda Pekin yönetimi, DCEP (Digital Currency Electronic Payment) isminde yeni bir dijital parayı duyuruyor ve paranın 18 Nisan 2020’de 4 şehirde test edilmeye başlandığını açıklıyordu.
Henüz iş yerleri tam faaliyete geçmemiş ve salgın hala çok şiddetliyken, bu da nerden çıktı denilebilecek bir gelişmeydi.
O günlerde bir yazı yazıp dijital paranın, resmi adıyla DCEP’nin ne olduğunu anlatmış, küçük bilgi kırıntılarıyla bir resim çizmeye çalışmıştım.
Tabi günler geçtikçe yeni gelişmeler yaşanıyor, paranın kullanım detaylarıyla ilgili yeni bilgilere ulaşıyorduk.
Dijital para DCEP’yi kullanan kişiler videolar paylaşıp çok basit bir uygulama olduğunu ve zaten uzun süredir kullandığımız mobil ödeme sisteminden pek farkı olmadığını söylüyordular.
Çin’in televizyon kanalları DCEP ile ilgili haberler yapıyor, ülkenin dijital devrimi için DCEP’nin ne kadar önemli olduğunu anlatıyorlardı.
Çin yönetimi ise yeni paraya insanları alıştırabilmek için bazı şehirlerde milyonlarca dolar değerinde DCEP’yi hediye etmeye başlamıştı.
Shenzhen’da çekilişle 10 milyon yuan (1,5 milyon dolar) dağıtılmış ve şehirdeki 3 bin 500 iş yerinde dijital yuan ile ödeme yapılabileceği açıklanmıştı.
Ardından 3 milyon dolar değerinde DCEP’nin de Suzhou’da yaşayan binlerce kişiye dağıtıldığını öğrendik.
En son yapılan açıklamada ise Shanghai ve Pekin’de de milyonlarca dolar değerinde dijital yuanın vatandaşlara hediye edileceği duyurulmuştu.
Acaba yabancılara da verilecek mi diye merak edip baktığımda ise paraların yalnızca Çin kimlik numarası bulunanlara ve Hong Kong, Makao veya Tayvan’dan oturma izni olanlara dağıtılacağını öğrenip küçük bir üzüntü yaşadım.
Kişi başı dağıtılacak 200 yuan bir yana, dijital parayı deneyimlemeyi isterdim ama kısmet değilmiş.
Peki, Çin neden milyonlarca dolar değerindeki dijital parayı bilâbedel vatandaşlarına dağıtıyordu?
Ve neden DCEP konusunda bu kadar aceleci davranıyordu?
Evet, son bir yıl içindeki gelişmelere baktığımızda sürecin hızlandırıldığını görüyorduk. Çünkü Çin dijital para trenini kaçırmak istemiyor ve bu yeni teknolojinin standartlarını belirlemek istiyor.
Zira Pekin, yeni bir teknolojinin standardını kim belirliyorsa, o teknolojinin geleceğini ve nereye gideceğini de o kişinin belirleyeceğini iyi biliyor.
Üstelik para biriminin uluslararası kullanımını hızlandırmak ve doların hegemonyasını kırmak gibi uzun dönem hedefleri de bulunan Pekin yönetimi, çok dikkatli olması gerektiğinin farkında.
Çin bu sebeple hızlı hareket etmeye çalışıyor ve halkın bir an önce bu teknolojiye alışmasını arzuluyor.
Devlet tarafından desteklenen başarılı bir dijital para hikayesine ihtiyacı olan Pekin, parasını bir an önce 2022 Pekin Olimpiyatları’na hazırlamaya çalışıyor.
İşin gerçeği Çin toplumu bu deneyime zaten alışıktı. Zira Alipay ve WeChat gibi uygulamalarla kâğıt parayı hayatlarından çıkaran Çinliler, yıllardır ödemelerini dijital yollarla gerçekleştiriyordular.
Fakat DCEP’nin bir an önce deneyimlenmesi ve diğer ülkelere yayılması için Pekin yönetiminin yine kendi toplumuna ihtiyacı bulunuyor.
Çünkü süreç Çin devleti ve toplumunun koordinasyonuyla şekillenecek. Ne demek istediğimi kısaca anlatmaya çalışayım.
Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’ne göre, 2030 yılına kadar yurtdışı seyahati yapacak turist sayısı 1,8 milyarı geçecek.
Çin ise yurtdışına turist gönderen dünyanın bir numaralı ülkesi. Sadece 2019 yılında yurtdışına giden Çinli sayısı 169,2 milyon kişi.
Üstelik dışa yönelik turizm harcamalarında da Çinli turistler ilk sırada yer alıyor. Yani Çinliler dünyanın en çok para harcayan turistleri.
Çinlilerin sadece Avrupa’ya bıraktıkları döviz miktarı yıllık 250 milyar euro. Her yıl Türkiye nüfusunun iki katı bir nüfus başka ülkelere seyahat ediyor ve gittikleri her ülkeye de hatırı sayılır bir döviz bırakıyor.
Bu da doğal olarak her ülkenin iştahını kabartıyor ve Çinli turistleri memnun edebilmek için hem devletler hem de şirketler gerekli tüm şartları sağlamaya çalışıyorlar.
İşte bu devasa turist topluluğu dijital yuanın yaygınlaşmasında rol oynayacak aktörlerden ilki.
Dünyanın neredeyse her ülkesiyle trilyonlarca dolar değerinde iş yapan Çinli tüccarlar ve şirketler ise ikinci önemli aktörümüz.
Dünyanın en büyük ihracatçısı olan Çin, her yıl 2,5 trilyon dolar değerinde ihracat yapıyor. Neredeyse aynı miktarda mal alan Çin’in yıllık ithalatı ise yaklaşık 2 trilyon dolar.
Yüzbinlerce insan Çin’e mal satıp buradan mal alıyor. Para transferlerini basitleştirecek bir yöntem, Çin’e para transferi gerçekleştirirken oldukça zorlanan tüccarlar için de bulunmaz bir fırsat haline gelecektir.
Sacın üçüncü ve en önemli ayağı ise devlet. DCEP’nin uluslararası yayılımı için en büyük görev Pekin yönetimine düşüyor.
Çünkü diğer devletlerle oluşturulacak ekonomik bağlar sayesinde, birçok devletten bu konuda imtiyaz alma ihtimali bulunuyor.
Burada en kilit nokta ise Kuşak ve Yol ülkelerinde dijital yuanın kullanımını yaygınlaştırmak. Çin yönetimi de DCEP’yi öncelikle bu ülkelerde yaygınlaştırmak istiyor.
Peki, Kuşak ve Yol ülkeleri neden önemli?
Çünkü Kuşak ve Yol girişimine dahil olan 71 ülke var ve bu ülkeler dünya GDP’sinin yüzde30’unu, dünya nüfusunun ise yüzde 62’sini oluşturuyor.
Yani Kuşak Yol ülkelerine girmek zaten dünya nüfusunun yarısına yayılmak demek. Üstelik Çin’in bu ülkeler ile ciddi ekonomik ve siyasi bağları bulunuyor.
Kısacası Çin’in bu ülkelerden istediğini alabilecek bir gücü bulunuyor.
Hal böyle olunca da Çin standart belirleyici ülke olmak için elini çabuk tutmaya çalışıyor ve olabildiğince hızlı bir şekilde DCEP’yi önce ülkesinde sonra da kendisiyle yakın ilişki içerisinde bulunan ülkelerde kullanıma sokmak istiyor.
Aslında sistemin alt yapısı bile hazır sayılır. Zira yaklaşık 50 ülkede kullanılan Çin ödeme sistemleri WeChat ve Alipay, her geçen gün girdiği ülkelerin sayısını artırıyor.
Örneğin Alipay, 2019’dan bu yana Türkiye’de Çinli turistlere hizmet veriyor ve kapasitesini sürekli artırıyor.
Ülkemizde yeni nesil ödeme sistemi İninal ile işbirliği anlaşması imzalayan Alipay, İş Bankası ile de anlaşarak ödeme yöntemini bankanın fiziki POS’larına taşıdığını duyurmuştu.
Hatta Kapadokya’daki balon işletmeleri, mağazalar, oteller ve restoranlar ile İstanbul’daki bazı işletmeler uzun süredir Alipay ile işlem yapıyorlar.
6 ay önce de WeChat Pay ile İstanbul Havalimanı’nda kullanılabileceği açıklanmıştı.
Kısacası Çin’in ödeme sistemi zaten tüm dünyada yayılıyor ve şimdi bir adım öteye gidip DCEP ile birçok ülkenin kullanabileceği ortak bir dijital para yaratmayı hedefliyorlar.
İnternete ya da banka hesap numarasına gerek kalmadan dünyanın her yerinde kullanabileceğiniz tamamen dijital bir para.
Gelişmeler kısaca bu şekilde ve Çin, DCEP ile uzun bir hedef olarak doları tahtından indirmek istiyor.
Tabi anlatılanlar güzel ancak doları tahtından etmek de sanıldığı kadar kolay bir iş değil.
Hala dünya rezerv paraları içerisinde çok düşük bir paya sahip olan RMB’nin az kullanılma sorununun sadece dijitalleşmeyle çözüleceğini düşünmek biraz iyi niyetli olacaktır.
Ancak en nihayetinde Pekin’in küresel ekonomideki payı ile parasının kullanımındaki muazzam farkı düşündüğümüzde, Çin’in bu farkı kapatmak için ileriki dönemlerde çok önemli girişimlerde bulunacağını beklememiz gerekir.
Independent Türkçe / Nurettin Akçay