Mahmut Makal’ı bilir misiniz? Mahmut Makal Bizim Köy kitabını yayımlandığında adeta yer yerinden oynar. Türkiye’nin Çehov’u olarak karşılanır. Tahsin Yücel’in şu satırları çok çarpıcıdır: “Bizim Köy, 1950’de bir başyapıttı. 1995’te de bir başyapıt.”
Yayımlandığında dünyanın farklı dillerine çevrilen Bizim Köy yazarına şöhret getirir ama yazarı bu şöhretten haberdar olmaz. Öğretmenlik yaptığı köyün yolları kapalıdır. Tıpkı Bizim Köy’de anlattığı gibi bulunduğu köyün dışından haber alması imkânsızdır. Karlar kalktığında jandarma gelir. Mahmut Makal’ı alır götürür. Bir ay hapis yatar. DP iktidarı, Mahmut Makal’ın Türk köylüsünü kötü gösterdiğini iddia ederek “hoşnutsuzluğunu” dile getirir.
1930 doğumlu Mahmut Makal, Köy Enstitüsü’nden 1947 yılında 17 yaşında mezun olur. Mezun olur olmaz öğretmenliğe başlar. Kendi köyüne çok yakın olan komşu köyde. Köy öğretmeni olarak hayatın nakışını harflerin gövdesine yansıtır ve Bir Köy Öğretmeninin Notları olarak Varlık Dergisi’nde tefrika eder.
Bizim Köy bu tefrikanın kitaplaştırılmış halidir.
Daha önce Reşat Nuri, Anadolu Notları’nı yayımlamıştır. Ancak Reşat Nuri’nin gözlemleri eğitimli -doktor- babanın, eğitimli öğretmen oğlunun yazdıklarıdır. Reşat Nuri, Anadolu kasabalarına İstanbullu genç olarak bakar.
Keza Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri de “oradaki”nin köylüye bakışıdır.
Oysa Mahmut Makal, köylü babanın, Köy Enstitüsü’nden mezun köylü öğretmen oğludur. Bakışı içerdendir. Yaraya dokunuşu yakın plan, köylüye medeniyet getirme tutkusu samimidir. Mahmut Makal “buradaki”nin “buraya” bakışını sabitlemiş olur yazdıkları üzerinden.
Mahmut Makal’ın Bizim Köy’ü sosyolojik olarak çok değerli. Tıpkı “Memleketin Sahipleri” gibi. Ama Memleketin Sahipleri, Bizim Köy kadar coşku ile karşılanmıyor. Neden?
Pek çok nedeni vardır muhtemelen. Bu nedenlerden biri Mahmut Makal’ın “Türkçe Ezan”a geri dönülmesini bu kadar coşku ile anlatması olabilir mi?
Türkçe Ezan deyince okuyucunun kafası karışacak. Ezanın aslî hali yani Allahu Ekber, Allahu Ekber diye okunanı halk arasında “Türkçe Ezan” olarak kabul ediliyor. Tanrı Uludur sözleri ile Arapça’dan Türkçe’ye aktarılan metin, kulağı ezanda gözü namazda olanlar tarafından asla ezan olarak kabul edilmiyor.
Geçtiğimiz hafta tekrar gündeme gelen “Türkçe Ezan” tartışmaları için
Mahmut Makal’ın Memleketin Sahipleri kitabından hoparlör bahsi ile ilgili bir bölümü paylaşmak istiyorum. Kitabın yayım tarihi 1954. Biraz sonra alıntılayacağım yazının kitaptaki başlığı Kerpeten.
Mahmut Makal hoparlörün iki yıl önce olmayışına üzülmektedir. İki yıl önce Ezan DP tarafından tekrar asli haline döndürülmüştür çünkü.
“İlçede öğle ezanı okunurken milletin gözünden sevinç yaşları akıyordu. Muhakkak ki son günlerde büyük yenilikler oldu. İki gün önce kurulan hoparlör teşkilatı da bunlardandır. Bu yeni kurulan teşkilat sayesinde okunan ezan her yerinden duyuluyordu ilçenin. Ezan da ‘Türkçe’ (eski) ezan olduğuna göre o anda yüzlerde beliren, tüylerimizi ayaklandıran heyecanın yersiz olmadığı anlaşılır.”
“Ezan okunurken, ister istemez iki yıl önceyi düşündüm. Sanki o günü de bugün yaşıyormuşum gibi ürperdim heyecandan. Yalnız eksiği vardı o günün. Türk’ün sonradan gelen aklı mı desem, ihtiyaçları zamansız, sırasız hissetmenin hatası mı desem, belediyenin suçu küçük değildi: Ne olur şu belediye, bilhassa çalışkan başkanı elini çabuk tutsaydı da bu güzel teşkilatı iki yıl önce yapıvereydi. Bundan öncekiler neyse ne, onlardan böyle hizmet beklemezdik. Hoca minareye çıktı mı çıkmadı mı diye dört bir taraftan bakmakla vakit ölçmesi neydi halkın. Şimdi kulağına kadar geliyor hocanın sesi… İki yıl önce yapılsa iyi hizmet, belediye için de büyük bir başarı olurdu. Ama ne yapalım. Geç olsun da güç olmasın.”
“Evet, ezanın yeni değiştiği günü unutamıyorum bir türlü: Altı tane hafız minarenin üst şerefesine çıkmışlar; avazları çıktığı kadar bağırıp selâ veriyorlardı. Yön değiştirip bir ezan bir selâ, hep ağızdan söylerlerken bu büyük günü kutlamak için Ulu Cami meydanına toplanan ilçeliler ve bu günün köyde yetersiz kutlanacağına aklı yatıp da törenin esaslısını burada kutlamak isteyen özel olarak gelmiş köylüler kurbanlarını sıralamışlar bekliyorlardı. Hafızların sesleri heyecanın son raddesine geldiğinde kurbanlara bıçak atıldı. O vakit hoparlör de olsaydı törenin tadı daha başka olurdu.”
“Sabahları da minareden yayılan tatlı sesle uyanılmakta artık.” (Mahmut Makal, Memleketin Sahipleri, Varlık Yay. Aralık 1954, s. 33-34)
Mahmut Makal 10 Ağustos 2018 yılında öldüğünde ölüm haberini duyanlar öldüğüne değil esasında onun hâlâ yaşıyor olduğuna şaşırdı.
Öğretmen yetiştiren okullar 17-18 yaşındaki genç öğretmenin gözlem gücü ve olayları aktarabilme kapasitesi için Bizim Köy’ü muhakkak okumalı.
Türkiye’nin yedi bölgesinde bulundukları köyün, kasabanın yaşadığı şartları anlatacak birbirinden değerli öğretmenleri var. Peki, o öğretmenlerin yazdıklarını tefrika olarak yayınlayacak dergi ve gazete var mı?
Yeni Şafak / Fatma Barbarosoğlu