Ey hicabı, namusunun örtüsü olan, senin ışığın, bizim fanusumuzun sermayesidir.
Tertemiz yaratılışın bizim için Allah’ın bir rahmetidir. Dinin kuvveti ve milletin temelidir.
Çocuğumuz sütten kesilince ona, ilk önce “lâ ilahe illallah”ı öğreten sensin.
Bizim tavrımızı, fikrimizi, sözümüzü ve işimizi yontan senin sevgindir.
Bizim şimşeğimiz senin bulutuna yerleşmiş. Dağlar çaktı, sahralarda coştu.
Ey Hak Dininin nimetinin emanetçisi, Hak Dini’nin yakıcılığı senin nefeslerindendir.
Bu çağ, dışı yaldızlı, içi çok çirkin olan hilekar bir çağdır. Onun kervanı din servetinin yolunu keser.
Onun anlayışı kördür ve Allah’ı tanımaz bir hale düşmüştür. Ancak insanlık özelliklerinden soyutlananlar onun zincirine bağlanmışlardır.
Gözleri küstahça bakar. Kirpiklerinin çengeline yakalanan bir daha kurtulamaz.
Ona avlanıp esiri olan, kendisini hür zanneder. Onun eliyle ölen ise kendisini diri zanneder.
Toplumun fidanına su verip geliştiren sensin. Milletin sermayesini koruyan sensin.
Ticaretinde kâr ve zarar düşünme. Babalarının yolundan zerre kadar ayrılma.
Çok çetin ve güçlü olan zamana karşı, çocuklarını çok uyanık yetiştirir.
Daha uçmayı beceremeyen bu çimen çocukları, yuvalarından çok uzağa düşmüşler.
Senin fıtratında yüksek cazibeler vardır. Uyanık gözlerini “Zehra” örneğinden ayırma.
Ta ki senin dalın da bir Hüseyin meyvesi versin. Gülistana eski mevsimi getirsin.