Topal Osman Ağa
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçtiğimiz hafta hiç beklenmedik bir hamle yaptı ve tabir caiz ise bombanın pimini çekip ortaya bıraktı: 1923 yılında Ali Şükrü Bey’i öldürdüğü gerekçesiyle öldürülen Topal Osman’ın iadesinin itibarı için 4 maddelik bir kanun teklif verildi. Gerekçe olarak şu gösterildi:
“Türk istiklali ve ikbali için kısa ömrüne asırları aşan fedakârlıklar nakşeden Türk evladı Topal Osman Ağa’nın itibarının hukuken iadesi ve hakkındaki Meclis kararının işbu kanunla kaldırılması…”
Topal Osman Ağa’ya iade-i itibarın Gazi Meclis’in “aslî görevi”, “tarihî yükümlülüğü ve “tarihe karşı vicdan borcu” olduğu vurgusu alevli bir tartışmanın fitilini ateşleyecekti, nitekim öyle oldu. Kimisi ona “Kürt katili” dedi, kimisi “tetikçi”…
Meclis kanunu çıkaracak mı bilmiyoruz. Bana sorarsanız isabet oldu kanun teklifi verilmesi: Hem bir süredir yerini ısıtmış bulunan resmi tarihin rahatı kaçacak, hem de bu iade-i itibar başka mağdurlara kapı açacaktır.
Ne karanlık bir tarih bu, aman Allah’ım!
Aradan 100 yıl geçmiş, hâlâ kahraman mı eli kanlı katil mi? diye tartışıp duruyoruz. Bir türlü dinlenmeye ve demlenmeye bırakmıyoruz tarihi. O hain, bu kahraman… Bıkmadık mı?
Tarihin “tarih olmasına” izin verilmeyen bir ortamda dosyalar daima açık kalacak demektir. O zaman her birkaç yılda bir başa dönüp tartışacağız çaresiz.
İşte Topal Osman’ın bilinen hikâyesindeki bilinmeyenler:
Neler oldu?
Mustafa Kemal Paşa’nın oturduğu Çankaya Köşkü ve çevresini korumakla görevli olan Giresun Alayı’nın Komutanı Topal Osman Samanpazarı’nda bir evde oturuyordu ama adamlarına Ayrancı bağlarında Papazın Bağı adlı bir bağ ile binası tahsis edilmişti. Bu arada daha sonra ismi sivrilecek ve Muhafız Taburunun başına getirilecek olan İsmail Hakkı (Tekçe) de Topal Osman’ın adamlarındandı.
Derken 26 Mart 1923 günü Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’in ortadan kaybolduğu fark edildi. Onun gibi ateşli bir muhalifin ortalıkta görünmeyişi üzerine muhalif İkinci Grubun diğer ateşli hatibi Hüseyin Avni Ulaş’ın 29 Mart’ta Meclisteki sert konuşmasıyla ortam iyice kızıştı.
Ali Şükrü Bey’den haber yoktu. Meclis kaynıyordu. Gazeteler köpürüyordu.
Her nasılsa bütün şüphe okları birden Topal Osman’a çevrildi. Sadık adamlarından Mustafa Kaptan sıkıştırılınca Topal Osman’ın Ali Şükrü Bey’i evine davet için kendisini gönderdiğini, Ali Şükrü’yü Karaoğlan Çarşısı karşısındaki Kuyulu Kahve’de nargilesini tüttürürken bulup Samanpazarı’ndaki eve davet ettiğini söyledi.
Böylece mühim bir ipucu ele geçirilmişti.
Tam bu sırada Ali Şükrü Bey’in cesedi bir tarlada bulundu. Katılaşmış elinde bir sandalyenin hasır parçalarını tutuyordu. İpuçları artmıştı. Topal Osman’ın Samanpazarı’ndaki evinde yapılan aramada ayağı kırılmış bir hasır sandalye bulununca “puzzle” tamamlandı.
Meğer kahvelerini karşılıklı yudumlarken arkadan yaklaşan Topal Osman’ın ağaları şehid-i muazzez Ali Şükrü Beyin boğazına ip atıp sıkmak suretiyle öldürmüşlerdi. O sırada itiş kakış olunca Ali Şükrü Beyin can havliyle bir sandalyeye yapışan eli hasırını sökmüştü.
Bunun üzerine Topal Osman hedefe oturtuldu. Arandı, evinde bulunamadı. (Halbuki Mecliste Ali Şükrü Bey’in ortadan kaybolması üzerine yapılan hararetli konuşmalar sırasında dinleyici locasında konuşulanları sakince dinlediğini biliyoruz.)
Birden Papazın Bağı’ndaki adamlarının yanında olduğu haber alındı. İsmail Hakkı Tekçe ve adamları tarafından ev sarıldı. Bu arada çatışma çıktı.
Yalnız bir ayrıntı var ki atlanmaması lazım: Topal Osman bu sırada Çankaya Köşküne saldıracak ve orada gizlice kaçırılan Mustafa Kemal Paşa’yı bulamayınca köşkü darmadağın edecek, hatta Latife Hanımın kıyafetlerini dolapta bulup parçalayacaktı. Kendisini ihanete uğramış hissettiği açıktır.
Ali Şükrü Bey’in cesedinin bulunduğu gün operasyon başladı. O zaman bir nevi Başbakan olan Rauf (Orbay) Bey yapılacak harekatın bizzat M. Kemal tarafından planlandığını, hatta krokisinin çizildiğini yazmakta hatıralarında.
Uzun süren çarpışma sonunda Topal Osman’ın yaralı olarak yakalandığı, müfrezesinin bertaraf edildiği ve 10 kadar adamının öldürüldüğü biliniyor.
Bundan sonrası daha feci, zira TBMM’ye verilen bir önerge ile Topal Osman’ın gömülmüş bulunan cesedi mezardan çıkarılarak Meclisin önünde asılmış, hatta baş denilecek bir organ kalmadığı için (kimileri kesildiğini söyler) ayağından asılarak saatlerce Meclisin önünde sallandırılmıştı.
İşte Devlet Bahçeli’in kanunla değiştirilmesini istediği Meclis Kararı Topal Osman’ın asılmasıyla ilgili karardır. Mecliste bir tahkikat heyeti kurulmuştu ama zaten kısa bir süre meclis feshedildiği için komisyon görevini tamamlayamamış ve Topal Osman’ın gerçekten Ali Şükrü Bey’in katili olup olmadığı hususu meçhul kalmıştı.
Peki neden?
Mahir İz rahmetli Yılların İzi adlı hatıralarında şöyle anlatır:
“Galiba ‘Bir taşla iki kuş vurulsun’ diye Ali Şükrü Beyin vücudunun ortadan kaldırılması Topal Osman’a havale edildi.”
Ankara’nın ortasında bir milletvekili öldürülecek, onu da olsa olsa Topal Osman öldürmüştür denilecek, onun da sağ yakalanması için hiçbir çaba sarf edilmeyecek, askeri harekat düzenlenecek, bu işe daha önce ve sonra birçok kirli işe bulaşmış olan İsmail Hakkı Tekçe memur edilecek ve bu feci olayın üzerine gidilmeyecekti.
Hukuki bir süreç takip edilmeden yapılan bu susturma operasyonu her bakımdan şüpheleri üzerine çekiyordu. O gün bu gündür hem Ali Şükrü hem de Topal Osman’ın öldürülmelerinin aydınlatılamamasının en büyük sebebi, zamanında hukuken bir karara bağlanamamasıdır.
Ancak bugün Meclis kararı nasıl olup da kaldırılacaktır? Yeni bir yargılama mı yapılacaktır? Yoksa eski, hem de olaylara şahdamarı kadar yakın olan 1923 Nisanındaki Meclis üyelerinin bilmediği gerçeği bizim bir asır sonra bildiğimizi mi iddia edeceğiz? Peki bu arada nasıl bir ilave bilgiye sahip olduk? sorusu tam bu noktada önem kazanıyor.
Velhasıl çok su götürecek bir hamuru karmaya başlıyoruz.
M. Kemal cinayetten
haberdar mıydı?
Trabzon Müdafaa-i Milliye teşkilatının kurucularından ve CHP’nin ağır toplarından Faik Ahmet Barutçu hatıralarında ilginç bir ipucu uzatıyor önümüze. Diyor ki:
İsmet İnönü’nün Barutçu’ya dediğine bakılırsa,
“Mustafa Kemal entelektüel bir komitacı idi. Bu yeteneğini Bulgaristan’da iken edinmişti. Oradaki partilerin faaliyetlerini inceleyerek öğrenmişti. O adam öldürme ve öldürtme taraftarı olmamıştır. Yalnız Trabzon Mebusu Ali Şükrü cinayetinden haberdar olduğunu bana son zamanlarda Osman Ağa’nın yakın adamı olan eski Hatay valisi Nizamettin Ataker söyledi. Bunu Osman Ağa ona söylemiş.”
Barutçu’nun İnönü’nün bu sözüne yorumu da ilginçtir:
“Atatürk’ün Osman Ağa’yı mahkemeye vermeyerek öldürtmesi bunu göstermektedir.”
(Faik Ahmet Barutçu, Siyasi Hatıralar, Ankara 2001. cilt 2, 21. Yüzyıl Yayınları, s. 918).
Siyaset sussun. Tarih konuşsun tarih.
Akit / Mustafa Armağan