Bir insanı ayakta tutan şey omurgasıdır, omurgalı olması.
Bir toplumu ayakta tutan şeyse, sâbiteleridir, sâbitelerinin yerinde durması.
Bir dinin, düşünce sisteminin ya da medeniyetin ayakta durmasını, insanların önünü açmasını sağlayan şeyse, hakikatleridir, hakikat fikrinin köksalması.
Hakikat fikrinin tartışıldığı bir yerde toplum sâbitelerini, insan da omurgasını yitirir. Hakikatlerini yitiren bir medeniyeti de, sâbitelerini yitiren bir toplumu da, omurgasını yitiren bir insanı da bekleyen tehlike, önce kendine olan güvenini kaybetmesi, sonra bütün değerlerinin çözülmeye başlaması, sonra da yıkılması, yok olmasıdır.
İslâm, İslâm medeniyetinin hakikat fikrinin, müslüman toplumların sâbitelerinin ve müslüman insanteklerinin omurga’larının, omurgalı kişiler olarak yaşamalarının kaynağıdır.
DİNE UYMAK YERİNE,DİNİ KENDİMİZE UYDURMAK, DİNE EN BÜYÜK DARBEYİ VURMAKTIR!
Hıristiyanlık da, Yahudilik de tahrif edildiği için hakikatlerini, sabitelerini ve omurgalarını yitirdiler. Ölü dinler bu dinler. Fosilleşmiş, hayata hiç bir şey katmayan, hiçbir atılıma zihnen öncülük edemeyen, sadece kiliseleriyle, kurumsal güçleriyle varlıklarını sürdüren dinler bunlar.
Aynı şey, Asya dinlerinin başına da geldi, geliyor… Hinduizm, Budizm, Konfüçyanizm, Taoizm, Şintoizm modernitenin de, postmodernitenin de saldırılarına direnemedi, fosilleştirildi, canlı cenazeye dönüştürüldü ve bitirildi.
Aynı şeyi İslâm’a karşı da yapmaya çalışıyor Batılılar. Önce tarih yapan bir aktör olarak İslâm’ı tarihten uzaklaştırdılar. Bunu Osmanlı’yı durdurarak, Müslüman Hindistan’ı parçalayarak, Arap dünyasını ve Türk dünyasını paramparça ederek, birbirlerinden kopararak başardılar.
Şimdi ikinci stratejiyi devreye giydirdiler son bir asırdır. Burada da müslümanları İslâm’dan uzaklaştırmayı hedefliyorlar.
Müslüman toplumların İslâm’dan uzaklaştırılmalarının yolu, sekülerleşmeleridir. Sekülerleştikçe, İslâmî duyarlıkları zayıflıyor, dünyevî kaygıları artıyor, gücü, parayı, makamı kutsamaya başlıyorlar ve İslâm’dan adım adım uzaklaşıyorlar…
Varılacak nokta şu olacak: Dine uymak yerine, dini kendimize uydurmak! Buysa, dine en büyük darbeyi vurmaktır: Dini hayattan uzaklaştırmak!
PEYGAMBERSİZ İSLÂM’DAN, İSLÂM’SIZ İSLÂM’A…
Sonuçta karşımıza protestanlaştırılmış bir İslâm çıkacak. Protestanlaşmış İslâm anlayışını hayata geçirmenin iki yolu var: Birincisi, peygambersiz İslâm projesini hayata geçirecek bütün süreçleri tetiklemek. İkincisi dini kendi kafamıza göre şekillendirdiğimiz İslâm’sız İslâm projesini gerçeğe dönüştürmek!
Önümüzdeki en büyük tehlike İslâm’ı, herkesin kendi kafasına göre, çağdaş hurafelere, seküler kutsallara göre şekillendirme aymazlığına soyunulması tehlikesidir.
Altını çizerek tekrar ediyorum: Dine uyacağımıza dini kendimize uydurma pespayeliği göstermektir bu!
Ortaya çıkan şey, din olmaz bu durumda. Ortaya çıkan şey, paçavra olur!
Tam böyle bir süreçte, birileri, “dini hurafelerden temizleyeceğiz” diye bir söylem geliştiriyorlar!
Hurafe kendileri oysa! Zihinleri çağdaş hurafelerle iğdiş edilmiş tipler bunlar! Zihinlerinin İslâmî bir duyma, düşünme melekesine sahip olmadığını, düpedüz seküler kutsallara göre işlediğini göremeyecek kadar da epistemik kölelik yaşayan zavallılar! Aşağılık kompleksinin en uç noktalarında gezinen, oryantalistlerin gönüllü misyonerleri!
Müslümanların tarihlerinde en zor dönmelerinden birini yaşadıkları iki asırlık medeniyet krizi sürecinin geldiğimiz son evresinde, bazı proje adamlar bu konuları sürekli olarak işliyorlar, gündemde tutuyorlar, papağan gibi hep aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlar. Ne anlama geldiğini anlamak gibi bir dertleri filan olmayan dinle ilişkisi en az olan bazı seküler kesimlere bu söylem çok câzip geliyor: Dine uygun bir hayat inşa etmek yerine hayata uyumlu hâle getirilen bir din icat etmek, dini paçavraya çevirmek, heva ve heveslerimize göre din icat etmeye kalkışmaktır bu.
Görünüşte din yaşayacak ama ortada dinden eser kalmayacak: İşte İslâm’sız İslâm bu!
Dinin çağdaş hurafeler tarafından istila ve işgal edilmesi, müslüman zihninse iğdiş edilmesi!
Önümüzdeki süreç Peygambersiz İslâm projesinin mesafe alması üzerine İslâm’sız İslâm projesinin adım adım hayata geçirilmeye çalışılacağı bir süreç olacak.
O yüzden müteyakkız olmakta yarar var.
Yeni Şafak / Yusuf Kaplan
Yusuf Kaplan’ a göre geleneksel hurafe diye bir şey olmadığı için; tasavvuf da, ehli sünnet de İslam’ın kendisi olur! Böylece o, doğru söylerken bile aslında yanlış bir dini savunanlardan olur!