Aliya İzzet Begoviç… Yüzyılımızın yetiştirdiği, yüzyılımızda yetişen büyük düşünce ve siyaset adamı. Kendini teori ve teoremlere teslim etmeyen… Düşüncenin fildişi kulelerinden dünyaya kibirle bakmayan… Pratik siyasetin içinde yitip gitmeyen… Siyasetin menfaat ve çıkar ilişkileriyle dönen çarkına kendini kaptırmayan… Teorinin ve pratiğin kusursuz bileşkesini, denklemini kurabilmeyi başarabilen…
Biz O’nu her ne kadar doksanlı yıllarda, Bosna’nın özgürlük mücadelesinde tanımış olsak da o, hayatının her döneminde hem düşünsel hem de siyasi bütün gelişmelerin içinde yer aldı. Bir anda ortaya çıkmış biri değildir. Lise yıllarında arkadaşlarıyla “Müslüman Gençler Kulübü”nü kurdu. İleriki yıllarda İslamcı çalışmalarından dolayı Yugoslav rejiminin gazabına uğradı. Yirmi dört yaşında İslamcı mücadelesi dolayısıyla beş yıl hapse mahkûm edildi.
Kırk beş yaşlarında İslam Manifestosu kitabını yayınladı. Yeniden on dört yıl hapse mahkûm edildi. Doğu Batı Arasında İslam adıyla enfes bir kitap yazdı bu arada. Komünist rejimin çökmeye başlamasıyla birlikte hapisten çıktı ve Demokratik Eylem Partisi’ni kurdu. 5 Aralık 1990’da girdikleri ilk seçimi kazanarak Bosna Hersek Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı oldu. Sonrası zaten hepimizce malum. Bağımsızlığını kazanan Bosna Hersek’e karşı Sırpların katliamı ve modern dünyanın seyirci olması…
Özgürlüğe Kaçışım aforizmalardan meydana gelmiş gibidir
Hayatının her dönemi zorlu şartlarda geçen Aliya İzzet Begoviç, hiçbir zaman düşünmekten ve yazmaktan vazgeçmemiştir. En çetrefilli, en zor meseleleri çözerken bile bir an olsun ilmî ve insanî değerlerden uzaklaşmamıştır. Her zaman bilgeliğin engin, aydınlık ufuklarından bakmıştır.
Aliya’nın hapishanede yazdığı, adeta onun şifrelerini çözmeye yarayan kitabı Özgürlüğe Kaçışım, anlattığımız siyasi ve düşünsel ortamın imbiğinden süzülüp gelmiştir. Çok zor şartlar altında vücuda gelmiş bir kitaptır söz konusu edilen. Hapishanede okumak yasak olmasına rağmen Aliya değişik kitaplardan günde otuz kırk sayfa okumakta ve bunları not almaktadır. Bu notlardan on üç tane defter oluşmuştur. Defterleri dışarı çıkan bir mahkûma vermiş. Daha sonra bu notlar Özgürlüğe Kaçışımadıyla kitaplaştırılmış.
Kitap tek bir konudan bahsetmez. Okuma notlarından oluştuğundan savruk ve kopuk gelebilir. Aynı zamanda hapishanede konuşması yasak bir mahkûmun yoğun düşünce atmosferini yansıtır. Kitap, aforizmalardan meydana gelmiş gibidir. Hayat, varlık, sanat, din, felsefe… İnsani haller: İhtiyarlık, aşk, ayrılık, ölüm, gurur, servet, ideal, resim… Kitapta mülahaza edilen konulardır. Bunların yanında siyasi, kültürel, sosyal, psikolojik, iktisadi etütler de yer alır. Aliya’nın şu sözü bile kitabın değerini anlamak açısından yeterlidir: “En kötü kombinasyon, boş bir ruh ile dolu bir midedir.”
Aliya’nın okuma serüveni de kitapta yer alıyor
Özgürlüğe Kaçışım, Aliya’nın duygusal dünyasını da bize açtığı bir kitaptır. Oğluyla ve kızıyla mektuplaşmaları… Onlardan mektup gelmediğinde içine düştüğü ruh hali… Onlarla haberleşmenin zorlukları karşısında yaşadıkları. Bütün bunlar ayrıca değerlendirilebilir.
Bir düşünce ve siyaset adamının sanata, müziğe, resme verdiği önemi de satır aralarından yakalayabiliriz. Aliya tek boyutlu bir insan değildir. Doğuyu ve Batıyı layıkıyla okumuş ve çözümlemiştir. O, kuru metinlere hapsolmuş bir düşünceden hazzetmez. Canlı, insanın, hayatın içinde olan bir düşüncedir onun murat ettiği.
Kitapta dikkati çeken en önemli olgulardan biri de Aliya’nın çok geniş bir yelpazeye sahip okuma serüvenidir. Şaşırıp kalabileceğimiz denli bir renktedir. Bir yanda Şark klasikleri, öbür yanda Batı Klasikleri. Şairler, felsefeciler, hukukçular, teologlar… Bunların hepsine atıfta bulunur. Konuyu derinleştirir. Shakspeare bir yanda, Sadi-i Şiraz öbür yanda. Emmanuel Kant, İbn Sina, Ortega Y. Gasset, Kierkegard, İbn Haldun, Max Weber, İbn Rüşd, Karl Marks, Engels, İmam-ı Azam, Dostoyevski, Tolstoy, İbn Hazm, İmam Gazali, Fazlurrahman, Muhammed İkbal, B. Russel, Nietczhe, J. P. Sartre, Heidegger, Adam Smith, Emile Zola, Gunter Grass, Ziya Gökalp, Newton, Darwin, Freud, Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Ernest Gellner… Liste gittikçe uzar. Bütün bunlara ilaveten İncil, Tevrat, Kur’an-ı Kerim ve Doğu’ya ait kadim metinler…
Aliya hapishanede hangi kitapları okudu?
Dikkate şayan bir durum daha var ki O, bir meseleye bakarken o meseleyle ilgili bütün literatüre neredeyse hâkimdir. Geçmişte yazılanlar ve yeniler… Konfüçyüs, Sokrates, Gandhi, Martin Buber, Thomas More, Platon, Bacon, Campanella, Saint-Simon… Ayrıca bir felsefî konuyu açıklarken bir bakmışız ki bir romandan bir pasaj, bir şiirden bir mısra… Bu kadar geniş perspektife rağmen düşüncesinin ayaklarını bastığı yeri, merkezi kaybetmemesi büyük bir başarıdır.
Özgürlüğe Kaçışım kitabından anladığımıza göre Dostoyevski ve Tolstoy’un bütün külliyatı, Bergson’dan Yaratıcı Evrim kitabı, Kant’tan Saf Aklın Eleştirisi, Spengler’den Batı’nın Çöküşü, Hegel’den Hukuk Felsefesi ve Ruhun Fenomolojisi, Shakespeare’den Kral Lear, Venedik Taciri ve Romeo ve Julyet, Herman Hesse’den Boncuk Oyunu, C. Dickens’den David Copperfield, Henrik İbsen’den Brand, Kierkegard’dan Korku ve Titreme, Knut Hamsun’dan Açlık, Huxley’den Cesur Yeni Dünya, Makyavelli’den Hükümdar ve Floransa Tarihi, Erich Fromm’dan Özgürlükten Kaçışım, Aristo’dan Metafizik, Thomas Mann’dan Tonio Kröger, Adorno’dan Sanatta Sosyal Olan, Taberî’den Nebiler Hükümdarlar, İbn Nedim’den Kitab’ül-Fihrist, İbn Tufeyl’den Hayy Bin Yakzan, Muhammed İkbal’den İslam’da Dini Düşüncenin İhyası, H. Marcuse’den End Of Utopia, Andre Gorz’dan Proleteryaya Elveda, Ernest Gellner’den Uluslar ve Ulusçuluk, Karl Mear Schildern’den Soyguncular, Adam Smith’ten Wealth Of Natıons kitapları Aliya’nın zindan zamanlarında okuduklarındandır.
Aliya İzzetbegoviç dendiğinde sıradan bir siyasetçi, düşünür ya da devlet adamından bahsetmeyiz. Alabildiğine derin bir kavrayış, tecessüs, ahlak, azim ve analitik düşünceden bahsederiz. Düşüncenin burçlarında dalgalanan bir bayrak, aynı zamanda gerektiğinde halkıyla omuz omuza, kol kola düşmana sallanan bir yumruk olur.
Muaz Ergü / Dünya Bizim