Büyük bir deprem yaşadık ve hala onun şokunu atlatmaya yaralarını sarmaya çalışıyoruz…
Bunu yaparken sığındığımız bizi tedavi edecek en güçlü argümanlardan biri şüphesiz ki din olgusu…
En eski çağlardan beri ister semavi olsun ister olmasın dinler insanlığın kendisini yeniden onarma süreçlerinde sığındıkları ilk kaynak olageldi…
Pagan çok tanrılı ilkel dinlerde dahi böyle…
Bazen de tam tersi bu onarım ve yeniden başlama süreçlerinde toplumun gelecekte tekrar aynı kabusları yaşamasında olumsuz etkilerinin olması da ayrı bir fenomen…
Aynı bizde olduğu gibi…
Toplumumuzda ağır bir kadere teslim olma inancı var…
Bu belki acıları unutmada faydalı bir işlev görse de uzun vadede daha ağır tramvalara yol açıyor…
Kadere teslim olmamız gerektiği düşüncesi inancı genellikle idarecilerin yöneticilerin hatalarını örtbas etmede yanlışlarını unutmada ve hesap sormayarak bir hatalar zinciri oluşmasına vesile oluyor…
Ne yapalım kaderimiz buymuş elimizden gelecek bir şey yok Allah böyle istedi inancı bizi beceriksiz yöneticilere idarecilere ilelebet mahkum kılıyor..
Bu yanlış inanç Allah resulünün ölümünü müteakip yakamıza yapıştı aslında…
Sapkın Emevi yöneticileri yüzünden de İslam toplumlarında yaygınlaştı gizliden gizliye Müslümanları sardı sarmaladı…
Ve tam 1500 sene geçmiş hala içten içe toplumlarımızı kemirip durmakta…
Ebu Süfyan’ın halife olmuş torunları öyle diyordu o gün İslam toplumuna her türlü işkence ve zulmü yaptıkça:
“Bizi sizin başınıza getiren Allah’ın kaderidir Allah’ın iradesidir… Allah istediği için sizi biz yönetiyoruz…. O istemezse hiçbir şey olmaz her şeyi onun iradesi ile olur… Bizler hepimiz onun iradesi karşısında teslim olmak zorundayız… Her hususta bize itaat etmek zorundasınız… Çünkü Allah böyle istiyor…”
İşte böyle…
Bugün yaşadıklarımızda da aynı kaderici mantıkla bakmıyor muyuz…
Bir çevrenize bakın TV’lerde şurada burada konuşan sakallı cübbeli amcalara bir bakın…
Tümü de bu yaşadıklarımızın bir kader olduğunu Allah’ın isteği iradesi olduğunu ve buna teslim olmamız gerektiğini bilmiş bilmiş anlatıp durmuyor mu:
“Bu bir musibettir Allah’ın kaderidir o istemezse böyle olmazdı o yüzden tevekkül etmemiz lazım sabretmemiz lazım kadere teslim olmamız lazım…”
Bre ahmaklar…
Allah bizim böyle bir kadere teslim olmanızı neden istesin?
Allah biz Müslümanların, az gelişmiş toplumların düşmanı mı…
Allah budist pagan Japonları dokuz şiddetinde depremlerle imtihan ederken onlardan tek kişinin dahi burnunu kanatmıyor da biz gariban Müslümanların yedi buçuk şiddetindeki bir depremde binlercemizin ölmesini evlerimizin çökmesini yıkılmasını enkazlar altında ezilmemizi mi istiyor?
Emir veriyor irade mi buyuruyor?
Allah inananların haşa düşmanı putperest pagan inançsız Japonların dostu mu ki onları öldürmüyor biz müslümanları öldürüyor…
***
Bu hurafeler bizi nereye götürüyor biliyor musunuz…
Bir deprem oluyor binlerce ev yıkılıyor onbinlerce insan ölüyor ve tüm müminler:”Bu Allah’ın kaderiydi elimizden bir şey gelmezdi teslim olmamız lazım” diyor…
İki tane kıytırık müteahhit bulunuyor onlar suçlanıyor yargılanıyor sonra her şey güllük gülistanlık…
İki ay sonra tekrar aynı sorumsuz yöneticiler seçiliyor iş başına getiririliyor ta k bir sonraki depreme kadar…
Aynı kısır döngü yüzlerce yıl tekrarlanıyor..
Bu bizim kaderimiz lakırdısı da keza..
***
Aslında nasıl oluyor bakın anlatayım…
Aptal bir müteahhit aptal bir ev yapıyor…
Bunu aptal bir yöneticinin idarecinin atadığı aptal bir mühendis onaylıyor..
Biz garibanlar da o aptal binanın altında ezilip ölüyoruz..
Enkazlar altında yok olup gidiyoruz…
Ve bunu da Allah istedi diyoruz…
Oysa asıl bu depremler değil bizi bu aptallıklar öldürüyor…
Selam ve dua ile…
Enes Tarım/ Her Taraf