وَجَاءَ مِنْ اَقْصَا الْمَدٖينَةِ رَجُلٌ يَسْعٰى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلٖينَ
“Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.”
(Yasin Suresi 20. Ayet)
Bir kavim düşünün ki, uyarılmak için iki elçi gelmiş yalanlanmış bir üçüncü ile takviye edilmiş. Yine de onlar inkârlarında ısrar ederlerken, şehrin bir ucundan koşup gelen bir adam diyor ki, ‘Ey kavmim! Bu elçilere uyun.’ Sonunda o da kabul görülmüyor, inkar ediliyor. Bu nasıl bir direnmedir. Seni kurtuluşa çağıran şerefli kullara karşı bu inat niye?
Bu ayet öncesi anlaşıldığı kadarıyla, bu kavmin ismi Kur’an’da zikredilmemiş, tebliğle görevli Rasullerin isimleri de yok. Ama dikkati çeken şu ki; üç elçiden sonra, görevli nebileri tasdik için, kendiliğinden koşup gelen yine isimsiz bir mü’min. İman etmiş ve bunun bilinciyle, belki dönerler diye yalanlayan kavmi bir de kendisi uyarıyor. Bu sahneler; Mü’min Suresine ismini vermiş olan, Firavun ailesinden imanını gizleyen adamın hakkı haykırışına ne kadar da benziyor. Çünkü o da isimsiz..
Önceki Nebiler zamanında da olduğu gibi; son Rasul Muhammed’in (as) ahirete irtihali sonrası, insanlığa vahyi ulaştıracak kişiler işte bu ve bunun gibi mü’minler olmalıdır. ‘Alemlerin rabbine iman ettim’ diyen kişi; o andan itibaren İslam’a davet, emr-i bil maruf nehyi ani-l münker farizalarını yerine getirmekle memur kılınmıştır. Artık bu yolda kavimlerine koşup, ‘Allah’a iman edin, tek kurtuluş budur!’ demelidir. Tüm cehd-ü gayreti, hayatının ekseni bu minvalde olmalıdır.
Kendi gibi memur olan dava arkadaşlarıyla cemaat olup, insanları yalnızca Allah’ın ipine sarılmaya çağırmalıdırlar. Kendileri nasıl Allah’ın boyasıyla boyandıysa, başkalarını da boyaların en güzeline gark etmeye çalışmalıdırlar. Tüm bunları yaparken başlarına gelebilecek her türlü bela ve musibetleri de ‘Biz Allah’a aidiz ve yine O’na döneceğiz!’ diyerek göğüsleyebileceklerdir.
Bakalım bu ayetin devamında, isimsiz ama adam gibi adam olan mü’min kulun kavmine tebliği nasıl olmuş;
Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.
Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz.
Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.
O takdirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.
Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!
(Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi.