Çin’den yayılan Korona Virüsü bütün dünyanın kalbini hoplatmaya başladı. Yayılmaması için olağanüstü tedbirler alınıyor. Kötü amaçlarla maniple edilebileceğinden de korkuluyor. Özellikle Doğu Türkistanlı müslümanlara bilerek bulaştırılabileceğinden endişe ediliyor. Orada milyonlarca müslüman zaten yıllardır Çin’in baskı ve zulmünü görüyor.
Hangi milletten hangi inançtan olursa olsun insanların çaresizlik içinde helak olması hiçbir vicdanı sevindirmez. Ama kendi halinde otlayan bir bufaloya saldıran aslanı seyrederken bufalonun onu boynuzuna takıp uçuruma fırlatması karşısında insan, elinde olmadan oh olsun diyor. Çünkü aslan zalim ve mütecaviz görülüyor. Oysa bu tamamen masum ve tamamen fıtri kanunların bir gereğidir. Ayrıca bu virüs saldırısına sevinç gösterisinde bulunmamanın milyonlarca insana yapılan işkenceleri görmedikten sonra bir erdem olmayacağını da bilelim.
Ölen birkaç bin kişi, Çin’in demografisini etkilemez, fayda bile sağlar. Ama saldığı korku yürekleri ağıza getiriyor. Ekonomiye verdiği zarar ise şimdiden yüz elli milyarı geçti. Paradan başka bir değeri olmayanlar için bu hatırı sayılır bir felakettir.
Diğer yönden geceliği 800 ila 3 bin dolar olan lüks eğlence ve âlem gemisi virüs korkusuyla hiç bir limana yaklaştırılmıyor. Yanlış duymadınız, geceliği kişi başına üç bin dolar. Bu, Türkiye’deki bir garibanın bir yılda elde edemeyeceği bir rakam. Bunun karşılığında onlara sunulan hizmetleri hayal edebiliyor musunuz? Ne isterler de olmaz.
Oysa bu tuzu kuru insanlar dünyanın yarısı açlıktan kıvranırken yemeyle bitiremedikleri, hatta o açların haklarını gasp ederek kazandıkları paracıklarıyla dünyada bir cennet kurup hurilerle âlem yapalım derken cennetleri bir anda cehenneme döndü. Tesadüfe bağlanabilir mi? Kuranıkerim’de: ‘Allah ayetlerini çok farklı şekillerde gösterir/tasrif eder’ ifadesi sıkça geçer. Yani her bilgi ve her zekâ seviyesinin anlayacağı işaretler vardır, ama anlamak istemeyenler anlamazlar.
Düşünebiliyor musunuz, bir milyon kez büyütseniz ancak fark edebileceğiniz küçücükten de küçük bir mikrop. Bu kadar küçük bir canlının içine akıl almaz bir mekanizmanın yerleştirilmiş olması da ayrı bir ayet. Biz kibrit büyüklüğünde kitap basıldı denirken bunu büyük bir maharet olarak algılıyoruz. Evet, bu kadar küçük bir canlı, ürüyor, çoğalıyor, adeta ordular topluyor, bünyeleri tahrip ediyor, girdiği yeri yıkıp geçiyor. Karşı koyamıyorsunuz. Karşı koymaya çalışan hastane baştabibi bile kurbanlarından biri. Sizin bilginiz teknolojiniz, tıbbınız bize sökmez der gibi ilerliyor.
Ne hikmetse bugünlerde böyle haberler çok dikkatimi çekiyor. Son zamanlarda çoğaldığı için mi, yoksa benim dikkatime şimdi takıldığı için mi, bilmiyorum. Buyurun hepsi son günlerin haberleri:
‘Domatesin yokluğunda aç kalan ‘tutalar’ susamları istila etti. Tonlarca domatesi çöpe gönderen bu garip böcekler susam tarlalarına zarar veriyor. Hiçbir ilacın öldüremediği ‘tuta absoluta’ çiftçiyi kara kara düşündürüyor’. Tuta ne? Küçücük bir böcek. Siz mi böcekleri zehirli ilaçlarla öldürürsünüz, alın size.
Geçen yıl hiçbir hayvanın yemediği ve şimdiye kadar hiç görmediğimiz sarı bir sümüklü böcek bahçelerimizi perişan etti. Yiyip bitirmedikleri bir sebze bırakmadılar.
‘Van Gölü Havzası’nda büyük tehlike! 600 bin yıldan sonra ilk kez görülen Zebra Midyeleri gölü tehdit ediyor’. 600 bin yıl önce yaşadıklarını nasıl tespit etmişler, fosillerle mi, o da ayrı bir mesele. Hiç yoktan yaratılmış olamazlar mı?
Afrika’yı ve bu arada Suudi Arabistan’ı çekirge sürüleri istila etti. Çekirgelerle hiçbir yöntemle başa çıkılamıyor ve yeşillik adına önlerine gelen ne varsa kurutup gidiyorlar. Uzmanlara göre bunun en önemli sebebi iklim değişikliği… Daha önce eşi benzeri pek görülmemiş bu çekirge istilası, meydana gelen siklonlardan kaynaklanıyor’. Tabi bunlar da bula bula gariban Afrika’yı mı buldu, neden Avrupa’yı ya da Amerika’yı istila etmiyorlar, sorusu da anlamlı. Yoksa bunlar da emperyalist çekirgeler mi? Ama Korona virüsü bu soruya bir cevap olabilir.
‘Karadeniz Bölgesi’nde fındık başta olmak üzere 300’den fazla ürüne zarar veren ‘kahverengi kokarca’ diye bilinen zararlı böcek hızla yayılmaya devam ediyor. Uzmanlar, anavatanı Çin olan zararlıyla mücadele için samuray arı türünün kullanılması gerektiğini söylüyorlar’. Yani bu da Çin’den geliyor.
Geçen yıl Hendek’in pek çok köyünde baş edilemeyen bir tırtıl bütün fındıklıkları kuruttu.
Evet, bunlar kimin orduları? Bunu da gelecek yazımızda anlatalım.
Yeni Şafak / Faruk Beşer