“Günaydın çocuklar, nasılsınız?” diyen öğretmene “sağol!” diye bağırmayı öğrenen çocuklarımızın geçmişe ve bugüne mantıklı bir şekilde bakması beklenebilir mi? Mekke, Medine, Kudüs, Balkan Yarımadası ve dünya petrolünün % 60’ını kaybettiğimiz Lozan’ı doğuran olayları bayram diye kutlamamız, müsebbiblerin heykellerini dikmemiz bu yüzden.
Çünkü Kemalist eğitim sistemi Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu nitelikli insanları yetiştirmek için değil Doğu Akdeniz’de İngiliz menfaatlerini korumak için inşaa edildi.
“Modern” Türkiye’nin çocukları Batı’ya hayran, kendi tarihini anlamaktan aciz hatta Osmanlıya ve İslâm’a karşı nefret içinde yetişmeliydi. Aksi takdirde geçmişi sorgulayıp 1ci dünya savaşı sonrasında kurulan ve sonradan
petro-dolar sisteminedönüşecek olan petro-sterlin “düzenini” bozabilirlerdi. Churchill’in dediği gibi Cumhuriyet Türkiyesi cılız kalması gereken bir ağaçtı; solarsa sulamak, büyürse budamak gerekiyordu.
Britanya dünya hakimiyetinin sürmesi için Musul, Kerkük, İran ve Bakü petrollerinin dünya piyasalarına akmasını engellemek gerekliydi. Çünkü bol ve ucuz petrol, sterlinin değerini düşürmekle kalmaz, Almanya gibi rakipleri sömürge savaşında lider yapabilirdi. Üstelik Türkiye önderliğinde doğabilecek İslâm birliği projeleri Mısır’ı da çekim alanına dahil edeceğinden Londra’yı Hindistan’a bağlayan Süveyş yolu da tehlikeye düşüyordu.
İşte “3 tarafı deniz, 4 tarafı düşmana çevrili cennet vatan” paranoyası bu sebeple üretildi. Çağdaş ve laik Türkiye’nin evlâdı, Kavala yahut Halep’te yatan dedesinin mezarına bile pasaportla gidecekti. Eskiden vali gönderilen yerlere şimdi büyük elçi atanıyordu. Churchill’in dediği gibi “iki petrol kuyusunun etrafına sınır çizen” İngiliz, bir gecede ülkeler icad edilmişti. Ama Kemalist millî(!) eğitimin iğdiş ettiği beyinler bunu sorgulamaktan aciz. Körfez ülkeleri, Basra yolunun, İsrail, Doğu Akdeniz’in petrol tıpası olacaktı. Türkiye hem Rusya’nın güneye doğru genişlemesini engelleyecek hem de Bakü petrolünün Avrupa’ya ulaşıp fiyat kırmasına mani olacaktı. Diğer yandan Lazkiye ve Hayfa’dan dünya piyasalarına erişen Musul ve Kerkük petrolü bir gün pekâlâ Türkiye’den geçip İskenderun’a akabilirdi ve bu da Londra için büyük bir risk unsuruydu.
Kısacası, Britanya için gerçek tehdit güçlü bir ordu veya zengin devletler değil Türklerin uyanıp kim olduklarını hatırlamalarıydı. Şu halde dünya petrollerinin %60’ına çökmüş, Afika ve Asya’yı sömüren İngilizler için yapılacak tek bir şey vardı: Kullanışlı aptallar yetiştirecek bir eğitim sistemi kurmak ve bunu Türklere “millî eğitim” diye yutturmak.
Eğitimle ilgili sorunlarımız nasıl düzelir? Yahut birgün düzelir mi? Elinizdeki bu kitapta Ufuk Coşkun Kemalist eğitimin sorunlarına işaret etmekle kalmıyor, bir yandan çözümler önerirken bir yandan da millî eğitimin ideolojik, tarihi ve kültürel arka planını gözler önüne seriyor.
Milat Gazetesi yazarı, bolgepostasi.com Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Coşkun’u televizyondaki tartışma programlarından ve eğitim konulu çalışmalarından tanıyorsunuz. Bizzat eğitim dünyasının sorunlarını içeriden yaşayan Coşkun aynı zamanda “Kürdüm Doğruyum Çalışkanım” ve “Yeni Sömürgecilik ve Bağımsız Sivil Toplum Kültürü” kitaplarının da yazarı.