وَاِذَا قُرِئَ الْقُرْاٰنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.”(A’râf/204)
Susmak ve dinlemek. Birbiri ile alakalı iki ahlak. İyi bir iletişim, iyi bir dinleme yolu ile olur. Dinlemek için susmak gerekir. Önce susup sonra dinlemek meseleyi iyi kavramak demektir.
Dinlemek ile duymak farklı şeylerdir. Bakmak ile görmenin farklı şeyler olduğu gibi. Birçok sesi duyarız fakat dinlemeyiz. Duymak bir sesin varlığını işitmek, o sesten haberdar olmaktır. Dinlemek ise işitilen sese dikkat kesilmek, meselenin iç yüzüne vakıf olmaktır. Kalbe iyi ya da kötü noktasında bir aktarımda bulunmaktır.
Dinleme işi sıradan bir iş değildir. Zihni melekeleri harekete geçirerek söylenenlerin gerçekliğine vakıf olmaktır. Bu da susup pür dikkat kesilerek ancak elde edilir. Bu yüzden iyi dinlemek iyi bir eğitim işidir. Aynı zamanda bir eğitim kitabı olan Kur’an, iyi bir toplum yetiştirme işinin önce susup, sonra dinleyip sonra da öğrenerek ancak elde edileceğini telkin etmektedir.
Rabbimiz bizlere yukarıdaki ayetle önce susup sonra iyi bir dinleyici olmamızı istemektedir. Bu aynı zamanda bir hazırlığın başlangıcıdır. Konuşulanı dinlemek muhatabımızın ne demek istediğini anlama yöntemidir. Bu bakımdan iyi bir dinleyici olmak demek muhatabımızın değerlerini anlamak ona kulak verip olayın iç yüzünü kavramak demektir. Dinlememiz gereken kaynak eğer Allah ise, pür dikkat kesilmek bizler için bir görevdir. Bizlere aktaracağı mesajların hayatımız boyunca işimize yarayacağını, bu sayede kurtuluşa erebileceğimizi ifade etmektedir. Kur’an okunurken onu dinlemek mü’minler için rahmet ve hidayet iken, kafirler için acı bir hüsrandır.
Kur’an okunurken gürültü yapmak kafirlere has bir özelliktir.
Allah resulünü susturmak ve onun planlarını boşa çıkarmak için dönemin müşrik elebaşları yandaşlarına, “Bu Kur’an’a kulak vermeyin, okunurken gürültü yapın, belki bastırırsınız” (Fussılet, 26) diyerek Allah’a, O’nun kitabına ve Peygamberine karşı düşmanlık ve saygısızlıklarını alenen ortaya koyuyorlardı. Bunları rabbimiz “Allah’ın düşmanları” diye nitelendiriyor, bu düşmanların, Allah’ın kelâmını susturmaya ve yaygara çıkarmaya yönelik her türlü mücadelelerine karşı iman edenlere de onu dinleyerek saygı ve bağlılıklarını göstermeleri ve kafirlerin planlarını boşa çıkaracak eylemleri ancak susup dinleyerek elde edebileceklerini hatırlatmaktadır.
Sahabenin başarısının altında yatan özelliklerinden biri de Resulullah’ı omuzlarında kuş varmış gibi pür dikkat dinlemeleriydi.
Kur’an evvela, sevap olsun diye dinlenmemelidir.
Allah resulünün arkadaşları, Kur’an’ı ne sevap kazanmak ne ölülere ‘dinlet’mek, ne hastalara şifa olsun için, ne de müşriklerle tartışmalarda boy göstermek için dinliyorlardı. Onların Allah resulünden dinledikleri Kur’an, eylemlerinin belirleyicisi olması için, tamamen pratiğe yönelik olarak ne yapmaları, nasıl davranmaları ve eylemlerinin hayata nasıl dönüşmesi gerektiği noktasından dinliyorlardı.
Ayette geçen okumak, susmak ve dinlemek kelimeleri üzerinde oldukça durulması gerekir. Güzel okumak anlaşılır ve tane tane olmalı; susmak, okunanın kulağa girmesini sağlamalı dinlemek ise meselenin iç yüzünü idrak etmelidir.