Şüphesiz ki İslam, yeni bir toplum modeli sunmaktadır. Değişim projesi de diyebileceğimiz bu model, hem toplumsal hayatın, hem de bireysel davranışların yeniden şekillenmesini ve Kur’anî bir anlayışla değişmesini gerektirmektedir. İslam dahil olmak üzere, diğer dinlerin de temel fonksiyonları, toplumlara belli bir “zihniyet kazandırma” veya “yeni bir düzen kurma” prensibini yerleştirmektir. Ülkemizde görüyor olduğumuz ahlâki alandaki yozlaşma ve savrulma, ne yazık ki, her şeyi mubah sayan, her şeyi doğru karşılayan yeni bir zihniyetin oluşumuna ortam hazırlıyor. Böyle olunca, yeni dînî hareketlerin ortaya çıkması da, akıl almaz bir hâl alıyor. Tarikat, cemaat veya geleneksel dinlerde görülen, modernleşmeye paralel olarak sekülerleşme de diyebileceğimiz, dünya hayatına odaklanılması yönündeki hareket; İslâm’ın, doğru anlaşılamamasına sebebiyet veriyor. Modern yapının getirdiği şartların, doğrudan doğruya ve sadece ‘toplumsal din’ üzerinde birtakım etkisinin olabileceği gözden kaçırılıyor. Hayatın her alanında tükettiğimiz bilgiler, seküler dünya görüşünün bir oyunu olarak deklare edilmeye çalışılırken, insanlarımızın zihin dünyaları, sadece ‘büyük ötekilerin’ söylemleriyle formatlanmış oluyor. Zihinsel yönlendirilme, öncekilerin kontrolüne tâbi tutuluyor. Zalimler, insanlarımızın zihinlerini işgâl ederek, kendilerini topluma kabul ettiriyorlar. Nedense halkımız da, bu çıkarcı kitlenin söylemlerini duymak istiyor. Başkalarının duygularına, söylemlerine dayanıp, İslâm’ın açıkça haram kıldığını, çıkarları için helal sayabiliyor. Biz, toplum olarak, giyinme biçimimizden, yürüyüş biçimimize, sözlerimizden duygularımıza kadar bütün hayatımızı, büyük ötekilerden aldığımız şekliyle biçimlendirdik. Oysa insana tercîhini, iradesiyle yapabileceği bir akıl verilmiştir.
Şimdi sormak istiyorum: Günümüzde, büyük ötekilerin bizden beklediği, ama bizim yapmadığımız bir şey kaldı mı? Toplumumuzdaki şartlara baktığımızda, insanların hoş karşılamayacağı şeyleri, aklımızın ucundan bile geçirmeyiz. Bunun sebebi, büyüklerin her reddettiğinde, her “La” (hayır) dediğinde; “Allah affeder, ama büyük öteki affetmez” şeklindeki prensibin, hayatımızda yer edinmiş olmasıdır. Herkes de bilir ki, büyük ötekilerin söylemleri tarihseldir, kültüreldir, keyfîdir yani hiçbiri mutlak değildir. Halk olarak duymak istediklerimizden dolayıdır ki, sekülerizmin ve şu bozuk eğitim sisteminin karşısında kayıtsızlığımızı sürdürüyoruz. İslâm’ı doğru bir şekilde öğretme sistemi; özellikle okul hayatında, ferdî eğitimi şekillendirici boyut kazanmalıdır. Çünkü doğruyu doğruda aramak, (doğru İslâm’da bulmak) bireyin, belki de hayatına taşıyacağı İslâm’ı en iyi bir şekilde bulmaya, tanımaya ve sorgulamaya yönelik çabalarını oluşturacaktır. Şu modern çağda, İslâmî değerlerin tahribini hedefleyen fikirler insanları, bilakis gençleri hedef almaktadır. Örneğin birtakım yorum grupları, tarikatçılar ve tasavvufçular kendi yorumlarını, benzersiz ve üstün kılarak, başka yorumları karalayabiliyorlar. Özellikle İmam-Hatip liselerinde ezbere okutulan ve tekdüze sunulan Din dersleri, içi boş bir İslâm’ı öğreten bir anlayışla gerekli kılınmış gibi okutuluyor. Ne yazık ki, İmam-Hatiplerde ve İslâmi Fakültelerde, mezhep imamlarının konuşulup da, Hz. Peygamber’in, Mezhebî şahsiyetlerimizden daha meçhul kaldığını görmek mümkündür. Kaîdeleri, toplumun isteklerine göre anlatma gereği duyan bu sistem, İslâm’ın, kapsamlı bir şekilde hayatı anlamlandırma çabası içerisinde olduğunu göremeyen ya da Kur’an’ın, ahlâki duyarlılığa öncelik verdiğini bilemeyen bir sistemdir. Oysa Kitabımızda, toplum için gerekli olan ahlâki değerlerin öne çıkarılması için, iyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek vurgulanmıştır: “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte, kurtuluşa erenler onlardır.” (Al-i İmran 104). Bu yüzden ahlâki duyarlılığa öncelik vermek için iyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek ve hayra davet etmek, kurtuluşu isteyen Müslümanlar için bir görevdir.
Rabbim bizi, iyiliği emredip, kötülükten nehyederek hayra davet edenlerden, hakkı ve sabrı tavsiye edip, bu yolda sonuna kadar sabretmenin güzelliğini ve doğruluğunu yaşamayı bilenlerden eylesin. Selam, seçimlerini haktan ve doğrudan yana kullananların üzerine olsun. (Amin).
Selâm ve dua ile…