“İleriki mutluluk yıllarımı şimdi acı çekerek hak etmem gerek.” diyor ve ekliyor Dostoyevski: “Anlık mutluluklar yaşayıp derin hüzünleri tek başına atlatmayı öğrendiğin vakit kimseye de ihtiyacın olmuyor. Siz buna yalnızlık, ben ise huzur diyorum.”
Demiş demesine ama; hüzünlerimizi, sıkıntılarımızı tek başımıza atlatmaya çalışmak ne kadar sağlıklı ve lüzumlu acaba?
“Ben gam ve kederimi sadece Allah’a arz ediyorum. Ve ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri Allah tarafından (vahiy ile) biliyorum, dedi.” (Yusuf/86 meali)
Hz. Yakub’un hayırsız çocuklarına karşı söylediği bu cümle; derdimizi birbirimize anlatmamak, akıl danışmamak, birlikte çözüm aramamak şeklinde yalnızlaştırıcı bir tefsire dönüşerek yansımamalı bizim hayatımıza. O bir peygamberdi, Rabbinden kendisine vahiyle gelen bilgiler vardı şüphesiz, bizim bilemeyeceğimiz şeyler… Zaten ayette de geçtiği gibi, kimseye arz etmem, kendim hallederim demiyor. Allah’a arz ettiğini ve kendisine bildirilen şeyler olduğunu söylüyor.
Kendimizi çok bir şey zannediyoruz, her sorunu tek başımıza atlatırız gibi geliyor, bazen de kimse üzülmesin diye aşırı hassasiyetimizden… Bireyselliğin yalnızlığa, mutsuzluğa ve nihayetinde güçsüzlüğe doğru evrim geçirmesini hedefleyen devrimci Batı modernizminin dayatmaları böyle biraz da… Oysa “acı hissedilmek ister”. Çünkü insanoğlu acizdir, yetersizdir. Şefkati ve rahmeti sonsuz Rabbimiz belki de bu yüzden bizi aile, kardeşlik, akrabalık, kavim, ırk gibi “birlik” kurumları ile destekleyerek yarattı. Yalnız başımıza halledebileceğimizi düşündüğümüz bazı dertler, acılar; büyüdükçe büyüyor ve sonra hem kendimize hem yakınlarımıza, daha büyük, çözümü daha zor bir acı olarak dönüyor.
“Bunu doğru bulmayan da, istemeyen de; gittikçe böyle bir yalnızlık, ve buna rağmen güçlü olmak, yani her şeyi tek başına atlatmak zorunda kalıyor. Daha çok entel-modern kesimde sanırım…” demişti bir büyüğüm.
Oysa medeniyetin kaynağı olan İslâm; istişareyi, birbirinin derdiyle dertlenmeyi, yardımlaşmayı tavsiye ediyor, bazen emrediyor. “…Bütün mü’minler kardeştir…”(Hucurat/10) ayeti ile, müjdeli bir mükellefiyet veriyor bize Azîz Kur’an… Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi öğütlüyor Asr sûresinde… Ve bunu yapmayanların hüsran içinde olacaklarını hatırlatıyor; iki cihanda belki de… “Mü’min kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir…”(Buhârî/İman 42) buyurmuş Rasûlullah a.s.’da…
İşte bu sebeplerle; bize Batının yalnızlaştırıcı modernizmi değil, İslâm’ın birleştirip güçlendirici medeniyeti lâzım.
Evet; kendimizden ve birbirimizden sorumluyuz. Yalnızlığı tercih edersek de, birbirimizi yalnız bırakırsak da vebal alabiliriz. İnsan yalnız kaldıkça boşluğa ve günaha dalması daha kolay oluyor çünkü. Her an, her yerde, herkesi gören Allah’tan huşu duyması, hayâ etmesi gerektiğini unuttuğunda insan için en güzel koruyucu, topluluk arasında birlik-beraberlik içinde olmaktır. Bu yüzden özellikle çocuk yetiştirilen evlerde; TV, internet gibi her türlü paylaşımı içinde barındıran medya araçları özel odalarda değil, ortak kullanım odasında olmalı. Faydalı olduğu gibi bir çok tehlikeyi de evlerimize getiren böylesi eşyalar, herkese açık ortamlarda kullanılmalı. Eşlerin ve çocukların özel iletişim araçları aile fertlerine şifreli olmamalı. Zira gizlilik ve yalnızlık, yanlış yapma ihtimalini artırır çoğu zaman.
Bizlerin Müslümanlar olarak yalnızlığı tercih etmemiz gereken durumlar ve sebepler şunlar olursa faydalı olur ancak: Dedikodu, gıybet, gayr-i ahlâki konuşmalar, edebe aykırı espriler, kavga amaçlı -İslam’a ve Müslümanlara hakaret içeren sözlerin edildiği- ortamlar gibi, Allah’ın hoşnut olmayacağı mekanlarda bulunmamak vs… Yani sözün özeti, yalnızlığı beraberlikten daha hayırlı yapan şartlar ancak böyle durumlardır.
Allah c.c. hepimize hayırlı, güçlü, sağlıklı beraberlikler ve rızası üzere ömürler nasib etsin.
Izah edici çok güzel bir yazı olmuş. Elinize ve kaleminize sağlık.
Müberra Hanım çok teşekkür ederim.
Önemli bir konu, derdimizi kiminle paylaşsak diline doluyor, onurumuz kırılıyor. Sonra daha büyük, daha derin bir yalnızlık… Allah var, gam yok!.
Amin
Yalnızlık bazen insana verilen en nadir nimetlerdendir.
Tabi verimli ve faydalı geçirenler için has bir cümle.
En güzel fikirler yalnızken gelir insanın aklına
En Büyük hedefleri yalnızken çizersin kendine
Doğru ile yanlışı en iyi yalnızken seçebilirsin.
Yalnızlık tümevarımdır.
Edison ampulü yalnızken keşfetmiştir . Sosoyoloji ilminin kurucusu Ibni Haldun başyapıtı olan Mukaddime eserini yalnızken yazabilmiştir. ..
Faydaya yorulduğu sürece faydaya ayrıldığı sürece faydaya sarf edildiği sürece yalnızlık ‘bir fırsattır ‘ ..
Yalnızlık yüzleşmektir aynı zamanda hataların yanlışların günahların ile.. ( Büyük mahkemeyi beklemeyin, kendinizi hergun yargılayın) sözünden yola çıkarak yalnızlık hesaplaşmadır.
Yalnızlık sığınmadır ( Allah’tan sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde önce iyice düşünürler. Allahı zikredip anarlar…Araf süresi 201) ayeti ile..
Şeytan yalnız kalanın düşmanı ise Allah yalnız kalanın en ala dostudur . İnsan darda olduğunda el uzatan dostu ihmal etmemeli. Ona sığınmalı yalnızca.
İnsan aslında normal şartlarda yapmayacağı bir şeyi boş bulunduğunda yapabilir. Hatta en çok takdir ettiği en titiz olduğu en çok tedbir aldığı kendini en iyi eğittiği en guzel ahlak gösterdiği konuda bile hata yapabilir. Mazur görünür bazen. Ama bunları yalnız kalmasına değil yalnız bırakılmasına bağlamalıyız. Bir hata yaparız bir yanlış yaparız (toplum içinde , dikkat edin toplum içinde) hemen hedef alınarak hakaret dışlama kötüleme oklarıyla hedef alınırız. Sonra da duruma alınıp yalnızlığı daha çok severiz.
Kalabalığa hiç girmeyi seven bir fert olamadım. Karşılaştığım anlayışsızlıklar hatalarımı yüzüme vurmalar yanlışımı düzeltmek yerine beni ordan vuranlara şahit olduğumdan beri toplumu bir türlü sevemedim.
Bazı hassasiyetlerimin bana kazandırdığı değerlerim sayesinde hataya düştüğüm hiç olmadı. Hamdolsun. Rabbini bilen kendini bilir derler ya , Rabbimi her zaman yanımda hissettim. Ne zmn ki kalabalıktan uzaklaştım hep Onun yakınlığı yoldaş oldu bana.
Bitkileri düşündüm hep , su veriyorsun çiçek açıyor
Hayvanlar dahi başını okşayınca sana yakınlığını gösteriyor.
Ama gel gör ki insan insana vefa göstermiyor. Kanattıkça kanatıyor.
Müslüman müslümanın kardeşidir ona zulmetmez hadisine bakıyorum, birde bunu hiç duymamış gibi verha kalp kıranlara, can yakanlara…
Bu bakış açılarım ile insandan Allaha sığındım hep. O bana dost oldu hatalarımı yüzüme vurmadı bana el oldu bana yoldaş oldu. Bende bunları karşılıksız bırakmadım çok şükür. Her zmn şükrettim . Kötülüklerden O’na sığındım. İnsanı insan tamamladığı gibi yarım da bırakır.
Benim tek dostum Allah.
İçine çekildiğim dünya, dışımda bıraktığım dünyadan öyle güzel öyle gerçek ki.
Az insan çok huzur prensibi ile yola devam edenlerdenim.
Yazıyı çok beğendim. Cok-da duygulandım. Kendimi çok aradım yazıda ama bulamadım. Bahsedilenin Hepsinden o kadar uzağım ki , sadece sondaki duaya amin diyebilme gücü bulabiliyorum kendimde. Allah razı olsun inşallah. Kelamına kelam katmayı çok isterdim ama bakış açısı olarak farklı bir uçtaym.
Eyvallah
Yorum-yazıyı beğendim
Allah razı olsun Sara kardeşimizden. Ne demek istediğini anladığımı sanıyorum. İslam tek kişilik yalnızlık dini değil her zaman toplumsal boyutu ağır basar. Asiye kardeşimizin de haklı yönleri mutlaka vardır ve olması da gerekiyor. Toplum insanı bazen o kadar bunaltıyor ki gerçekten yalnızlığa ihtiyaç duyuyorsunuz. O halde yapılması gereken dengeyi gözetmek. Rabbim her türlü müstağnilikten bizi korusun ve birbirimizi anlama ve katlanma gücü versin.
Önceki yorumcu arkadaşların dualarına amin diyerek; elinize,dilinize,zihninize sağlık.Konunun sosyolog/eğitimci bakışaçısıyla işlenmesi güzel olmuş, devamını bekleriz.
Asiye Hanım’ın ” yalnızlık bazen insana verilen en nadir nimetlerdendir.” sözünün anlamını ‘ itikafa ‘ girenler daha iyi anlarlar olarak düşünüyorum.Rabbimiz yardımcınız olsun…
Anlamlı, güzel bir yazı olmuş.Kaleminize sağlık.
Güzel bir yazı… kaleminize sağlık.