11 Mayıs 2025 - Pazar
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • İletişim
Sık Kullanılanlara Ekle
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Venhar Haber
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa İslam Dünyası Filistin

Gazze, Hem Küfrün İslam’a Olan Nefretini Hem de Acizliğini Resmeden Bir Turnusoldur

Küfredenler yenilmez olduklarını, çok güçlü olduklarını kısacası kadiri mutlak olduklarını iddia etmektedirler. Oysa Gazze savaşında gördük ki yedi düvelin bütün imkanlarıyla ve güçleriyle bir araya gelip bir avuç topluluğa karşı savaşlarında yaklaşık altı ay gibi bir süre içinde kesin bir zafer kazanamamaları onların sanıldığının aksine ne kadar aciz olduklarını da bize göstermiştir.

Yazar: Venhar Haber
17 Nisan 2024
Kategori: Filistin, Venhar Özel
0 0
0
Gazze, Hem Küfrün İslam’a Olan Nefretini Hem de Acizliğini Resmeden Bir Turnusoldur
PaylaşTweetleWhatsapp ile GönderE-posta Gönder

7 Ekim’den bu yana dünyanın ve müslümanların baş gündemi Filistin’dir. Şu ana kadar yaklaşık otuz binin üzerinde insan hayatını kaybetmiş durumda. Evet otuz küsur bin insan “gelişmiş uygar ülkelerin” yöneticileri tarafından sadece birer sayıdan ibaret olarak tarihe geçmektedir. Dünyanın gözü önünde yapılan bu soykırıma, işgale, zulme sadece ekonomik çıkarlar mesabesinde yaklaşan bir akıl tutulması dışında bir şey izlememekteyiz. Gazze’de sadece insanlar ölmüyor tüm dünyadaki insanların vicdanları ve insan olmayı sağlayan tüm hasletler de bir bir ölüyor. Çocukların çığlıkları annelerin göz yaşlarına karışırken tüm yaşanana tanık olan babaların ise boğazına bir harta gibi oturuyor acılar. Gazze’deki kadın ve çocukların ölümüyle birlikte tüm insanlık ölümün eşiğine geliyor.

“Gelişmiş uygar medeniyetlerin dahiyane yöneticilerine” inat gerek Avrupa’nın gerek dünyanın diğer halklarının tepkisi sokaklara taşmakta ve yapılan bu zulmü, soykırımı en yüksek perdeden haykırmaktadırlar. Belki de işgalci İsrail kuruluşundan bu yana ilk defa Avrupa ve ABD toplumlarınca bu kadar fazla protesto edilmektedir. İşgalci İsrail Avrupa kamuoyunda aradığı desteği bulamamaktadır. Her şerde bir hayır vardır düşüncesiyle bu savaşta da mutlaka hayırlar vardır. En önemlisi demir kubbe olarak anılan ve dünyanın en gelişmiş silahlarının elinde olduğu kabul edilen “süper güçlerin” o kadar da süper olmadıkları gerçeğinin gün yüzüne çıkmasıdır. Sadece işgalci İsrail değil ABD ve neredeyse tüm Batı gerek silahlarıyla, gerek paralarıyla, gerekse bil-fiil askerleriyle savaşa destek verirken ellerinde sadece uzun namlulu silahlar ve Yasin 105 füzeleri olan sayıca az müslüman topluluğa karşı savaşı kazanamamaktadırlar. Allah’ın Kur’an’da bahsettiği örümcek ağı benzetmesini net olarak görmekteyiz. Ne var ki örümcek ağına şimdilik Husiler ve Kassam tugayları üflemektedir. Başta Türkiye olmak üzere bir çok “İslam ülkesi” örümcek ağından yapılmış eve üfleyenlere dahi engel olabilmek için tüm varlıklarını ortaya koymaktadırlar.

Diğer yandan Batılı toplumlarda Kur’an’a ve İslam’a hızlı bir şekilde yönelmeler de mevcuttur. Bunca zulmün karşısında direngen bir şekilde duran ve acılarını, hüzünlerini Allah’a havale ederek direnişin yani Kassam Tugayları’nın yanında yer alan bütünleşmiş bir halk destan yazmaktadır. Dünyaya Gazze dışında işgal edilmemiş yerin kalmadığını her gün yeniden öğretmektedirler. Büyük şeytan ABD ve destekçisi Batı her türlü; gerek askerleriyle, medyasıyla ve gerekse dünyanın her tarafına dağılmış sadık adamlarıyla bu savaşı İsrail için kazanmaya gayret etseler de bunu henüz başarabilmiş değillerdir. Bu savaş müslümanlara şunu öğretmelidir: Kendini dünyanın en güçlüsü sanan kafirlerin onların karşısına imani bir duruşla karşı koyan bir avuç mümine karşı dahi güçleri yetmemektedir. Öyleyse müminlerin imanlarını tartma ve Kur’an’a dönüş yapma gibi mecburiyetleri vardır. Müminlerin kendi aralarında mezhebi ya da başka görüş farklılıklarını bir kenara koyarak ümmet olma bilincine ermek zorundalar. Eğer bunu becerebilirsek küfrün iman edenler karşısında hiç bir gücü kalmayacaktır.

Yeni çağın dili kuşkusuz ekonomidir. Ekonomik çıkarlar, kazançlar tüm insani değerlerin üstünde kabul edilmektedir. Dün Irak’ın işgalinde “duygularla devlet yönetilmez” diyerek işgale bizzat destek verenler oradaki kadınların tecavüze uğramalarına ve erkek, kadın, çocuk demeden öldürülmeleri ve bir takım deneylere kobay olarak kullanılmasına nasıl ortaklarsa bugün de aynı şekilde Gazze’de yapılan katliama, tecavüze ve organ kaçakçılığına bil-fiil ortaktırlar. Meydanlarda işgalci İsrail’e “Ey İsrail…” diye haykırırken limanlarından kaldırdığı gemilerle siyonizme hizmet eden, Gazzeli kardeşlerimizi öldüren alçaklara yiyecek ve muhimmat sağlayan zihniyet aynı şekilde katliamın ortağı olmaktadır. Hamaset siyasetini kendine ilke edinenler insanların akılları ile dalga geçmektedirler. Zira varlık sebepleri müslüman toplumu güçlendirmek olmayıp siyonizmin hizmetinde bir hayat sürmeyi ve toplumu da siyonist anlayışı ayakta ve güçlü tutan payandalara çevirebilmeyi amaçlamaktadır. Tüm unsurlarıyla buna hizmet etmektedirler. Kemalizmin inşa ettiği Türkiye’nin varlık sebebi budur ve bu sistemde iktidarın İslamcı ya da solcu olmasına bakılmaksızın bu amacın erek haline getirilmesi esastır.

Sözümüz ona bir çok “İslami STK’lar” iktidarın dümen suyuna giderek bu katliama gerektiği şekilde tepki verememektedir. Ancak iktidarın cevaz verdiği ölçüde seslerini yükseltebilmektedirler. Diğer yandan ülkenin dört bir yanında “Direniş Çadırı” adı altında hiç bir STK’ya bağlı olmadan işgalci İsrail’le iş birliği içinde olan iktidar ve işgalci İsrail’le ticaretine devam eden kuruluşlara karşı bağımsız bir protesto eylemlerini gerçekleştirmektedirler. Kim bilir belki de bu eylemler bir sürecin içinde sistemli, güçlü bir toplumsal dönüşümün ilk nüveleridir. Önemli olan bu toplumsal eylemliliği vahyin çizgisi içinde sağlam temelli bir okumaya ve örgütlü bir oluşuma yönlendirebilmektir. Ayrıştırıcı olmayan ve müslüman toplumu kucaklamayı amaç edinecek bir üslup ile yol almasını sağlayabilmelidir.

Evet, küfür bütün azametiyle müslümanlar üzerine başta Filistin ve Doğu Türkistan olmak üzere dünyanın dört bir yanında nefretini kusmaya devam etmektedir. Buna şaşırmıyoruz zira onların bu şekilde davaranacağını bize Allah bildiriyor. Bizim dikkat etmemiz gereken şey ise bizden olduklarını iddia edenlerin küfredenlerle kurmuş oldukları bağ ile bizi kendi kardeşlerimize karşı duyarsız ve hissiz bırakmaya çalışmalarıdır. Küfredenler yenilmez olduklarını, çok güçlü olduklarını kısacası kadiri mutlak olduklarını iddia etmektedirler. Oysa Gazze savaşında gördük ki yedi düvelin bütün imkanlarıyla ve güçleriyle bir araya gelip bir avuç topluluğa karşı savaşlarında yaklaşık altı ay gibi bir süre içinde kesin bir zafer kazanamamaları onların sanıldığının aksine ne kadar aciz olduklarını da bize göstermiştir. Bizim yapmamız gereken şey İslam’ın siyasal bilincini elden bırakmadan müslüman olmanın sorumluluğunu üstlenebilme cesaretini gösterebilmektir. Müslüman olmaktan asla utanmadan İslam’ı değerli bir mücevher gibi hayatımızda taşıyabilmeliyiz. Ancak bu şekilde küfredenlere karşı onurlu bir duruş sahibi olur ve onlara karşı galip gelebiliriz.

TÜRKİYE’DE HER SEÇİM TÜRKİYE’NİN DAHA ÇOK KAYBETMESİNİ OYLAMAKTAN İBARETTİR

Türkiye yeni bir seçimin eşiğine gelmiştir. Yerel yönetimleri belirleyecek bu seçim partiler arasında bir rekabete dönüşmüş durumdadır. Her parti halkın tamamından oy almak niyetinde olduğundan her türlü kılığa girmeyi usülden saymaktadır. İktidara talip olanlar toplumu, düşünen bir özne haline getirmekten daha çok düşünmeyen bir sürü haline getirmeyi hedeflemektedirler. Parti propagandasını yaparken İslami kesimi muhafazakar bir dil kullanarak, sol kesimleri modern bir dil kullanarak, kemalistleri de Mustafa Kemal üzerinden kazanmaya gayret etmektedirler ama esasında hiç bir kutsalları yoktur ve hiç bir kutsala da inanmış değillerdir. Her seçim gibi bu seçim de varlık ve yokluk üzerine kurulmaktadır. Bütün partilerin ortak iddiası: “Biz kazanamazsak ülke kaybeder” oysa gerçekleşen ve gerçekleşecek olan şey kim kazanırsa kazansın ülke kaybetmeye devam etmektedir/edecektir.

AK Parti’nin bu seçimleri kazanabilmenin bir yolu olarak iddia ettiği şey, kendilerinin kazanması durumunda Gazze’nin sevineceğini dillendirmesidir. Yirmi küsur yıllık iktidarlarında siyonizmi sevindirenler ve büyük şeytan ABD ve yandaşları Batı’nın siyasi çizgisinden ayrışmamış bilakis onların arzuladıkları şeyi bu ülke topraklarında var kılmak için çabalayanlar, kendilerinin kazanması durumunda mazlum coğrafyanın bundan hoşnut olacağını iddia etmeleri tek kelimeyle iki yüzlülüktür. Örneğin Türkiye Erdoğan’ın dillendirmesiyle Filistin üzerinde 1967 yılının sınırları kabul edilerek bir Filistin devletinin kurulmasını savunmaktadır. Oysa İsrail’in en başından beri işgalci olduğu kabul edilmelidir. Anahtarlarını boynunda taşıyan ve bir gün yurtlarına dönmenin hayalini kuran Filistinliler için 1967 sınırlarını kabul etmek bir ihanettir. Onlarca yıl iktidarda kalıp da gerek Mavi Marmara hadisesi ile gerekse işgalci İsrail ile yapılan ticaretle Filistinlileri yok sayıp ardına seçim zaferinin bir sömürüsü olarak mazlum coğrafyayı kullanmak edep yoksunluğu olsa gerektir.

Diğer yandan CHP’nin ise Hamas’ı terör örgütü olarak görmesi ayrı bir aymazlıktır. İşgalci İsrail’in yaptıklarına sessiz kalıp Hamas’ın mücadelesini bir terör eylemi olarak değerlendirmek insan olmanın değerlerinden ancak uzaklaşmış olmayı gerektirmektedir. Türkiye’de başta Filistin meselesi olmak üzere her mesele seçimi kazanmak için kullanılacak bir aparat olmaktan başkaca bir değeri yoktur. CHP, Gazze soykırımını seçim sürecinde bir aparat olarak kullanmaması kendi açısından bir tutarlılık olarak görünse de medyada reklam çalışmalarında sürekli muhafazakar insanı, başörtülü kadınları kullanması da ayrı bir tutarsızlık olarak hanelerine yazılmaktadır. Doğal olarak her partinin bu ülkede halkı kandırarak ondan oy alabilmek için girmeyeceği kılık, vermeyeceği söz yoktur.

Özellikle son beş yıldır bu memleketin tek sorunu ekonomiymiş gibi hareket edilmesi ayrı bir propaganda sorunu olarak görünmektedir. Doğrudur ekonomi bu memleketin bir sorunudur ama en önemli sorunu değildir. En önemli sorunu ahlaki çözülmüşlük sorunudur. Basın yayın yoluyla, yasalarca berkitilmiş ahlaksızlık bu toplumun üstüne boca edilmektedir. Hukuk alanında adaletin olmaması, sağlık alanının problemli oluşu, eğitimin tam bir çöplüğe dönüşmesi, insan kalitesinin düşmesi, iç güvenliğin ciddi anlamda yara alması, memleketin mafyatik çeteler ve uyuşturucu pazarına dönüşmesi, rantiyecilik, adam kayırmacılık, liyakatsizlik, torpil, ailenin yokedilmesi, gençlerin vizyonsuzlaştırılması, uyuşturucu yaşının ortaokul seviyesine inmesi, evlilik dışı ilişkilerin ortaokul düzeyine inmesi, sapkınlıkların ve cinayetlerin artması ve daha adını yazamayacağımız nice olumsuzluklar bu memleketin esas sorunu haline gelmektedir. Bu sorunları görmezden gelerek meseleyi sadece ekonomiye indirgemek siyasilerin bu ülke gerçeklerine ne kadar uzak olduklarını göstermektedirler. Ya da toplumsal çözülmeyi, kokuşmayı daha da derinleştirecek yeni ekonomik modeller üzerinde çalışacaklarını göstermektedirler.

Toplumu; üreten, üretmeye hevesli bir pozisyona getirmek yerine dilenci haline getirenler bununla övünebilmektedir. “Yirmi yıl önce devletten sosyal yardım alanların sayısı iki milyon iken şimdi altı milyona çıktı” diye övünen bir iktidar aslında bu toplumda orta sınıfı nasıl yokettiğini ve üretme duygusunu ne kadar törpülediğini anlatmaktadır. Zengin ile fakir arasındaki makas artık kapanmaz bir şekilde açılmış durumdadır. Ülkeyi bu hale getirebilmek için önce insan kalitesini bozmak gerekmektedir. Bu yüzden iktidara talip olanların tamamı bu ülkeye kaybettirmek için iktidar koltuğunu arzu etmektedirler. Kimin daha fazla bu ülkeyi yokluğa, yoksunluğa ve kalitesizliğe daha hızlı bir şekilde götüreceğinin yarışıdır. Bu açıdan bakarsak bu ülkede yapılan ve yapılacak tüm seçimleri varlık ve yokluk açısından değerlendirdiğimiz sürece yok olmayı, yoksun olmayı yani varlık sahnesinden çekilmiş olmayı seçmiş olduğumuzu bize öğretmektedir. Varolmayı arzulayanlar önce insan olmanın künhüne varmış ve yaşamanın, yaşıyor olmanın sorumluluğunu kabul etmiş kimseler olmalıdır. İslam, insana varolmanın şerefini kazandıran bir dindir. Bu toplumu birarada tutan ve iliklerine kadar işlemiş olan aziz İslam’ın doğru anlaşılması ve onun gereklerince itiraz edip her türlü ayartmalara karşı uyanık olunmalıdır.

İçinde bulunduğumuz ramazan ayı dolayısıyla seçimlerimizi yeniden bir bilinçle gözden geçirmeliyiz. Kur’an’ın indirildiği ay olan Ramazan ayının ülke genelinde yapılacak yerel seçimlere denk düşmesi, Kur’an’i açıdan neyi seçip neyi seçmeyeceğimizi de bizlere göstermesini dileriz. Elbette Allah’ın vahyinden tarafa olmayı arzu edenler onun nizamının kökleşmesini sağlayacak bir hayatı tercih edeceklerdir. Bu memlekette hangi siyasi parti olursa olsun her biri gerektiğinde Allah adıyla kandırarak kendi zulümlerinin destekçisi olmayı dilemektedirler. Müslümanlar zulümden ve zalimden beri olarak zulme ve küfre karşı kendi değerleriyle mücadele edebilmeyi göze alanlardır. Çünkü vahyin gereği izzeti ve şerefi yalnızca Allah’a ve O’nun safında yer almaya mahsus kılmışlardır.

İktibas Nisan Sayısı Yorumu

Etiketler: GazzeİslamKüfür

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

VENHAR YAZARLARI

Şükrü HÜSEYİNOĞLU
Şükrü HÜSEYİNOĞLU

Gazze Ulusal Sınırların Kurbanıdır

Ahmet DURMUŞ
Ahmet DURMUŞ

Bir Toplumu Dışarıdaki Değil İçerideki Düşman Yıkar

Mehmed DURMUŞ
Mehmed DURMUŞ

Düşmanı Kahretmenin Yolu

Bünyamin ZERAN
Bünyamin ZERAN

Yaşamak Yüklü Kelimeler

Mehmet Akif COŞKUN
Mehmet Akif COŞKUN

taşa yaz dalgalanmıyorsa su /suya oku kafa yarmıyorsa taş

Yakup DÖĞER
Yakup DÖĞER

Filibeli Ahmed Hilmi'de Avrupa Siyaset ve Medeniyeti

Faruk KARAASLAN
Faruk KARAASLAN

Çeç

Erdal BAYRAKTAR
Erdal BAYRAKTAR

Teyakkuz Hali

Yazarın Diğer Yazıları

  • Geçmişten Günümüze Büyük Bir Yanılgı: Bedelsiz Cennet
    10 Mayıs 2025
  • İsrail’in Gazze’ye Yönelik Son Planı: “Gideon’un Savaş Arabaları” Nedir?
    9 Mayıs 2025
  • Soyu Tükenmek Üzere Olan Gazze’nin Son Çocukları…
    8 Mayıs 2025
  • Korkak Müslümanlara Değil Sapkın Yahudilere Güveniyoruz
    7 Mayıs 2025
  • İsrail Ürünlerini Boykot Edenlere Ceza Geliyor: Ya 20 Yıl Hapis ya 1 Milyon Dolar!
    7 Mayıs 2025
  • İnsanlığın Ortak Değeri Olan Vicdan
    6 Mayıs 2025
  • Son Dönem Osmanlı Ulemasında Hilafet Düşüncesi
    4 Mayıs 2025
  • Çok Okunan
  • Çok Yorumlanan
  • Son Eklenen
“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

“İslam Güncellenmeli” Diyen Haham!

21 Şubat 2020
Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda:Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri

19 Ekim 2018
Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

Türbanlı Anneler ve Seküler Kızları

7 Aralık 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

30 Kasım 2018
Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Ahmet Altınok ile Hollanda’daki Yaşam Üzerine Söyleşi

Yenilendik !

Yenilendik !

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Allah’sız Bir Adalet Anlayışı Adalet Getirmez

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Kardeşim Erkan İbretlik Bir Emanet

Geçmişten Günümüze Büyük Bir Yanılgı: Bedelsiz Cennet

Geçmişten Günümüze Büyük Bir Yanılgı: Bedelsiz Cennet

10 Mayıs 2025
İsrail’in Gazze’ye Yönelik Son Planı: “Gideon’un Savaş Arabaları” Nedir?

İsrail’in Gazze’ye Yönelik Son Planı: “Gideon’un Savaş Arabaları” Nedir?

9 Mayıs 2025
Soyu Tükenmek Üzere Olan Gazze’nin Son Çocukları…

Soyu Tükenmek Üzere Olan Gazze’nin Son Çocukları…

8 Mayıs 2025
İslam Tarihinin En Korkak Liderleri Olarak Kayıtlara Geçeceksiniz!

Korkak Müslümanlara Değil Sapkın Yahudilere Güveniyoruz

7 Mayıs 2025

Çeşitli ulusal/uluslararası basın yayın organlarından Müslümanlar’ın gündemini ilgilendirebilecek haberler iktibas eden ve Kur’an merkezli tevhidi bir din algısı oluşturabilmek için çeşitli makale, kavram, kıssa, video ve fotoğraf yayınlayan ve Nebevi bir duruş sergileme gayesinde olan bir web sitesidir.

Bizlere yönelteceğiniz eleştirilere açığız. Ancak alıntıladığımız her içerikteki düşünceye tam manasıyla katılmadan da yayımladığımız olmaktadır. Bu konuda anlayışınıza sığınırız…

Kategoriler

  • Venhar Yorum
  • Venhar Makaleler
  • Ne Okunur?
  • Ne İzlenir?
  • Kavramlar
  • Venhar Röportajlar
  • Öncü Şahsiyetler
  • Süreli İslami Yayınlar
  • Alıntı Söyleşi
  • Alıntı Makale
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Etkinlikler
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular

Yazarlar

  • Abdi KEÇELİ
  • Ahmet ALTINOK
  • Ahmet DURMUŞ
  • Arif BOTAN
  • Bünyamin ZERAN
  • Celal SANCAR
  • Dilek BUZ
  • Erdal BAYRAKTAR
  • Erdem ZERAN
  • Hasan BAKIRCI
  • Mehmed DURMUŞ
  • Mehmet Akif ÇOŞKUN
  • Sabri AYDIN
  • Şükrü HÜSEYİNOĞLU
  • Yakup DÖĞER

E-Posta Listemize Kaydolun!

E-Posta listemize kaydolarak öne çıkan makaleleri sürekli olarak takip edebilirsiniz.

*Lütfen gerçek hesaplar giriniz.

  • Ana Sayfa
  • Her Güne Bir Ayet
  • Yazarlarımız
  • Venhar Yorum Haber
  • Küçük Müslümanlar
  • Alıntılar
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Tavsiyelerimiz Var
  • Kavramlar
  • Röportajlar
  • Venhar Web TV
  • Fotoğrafların Dili
  • Duyurular
  • Künye
  • İletişim

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • İslam Dünyası
  • Dünya
  • Türkiye
  • Yazarlar
  • Alıntılar
  • Tavsiyeler
    • Ne Okunur?
    • Ne İzlenir?
  • Röportajlar

© 2021 Venhar Haber – Rabbi için namaz kılan ve dik duran bir nesile…

Hoşgeldiniz!

Hesabınıza aşağıdaki bölümden giriş yapabilirsiniz

Şifremi unuttum?

Şifrenizi kurtarın

Şifrenizi sıfırlamak için kullanıcı adı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş

Add New Playlist

- Select Visibility -