Öykü türündeki eserleriyle tanıdığımız Mustafa Kutlu’nun güzel bir öykü kitabı var. İsmi ‘Kapıları Açmak’… Tıpkı Kutlu’nun diğer eserleri gibi bir çırpıda okunabilecek, akıcı, hayatın içinden bir kitap.
Bu eserinde Kutlu kandırılmaya, para hırsına, vicdana ve insan ilişkilerine dair güzel bir hikaye örgüsünü okurlarına sunmuş.
Mustafa Kutlu’nun öyküleri bana hep Nisan-Mayıs aylarında güneşli bir öğleden sonrasının hissini vermiştir. Şu anda yılın bu döneminden geçiyoruz, fakat sakin bir öykü kitabı okur gibi değil, kalbimiz göğüs kafesimizden sökülür gibi bir dönemi tecrübe ediyoruz. Malumunuz, bunun sebebi aylardır Gazze’de yaşananlar.
Gazze’de yaşananlar da bize tıpkı Kutlu’nun bu eseri gibi kandırılmaya, para hırsına, vicdana ve insan ilişkilerine dair önemli dersler veriyor.
Bu dersleri hocalardan, alim geçinenlerden almamız gerekirken bir avuç kuduz siyonist askerden alıyor olmamız da kaderin bir tecellisi olsa gerek. Hocalarımız ise sosyal medyada süfli konuları konuşarak ne kadar alim olduklarını pazarlamaya çalışmakla yahut birbirlerinin etini yemekle meşguller.
Biz meselemize dönelim.
***
Açıkçası Kutlu’nun ‘Kapıları Açmak’ kitabı bu kez aklıma Refah Sınır Kapısı’nda yaşananları düşünürken geldi.
Bildiğiniz gibi İsrail askerleri geçtiğimiz gün, Gazze’nin dünyaya açılan tek kapısı olan Refah Sınır Kapısı’nı tanklarla işgal ettiler. Oldukça büyük İsrail bayraklarıyla geçit töreni yaparak İslam alemine adeta meydan okudular.
Refah Sınır Kapısı, Gazze için umut ile eş değer bir noktaydı. Yaralılar ve ağır hastalar, Mısır rejiminin izin verdiği kadarıyla buradan tahliye ediliyordu. Gazze’ye buradan insani yardım ulaşıyordu. Az da olsa bölgeyi hayatta tutan kritik önemdeki yardımlar buradan içeriye giriyordu.
Gazze’yi hayatta tutan son can damarı da böylece koparılmış oldu.
Acizliğimiz, tembelliğimiz ve dünyaya bağlanmışlığımız böylece siyonist askerlerce bir kez daha yüzümüze vurulmuş oldu. Sanki “eğer iddia ettiğiniz gibi Müslümansanız gelin de kardeşlerinizi kurtarın bakalım” der gibi Refah’ta tanklarıyla gezdiler.
***
‘Kapıları Açmak’ demiştik, buradan devam edelim.
Nisan ayının ortasında “STK faaliyetleri Allah yolunda cihada asla denk olamaz” başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. Müslümanların Allah yolunda cihad ile elde edebileceği şeyleri STK faaliyetleriyle elde etmesinin mümkün olmadığını anlatmaya çalışmıştım.
Bu yazının ardından görüşlerime iştirak eden kardeşlerimiz olduğu kadar, itiraz eden kardeşlerimiz olduğuna da şahitlik ettim. Elbette herkesin hayat tecrübesi farklı olduğundan görüş farklılıklarının ortaya çıkması da olağandır.
Ancak aradan geçen bir aylık sürecin sonrasında, özellikle Refah Sınır Kapısı’nda yaşananların bizlere bir şeyi tekraren gösterdiğine inanıyorum. Bu da ‘kapıları açmak’ üzerine bir hakikatin tezahürüdür.
İsrail’in tanklar ve askerler yığdığı Refah Kapısı, STK’ların bölgeye yardım ulaştırmak için kullanabileceği tek yoldu. Şimdi İsrail, askeri gücüyle bu kapıyı kapattı ve bölgeye onlarca tank sevk etti.
Peki, bu kapının STK faaliyetleriyle açılması mümkün müdür? Hangi STK faaliyeti bir tankı bir yoldan kaldırabilir? Hangi yardım tırı bir kuşatmayı yarabilir? Hangi su kuyusu ümmeti muhasara eden orduları boğabilir? Kesilen hangi kurban İsrail askerlerinin Refah Sını Kapısı’nı açmasını sağlayabilir?
Maalesef bunların hiçbiri Refah Sınır Kapısı’nın Müslümanların istediği şartlarda açılmasını sağlayamazlar. Refah Sınır Kapısı’ndaki tanklar ancak ve ancak güç kullanılarak yerlerinden edilebilir. İsrail’in Gazze ablukası ancak güçle kırılabilir.
Güç kapıları açar, merhamet ise açılan bu kapıdan içeri girer. ‘Kapıları açmak’ ancak böyle mümkündür. Merhamet ve şefkat, güç kullanılarak kapatılan kapıları açamaz.
İslam aleminin tamamı STK faaliyetlerine benzer çalışmalarla meşgul olursa kapıları kimler açacak? Eğer hiçbir Müslüman, İslam beldelerini boğmakta olan güçleri güç kullanarak bertaraf etmek için seferber olmazsa kapılar nasıl açılacak?
Yazık ki yalnızca STK faaliyetlerine odaklanmak kapıları açamıyor. Refah, bunun yaşayan bir örneği.
Bizler Müslümanlar olarak, en azından yeterli bir kısmımız Allah yolunda cihadı kuşanırsa kapılar açılacak ve diğer bir kısım Müslüman bu kapılardan içeri girerek gereken sivil faaliyetleri yerine getirecektir. Bu durum, iki kanatlı bir kuşun misalidir.
Bugün bizlerden tek kanadımızı kullanarak uçmamız isteniyor. Diğer kanadımız ise bağlanıyor, her normal kuş gibi iki kanatla uçmaya çalışmamız yasaklanıyor, ayıp ilan ediliyor. Bizlere musallat olan yırtıcı kuşlar ise sadece iki değil, onlarca kanatla kuşandırılıyor.
Bu hakikati sadece idrak etmek değil, bir yaşayış kılabilmek duasıyla…
Mepa News / Mahmut Cemil İnce