Bir seçimin ardından üzerinde durulacak çok şey var. Bu bir seçim değil onun ötesinde tam anlamıyla bir bölünme ve parçalanmadır. Partileri ya da aynı anlayışı temsil edenlerin kendi konumlarını sağlamlaştırmak, korumak adına, kitleleri kemikleştirme yolunu tercih ettiler. Uzun bir süredir bu böyle. Ne yazık ki bunun ötesinde yeni durumlar söz konusu. Bu ayrıştırmanın en tehlikeli yanı millet bütünlüğünü bozan, milletimizi millet yapan temel değerlerin yok sayılması, çürütülmesi ve etkisiz kılınmasıdır yaşananlar.
İslâm milleti imgesi, gücü şu zamanda en çok zarar göreni. İslâm milletinin kimi kesimleri özellikle terör ile özdeş kılınması, özellikle Kürt seçmenin bu algıya mahkûm edilmesi asıl büyük kırılmalardan biri.
İttihat ve Terakki ruhu bu seçimde çok açık bir biçimde varlığını doruğa çıkarmış bulunuyor. Müslüman İslâm milletinin bir unsuru olan Kürtler üzerinde yürütülen antipropagandalar farklı sonuçlara neden olmuştur. Bir de buna jakoben, çatışmacı, baskıcı bakış İslâm milletinin unsurlarını birbirine hasım hâle getirmiştir. Öylesine tehlikeli bir algı oluşmuştur ki, ülkenin belli kesimlerinde belli kimseler, çevreler baskı ve korku ile sindirilmek istenmiştir. Bu, bir taktik olmuştur.
Kimi yaklaşımlar ne yazık ki artık kabul görmüyor, inandırıcı da gelmiyor. Şu topraklar üzerinde kardeşlik vurgularının bir karşılığı yok. Bazı kardeşler üstündür, bazıları onlara tâbi olmak zorundadır gibi bir yaklaşım bulunuyor.
Aile bireyleri içinde kardeşleri birbirlerine karşı olan tutumları, yaramazlıkları, bağlılıkları aynı babanın çocuklarının yaşadığı psikoloji ile, bir ülke toplamındaki kardeşlik aynı anlama gelmiyor ne yazık ki.
Irk eksenli bakış ki bu, İttihat ve Terakki ideolojisidir, bu seçim sürecinde iyice kökleşmiş bulunmaktadır. Ulusçu yaklaşımın bir anlamda tam oturmayan ve karşılığı olamayan bir süreç. Üstün kardeş, söz sahibi kardeş ile üvey dahi olmayan kardeş yaklaşımı bulunuyor. Bir yanıyla İslâmî öz ve ruh taşıyan bir anlayışın mensuplarının bir tarafa zorlanması, blokesi ve hatta yok sayılması ciddî sonuçlara neden olmuştur.
Bir milleti birbirinden koparmak, uzaklaştırmak ve yok saymak ancak bu kadar başarılı olabilirdi. Korkudan insanlar birbirinin yüzüne dahi bakamaz olmuşlardır.
İttihatçı ırkçı, jakoben anlayış her yanıyla bu seçim sürecinde baskın olmuştur. Bu, hem devletin bir politikası olmuş, hem de merkezi elinde tutanların anlayışı.
İttihatçı ruhtan uzaklaşma, millet bütünlüğü açısında bir olma süreci iyice tıkanmış bulunuyor. Yeniden ırkçı jakoben öze dönülmüştür. Cumhuriyet ideolojisinin ana umdelerinden olan milliyetçilik iyice kök salmış, yerleşmiştir.
Bu yaklaşım ile kesimler daha keskin ve korkunç uçurumların oluşmasına neden olmuştur. Güçlerin bir jakobenden bir diğerine zorlanmasına neden olunmuştur.
Irkî ayrılıkların uçurumu daha da keskin hale getirilmiştir.
İktidarın tutumuyla kendisine yakın olan seçmeni de küstürmüş, itmiştir.
İslâmî değerleri savunan, birlik olmayı ve bir olmayı, millet olmayı hayatının özü sayan Millî Görüş geleneğinin tabanı da bundan fazlasıyla etkilenmiştir. Seçimlerde politik gerekçelerle öne sürülen ve ısrar edilen vurgularla onlar da bu dalgaya kapılmışlardır.
Millî Görüş geleneğinden muhafazakârlığa evrilen kitlenin giderek ırkçı bir alana doğru savrulduğu ortada. İşin tuhafı ırkçılığın en somut ve karşılığı siyasal anlayış güç kazanmıştır. Muhafazakârlığa oradan da ırkçılığa yönelenler azımsanmayacak bir kitleye dönüşmüştür.
Bu yaklaşım İslâmî öz ve ruhu taşıyanları ne tuhaftır ki, istemeden bir başka bloğa itmiştir. Korunma refleksi ile bir yere kendini zorunlu olarak dayamıştır. İstanbul seçimlerinin sonucu budur. Bir zamanlar tek başına İstanbul seçimlerini açık ara kazanan uzun yıllar sürdüren iktidar partisinin yanına ırkçı bir partiyi alması kendisini kurtarmamış ve yetmemiştir.