Türkiye gerçekten kendi kendini sabote eden gündemler icat etmek hususunda son derece enteresan bir ülke durumunda. Hakikati olanca açıklığıyla yazmak, konuşmak, yorumlamak büyük bir risk, yakın bir tehdit teşkil ediyor hâlâ. Üstelik konuşacağımız mevzu resmi ideolojiye yani Kemalizm’e, Ulu Önder’e ve kahraman silah arkadaşlarına dair bir konuysa hamasetle kara propaganda iç içe geçiyor, tehditler ve şantajlar arasında tozu dumana katan bir ortam oluşturuluyor derhal.
Suikastı, Tetikçiyi ve Azmettireni Unutalım!
Son sabotaj mevzuu Birinci Meclis’in Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in faili meçhul bir cinayetle ortadan kaldırılmasının yıl dönümüne rastlayan gün TRT ekranlarında yayınlanan bir yarışma vesilesiyle zuhur etti. 3’te 3 Tarih yarışma programında sorulan soru şuydu: ‘TBMM’nin 1. Dönem çalışmalarına son verilmesine neden olan siyasi gerginliğin temelini oluşturan olayda, 1923 yılında Topal Osman tarafından öldürüldüğü anlaşılan milletvekili kimdir?’
Bu sorunun cevabı net olarak belli: Ali Şükrü Bey. Fakat enteresandır Mehmet Akif, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Rafet Bele, Hüseyin Avni (Ulaş) gibi Milli Mücadele’nin askeri ve siyasi kadrolarının da içinde olduğu İkinci Grup’un sözcüsü, Tan Gazetesi’nin sahibi ve Kurmay Yarbay Ali Şükrü Bey, Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi suikastına maruz kalmış olmasına rağmen hemen hiç bir yerde resmi törenle anılmadı. Tam da bu noktada son derece meşkûk bir şekilde Menemen’de üç-beş esrarkeşin önüne atılıp katledilmesi seyredilen Teğmen Kubilay hadisesi üzerinden Türkiye’nin seksen küsur sene boyunca ahlaksız bir kara-propagandaya tabi tutulduğunu hatırlamak gerekiyor.
Oysa Ali Şükrü Bey öyle kolay kolay unutulacak veya unutturulacak kadar sıradan bir isim değil. Ancak son dönemlerde muhafazakâr-demokrat siyaset kadroları arasında pek moda olan “Gazi Paşa Atatürkçülüğü” Kemalizm için kaşıntı yapan, Kemalist örgüt ve kadrolarda asabiye nöbetlerini tetikleyen hiçbir konu ve isme temas etmemeyi tercih ediyorlar. Atatürk’ün kutsallaştırılan manevi şahsiyetine, Kemalizmin devlet marifetiyle korunup kollanan dokunulmazlığına en küçük bir zarar gelsin istenmiyor.
Ali Şükrü Bey’i katleden kişi ve görevi belli, gayet net olarak biliniyor: Topal Osman. Topal Osman kim? Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nde konuşlanan Muhafız Alay Komutanı. Önce bir sohbet bahanesiyle davet edildiği bağ evinde boğularak öldürülür Ali Şükrü Bey sonra da alelusul bir tarlaya gömülür. Ancak Meclis tümden karışır, kamuoyunda kızılca kıyamet kopar. Birkaç gün sonra cesedi bulununca görgü şahitleri ve bağ evinde yaşananlara ilişkin alınan ifadeler sonucu zanlı Topal Osman teslim olmak yerine kaçar ve Çankaya Köşkü’ne saklanır.
Katil de Olsa Hemşerimize Laf Ettirmeyiz!
Ne var ki Muhafız Alay Komutanı olarak koruduğu, emrinden hiç çıkmadığı Mustafa Kemal kendisine sahip çıkabilecek durumda değildir. Mustafa Kemal, usulca hatta kıyafet değiştirerek gizlice kaçar Çankaya Köşkü’nden. Klasik siyaset aklı işler ve Topal Osman’ın sağ ele geçirilmemesi için Ankara Emniyet Müdürü İsmail Hakkı Tekçe’ye talimat verilir. Sonuçta Topal Osman’ın cinayeti neden işlediği, kimden emir aldığı, sonrasında kimleri katletmek üzere görevlendirildiği gibi konular (güya) karanlıkta kalır. Nihayet Topal Osman’ın çatışmada delik deşik olmuş cesedi Meclis’in kapısına ibret olsun diye asılır. Böylece bir taşla iki kuş vurulur. Artık Meclis’te daha yoğun bir korku iklimi hâkim olmuş, Lozan Anlaşması başta olmak üzere Mustafa Kemal’in Tek Adam’lığına itiraz eden, eleştiri getiren herkes için kopkoyu bir karanlık dönem başlamıştır.
Peki, yakın siyasi tarihe ilişkin bu karanlık dönemin aydınlatılması neden hâlâ mümkün olamıyor? TRT’ye gösterilen tepki aslında yakın siyasi tarihin neden karanlıkta kalmaya devam ettiğini izah eder nitelikte. Neymiş efendim; Topal Osman Milli Mücadele’de çok büyük fedakârlıklar ve başarılar göstermiş. İyi de söz konusu edilen fedakârlık ve başarılar aynen anlatıldığı gibi olsa dahi Ali Şükrü Bey örneğinde olduğu üzere işlediği cinayeti masum, meşru ve makul hale getirmez herhalde.
Diğer bütün şehirlerimiz gibi Giresun da iyidir, hoştur, bereketlidir tabii. Ancak “tarih boyunca asla içinden katil çıkmamıştır” falan gibi ucuz ajitasyonlara yeltenmesin hiç kimse. Hemşerilik dayanışması cinayet gibi, siyasi suikast gibi sahalarda devreye sokulmaz, sokulamaz. Bu çirkin davranış hemşeri dayanışması olmaktan çok çok öteye gider ve yüz kızartıcı bir suçu alenen övmeye girer. Lütfen bu şekilde ölçüsüz, hukuksuz ve tarihi hakikatleri inkâra varan basit polemiklerle kamuoyu oluşturmaya kalkışılmasın.
Giresun’u gündeme getirmek için binlerce güzel insanı, güzel işi, tabii ve tarihi mirası konuşup gündem etmek varken saçmalığın zirvelerini zorlayan bir tarzda, “Örneğimiz ve Önderimiz Topal Osman” sloganlarına sarılmaktan imtina edilmeli. Ortada bütün bir ülkeyi sarsan, önemli kırılmalara yol açan barbarca bir cinayet varken, Ali Şükrü Bey’i boğulup tarlaya atılmış cesedi varken birileri çıkıp hâlâ gerçeğin üzerini örtemez.
TRT ne yapmalı şimdi? Neden özür dilensin yarışmada bu soru sorulduğu için? Zamanlaması doğru, sorusu doğru ve cevabı doğru, kelimenin tam anlamıyla yerinde bir yayın için fanatikçe sergilenen, arkası boş tepkilere bakıp, hizaya geçmek hiç de doğru bir tutum olmaz. TRT hem zamanlama ve sorusunun hem de cevabın arkasında sağlam bir biçimde durmalıdır.
TRT, Resmi İdeoloji’ye veya başka bir otoriteye değil sadece ve sadece hakikate şahitlik etmeli, sadece ve sadece hakikate sadakat göstermelidir. Bu aynı zamanda aziz şehidimiz Ali Şükrü Bey’in muhterem hatıra ve mücadelesine de saygı ve sadakatin bir gereğidir.
Akit / Kenan Alpay