Hesap yapmayı pek becerebildiğim söylenemez. Bu yüzden ortaokul ve lise sıralarında matematik derslerim 1’in üzerine çıkmamıştır.
Karşıdan karşıya geçmek için benden yardım isteyenden tutunuz da sırtındaki yükün yarısını bana yüklemeye çalışan kişiye kadar hiçbirini karşılıksız bıraktığımı hatırlamıyorum.
Vakitlerini vaktime dâhil ettiğim, şemsiyemi kendilerine verip yağmurda ıslanmayı göze aldığım çok olmuştur.
Kendi derdimi unutup dertlerini dinlediklerimi ise hiç saymıyorum.
Bilenler bilir, bütün bunlar benim hayatımın doğal akışıdır.
İşin en garip tarafı ömrü hayatımda beni en çok üzen kişiler kendilerine bilmeden iyiliğimin dokunduğu kişiler olmuştur.
Balzac’ın şu sözünü okuyuncaya kadar nasıl bir hata içerisinde olduğumu hiç fark etmemiştim: “İnsanlara, onları size nankörlük yapmaya mecbur bırakacak kadar büyük iyiliklerde bulunmayın.”
Yaptığım şeyin karşımdaki insanlara büyük bir iyilik olduğunu nereden bilebilirdim ki?
Bu kişilerin iyilikten sadır olan mesajı incitecek biçimde davranmalarını şimdi daha iyi anlıyorum. Gerçekten değmezmiş; zira değer ancak değerli olana değer.
ŞEVKİ YOK
Recaizade Mahmut Ekrem, genç yaşta kaybettiği oğlu için şöyle söylüyordu:
“Gül hazîn sünbül perîşan Bâğzârın şevki yok…
Derdnâk olmuş hezâr-ı nağmekârın şevki yok…
Başka bir hâletle çağlar cûybârın şevki yok…
Âh eder, inler nesîm-i bî-karârın şevki yok…
Geldi ammâ n’eyleyim sensiz bahârın şevki yok!”
Bağzar bahçe demek. Okuyan yazan insanların bahçesi edebiyat, sanat ve düşünce ortamlarıdır. Düşünce geri çekilmiş, edebiyat ve sanatın sesi soluğu kesilmiş. Edebiyat dergileri dokunsan kapanacak. Dergilerin bir kısmı ise henüz kapanmalarına dair gerekçeli karar bulamadıkları için çıkmaya devam ediyor. Hikâye tam bitmemesi gereken yerde bitmiş. Şiirin hançereden kalbe inmeye mecali kalmadığı gibi okuyucunun da şevki yok.
Halbuki Yahya Kemal’in temennisine iştirak etmek için yola çıkmıştık:
“Biz şi’ri böyle söyledik agyar söylesin
Hem dost söylesün bunu hem yar söylesin”
Şiir sadece yazılan bir şey. Okuyan okuduğu yeri çoktan terk etmiş. Herkes okuyacağı kitabı kendi yazıyor. Kimsenin şarkısı kimseyi ilgilendirmiyor bile.
Edebiyat bahçesinde yazılan birçok şiir, öykü, deneme var elbette. Kimse kimseyi derinden etkilemiyor yazıp söyledikleriyle. Ey samimiyet, ey içtenlik, ey ustalık, ey şiir kardeşliği sen olmayınca ne yazılan şiirlerin ne okunan kitapların şevki yok!
Birlikte susalım ki ne dediğimiz daha iyi anlaşılsın.
KENDİME ÖĞÜT
Çoğalttıklarını azalt, topladıklarını dağıt, fazlalıklarını eksilt. Ömrün orta yaş üstü çağı bir bahar temizliği mevsimidir. Ne kadar ağırlıklarından kurtulursan o kadar özgürsündür.
Yaşadığın her yaş, ömrünün duvarına yerleştirdiğin bir tuğladır. Ne aldınsa bir süre içindi. Aldığını emanet olarak aldın. Seni daha fazla yaşlandırmadan yaşadığın yaşları geriye ver. Kimden aldınsa ona teslim et. Kendinde kendini çoğaltmayı bırak. Başkasındaki yerin bırak başkasında kalsın. İsteklerinde tasarrufa git. İştahına her şeyi itiraf et. Kalabalıklardan kurtul. Sözcüklerin cenneti olan sessizliği seç. Dualarını tek cümleye sığdır. İsteklerini dualaştır. Üzerinde ne varsa bir kenara koy. Kabahatlerini, suçlarını, günahlarını kimsenin göremeyeceği bir tenhaya sakla. Üstünü toprakla ört. Nefsinle ruhun kavgaya tutuştuğunda kendini geri çek, elini, dilini, yüzünü ve yüreğini toprakla! Yükseliş sandığın şey nüzuldür bilesin. Asli vatana tenezzül ediyorsun. İnişe geçiyorsun.
Lütfen kemerlerini bağla!
Hüseyin Akın/Milli Gazete