BİR ALİMİN KÖLELİĞİ
Topraklarından koparılan, bir sahipten diğerine savrulmak zorunda kalan Müslüman kölelerden Süleyman Oğlu Eyûb’ün hatıratı da ulaşılabilir biyografiler arasında yer alıyor. Onun anlatıları bir Afro-Amerikalıya ait ilk biyografi olarak biliniyor. Eyüp İbn Süleyman’ı araştırmacılar eğitimli bir Arap alimi olarak tanımlanıyor. Köle ticaretinin başlangıç yıllarında Amerika’Ya götürülen Eyüp, dindar bir Müslümandı. İbadet ettiği esnada bir beyaz tarafından yüzüne toprak atılınca Maryland’den kaçtı. Eyüp’ün hatıratı kendisiyle Amerika’da tanışan Thomas Bluett tarafından kaleme alındı. Ancak Bluett onun hatıratını yazarken biyografisine değil, geldiği ülkeyle ilgili bilgilere daha çok yer verdi. Köy hayatının tasviri, filler ve aslanların kavgası gibi konular o yılların Amerika ve Avrupa’sında oldukça dikkat çekiyordu. Onun kişisel biyografisi bu anlatının içindeki detaylardan edindiğimiz bilgilerden ibaret. Eyüp, İngiltere’ye geldikten sonra serbest bırakıldı. Geç de olsa bir ilim insanı olarak itibar ve saygı gördü. Onun bilgilerinden araştırmacılar ve yetkililer de yararlandı.
TİMBUKTULU EBU BEKİR ŞERİF’İN JAMAİKA GÜNLERİ
Şerif soyundan gelen Ebu Bekir Şerif de köleleştirilen Müslüman Afrikalılardan biri. Onun bıraktığı hatıratta, hem kendi soyuyla hem de gelenekleriyle ilgili birçok detayı bulmak mümkün. Birkaç sayfalık bu kısa hatırata göre Ebu Bekir, kıraat ve tefsir dersleri aldıktan sonra bir savaş sonrası karışıklık esnasında köle olarak ele geçirilmiş. Ancak sabrı elinden hiç bırakmayarak ‘imtihan’ını tamamlamaya gayret etmiş. Gerisini kendisinden dinleyelim: “Elbiselerimi parçalayıp çıkardılar, her tarafımı iplerle bağladılar, ardından bir gemiye götürdüler. Üç ay süren bir yolculuğun ardından (…) O günlerden bugünlere kadar kölelik yaptım. Allah insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa artık onu kısıp tutacak olan yoktur; her neyi de kısıp tutarsa artık onu salıverecek olan yoktur. Cenab- ı Allah’ın buyurduğu gibi: “Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla isabet etmez. (…) Şüphesiz pek çok hata işledim ve günahkârım, fakat beni dosdoğru yola ileteceği hususunda yalnız Allah’a güveniyorum. Zira gönlümün derinliklerindeki ve bahtımdakini bilen yalnız o’dur.”
BUGÜNE IŞIK TUTABİLİR
Bu isimler gibi nice Müslüman Afrikalı Amerika’ya ve Avrupa’ya götürüldü.Tabi sadece onlar değil. Resmi rakamlara göre köle ticaretinin yoğunlaştığı 1525 yılı ile köleleliğin kaldırıldığı 1866 yılları arasında 12 buçuk milyondan fazla insan köleleştirildi. Topraklardan koparılarak, ailelerinden uzakta çeşitli işkencelere maruz bırakıldılar. Maruz bırakıldıkları muamele insalık dışıydı. Gemilere binilmeden önce tıraş edilip, damgalandılar. Önemli bir bölümü sistematik işkence nedeniyle Amerika’ya ayak basmadan önce hayatını kaybetti. ABD’de kölelik resmi olarak 1865’te kaldırıldı. Ancak bu kararın uygulamaya dönmesi uzun yıllar aldı. Kölelik kaldırıldıktan sonra bile siyahi bir insanın haklarını elde edebilmesi onlarca yıl aldı. Alabama Eyaleti’nde bir siyahinin bir beyazla evlenmesi Kasım 2000 tarihine kadar yasaktı. Bugün Amerika’da hala ırkçılıkla ilgili sayısız sorun yaşanıyor. Müslüman Afrikalıların bıraktığı bu hatıratlar ise o günlerde yaşananları anlamamızı sağlayabildiği gibi, bugüne de ışık tutuyor.
Tanrının duası değil Fatiha
Bir Müslüman hükümdarın oğlu olan Abdurrahman İbrahim Sori de 1788’de köle akınında İngiliz tacirler tarafından ele geçirildi. Soylu bir aileye mensup olduğunu söylemesi üzerine ‘prens’ lakabını aldı. Özgürlüğünü kazandığında hikâyesi gazetelerde yayınladı. Amerikan Sömürge Cemiyeti Afrika’da Hristiyanlığı yaymak için Abdurrahman’ı kullanabileceklerini düşündü. O da özgürlüğünü alabilmek için kendine biçilen rol gereği Hristiyan olduğunu söyledi. Liberya’ya giderken İslam’a geri döndüğünü deklare etti. O döndemde Hristiyanlığını kanıtlayabilmek için Arapça olarak yazdığı Tanrı’nın Duası metinin incelendiğinde Fatiha Suresi’nin çevirisi olduğu anlaşılıyor.
Tüm suçlar için bir kılıfları var
Bize hatıralarını aktaran Doğu Sudanlı Nikolas Said 224 sayfalık hatıratında Afrika, Asya ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerindeki köleliliğini ve bir Rus prensinin yardımıyla özgürlüğüne kavuşmasını anlatıyor. Said’in kendisine diğer birçok Müslüman köle gibi kendisine Hristiyan süsü vermiş olabileceği düşünülüyor. Hatıratında İslam öğretileri, beş kıta görmüş bir insan olarak karşılıklı ırk ve ekonomiyle ilgili görüşlerini üzerinde dururken, din değiştirmek için zorlandığını da anlatıyor. Amerika’da siyahi çocukların eğitimi için okullar açan Said, bir süre bulunduğu Roma için ise şu satırları kaleme alıyor: “Ama Allah biliyor! Rahipler kötü insanlardı ve Torino’da ortaya çıkan ifşaatlar Roma’da devlet işlerinin nasıl yürütüldüğünü tüm dünyaya göstermişti. Burada zenginlerin çıkarı için tüm suçlara bir kılıf uydurulabiliyordu.” Said, İstanbul’a da geldiğini belirterek, kadim kenti denizden bakıldığında “dünyanın en güzel şehri” olarak anıyor.
Bağımsızlık Savaşı’na katılan Müslüman köleler
Genç yaşta köle olarak Amerika’ya götürülen Müslüman Afrikalılardan biri de Bilali Muhammed. Bilali’nin 1810’da Georgia- Sapelo adasında bulunan bir çiftliğe getirildiği düşünülüyor. Onun aktardıklarından anladığımız kadarıyla baskı ve aşağılamalara rağmen namazlarını açıktan kılmayı, orucunu tutmayı sürdürmüş. Alanında mahir bir işçi olduğu ve okuma yazma bildiği için diğer kölelerin içinde öne çıkan Bilali Bağımsızlık Savaşı esnasında da rol almış. Anlatıya göre efendisi Thomas Spalding’in karşısına dikilip “Emrin altındaki Hristiyanlar için değil, İslam’a gönül vermişler için gerekeni yapacağım” diyerek harekete geçen Bilali, İngilizlerin adaya çıkartma yapmasına engel olmuş. Bilali, kendi çocukları için kaleme aldığı hatıratında İslam fıkhı, namaz, oruç tesbihatlarla ilgili notlara yer veriyor.
Yeni Şafak