‘’İkra’’ üzerinden inmiş bir dinin, ’Oku’yamayan lenslerini takan bir ümmeti karşımızda. Okumadığı için göremeyen, göremediği için de tökezleyen bir ümmet. Rabbinin nimetlerini yani kainatı okumayan bir ümmet. İslam’ı anlamakta zorlanan, tefekkürden uzaklaşan bir ümmet! Nefsiyle harbe giremeyen bir ümmet! Bilgisiz kalan ve ne yapacağını bilemeyen bir ümmet! Sonuçta tatbikatta sünneti uygulamayan bir ümmet! Ne yapacağını bilmekten uzaklaşan bir ümmet
Gideceği yolu yaratılmış, istikameti gösterilmiş bir insan var karşımızda. Ne yapması gerektiği kendine iletilince zoru kolaya çeviren bir hikmet ve akla sunulan mükemmel bir Din. Bedava bir kainat ve bedeli şükür olan bir hayat. İhtiyaçlarından çok fazlasının yaratılmış olduğunu görmesi için ona sunulmuş bu laboratuarda sıkışıp kalmış ve bakmadığı artık gözleri yorulmayan bir Müslüman.
İdrakine jimnastik için bir imtihan sahasına sahip ve imtihan esnasında sürekli açabileceği bir Kitap. Nasıl ‘Oku’ması gerektiğini de gösteren bu Kitabın Peygamberinin (SA) sünnetine şahit tutulan ahir ümmet. Ve ne yazık ki Kur’an’ı hayatında sünnet edemeyen bir ümmet. Nelerin kendine şahit olduğunun farkında olmayan ümmet!
‘’Ve geceyi, size örtü yapan ve uykuyu dinlenme zamanı kılan, O’dur. Ve gündüzü (de) çalışma zamanı yaptı.’’ (Furkan-47) diyen Rabbimize karşı sürekli uykuda olan ümmetin derin uykusu ne fecidir. Eylemleri doğru akla isabet etmediği sürece imanındaki tehlikeyi büyütmektedir. Aklı arka sıralara aldığımız, nefsani tariflerle tefekkürden uzaklaştığımız her an uyurgezerlik sahasına daha çok dahil oluyoruz. Uyuyan ümmet birlik olamaz ve birbirini uyaramaz uyandıramaz.
‘’Yaratan Rabbinin adıyla Oku.’’(Alak -1) ayeti ile Allah’ı bilmek zorunda olan ama ’’Hayır! Doğrusu insan azgınlık eder. Kendisinin muhtaç olmadığını zannettiği için.’’(Alak;6-7) ile Allah’ın uyarısını dikkate almayan ümmet. Aklını Kur’an’a uzatarak gözleri ve kulakların asıl faaliyetine başlayacağını bilmeyen cahiliyet. İKRA’yı düşünmeyen; İKRA ile ALAK’ı tefekkürde birleştirmeyen ve ZİKRA’ya geçemeyen bir Müslüman iman köprüsünü yıkmaktadır.
Bizim yerimize düşünen tv kanalları, sunucular, telefonlar, müşteri hizmetleri, patronlar, bilgisayarlar, partiler, beşer provokatörler tefekkürden uzak kalan ümmetin amelinin de zayıflayacağını pekâlâ hesaplamıştır. Bizler de onların Kur’an’la bizim aramıza örmek istedikleri duvarı kendi ellerimizle inşa etmekteyiz.
Oyun yeri olan dünyaya aldanmayacak olan Müslümanın oyun kurucu haline gelmek istemesi takvada değil nefiste yarışa geçmesi en tehlikeli uzaklaşmadır. Bu yarış bir de sahip olduğumuz ilimle tüm dünyada aynı zamanda gösterime girmektedir. Elinde patlamış mısırla bu sahnelere şahit olanlar ise gerçek oyun kuruculardır. Bir kez daha kimin neye karşı daha çok gayret ettiğini görmekteyiz.
İnsana verilen uzuvların faaliyetine ve sebeplerine bakmak fıtrata bakmaktır. Neden ve sonucu hatırlamaktır. Allah’ı İdrak ve takvalı iradeden uzaklaşan her uzuv şüpheye, körleşmeye, sağırlaşmaya ve mühürlenmeye mahkum olacağını bilmiyor muyuz yoksa unutuyor muyuz? Okudukça hatırlayacağımızı bildiren Allah’a karşı sorumluluğumuzun önüne patronun ve kurumların verdiği görevler geçmektedir. Halbuki Allah’a şükrederken her işi en iyi yapanın Müslüman olacağı da bize bildirilmektedir.
Dünya’yı yeryüzüne indirgeyen Müslüman ne gezegenlere bakmakta ne de magmaya inebilmektedir. Bir de üstüne sokak aralarında gün geçtikçe kaybolmaktadır. Kurtuluşun rehberi olan Kur’an’ın yerini telefonundaki yol haritaları almıştır. İnterneti de o an yoksa vay haline!
“Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme ve katından bize rahmet bağışla. Şüphesiz çok bağışlayan sensin.’’ (Al-i İmran-3; 8) ayetinden hareketle yolundan şüphe etmeyen Müslümanlar olarak Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalıyız. İslam’ın tatbikatında imanı cebimize koyarsak Allah Rızasından uzaklaşma riskini çok iyi anlamalıyız. Kalbin eğrilmesini istemeyen Müslüman, rotası çizilmiş yolunda süratini arttırmak için Kur’an’a bakmaktan başka çaresi yoktur. Ve bu ne güzel bir çaredir.
Dikkat kesileceğimiz yerler Allah’ın ifadeleri ve ne demek istediği olmalıdır. Bilim kitaplarını, mühendislik notlarını, zorlayıcı okul notlarını, tv kanallarındaki sarmal ilişkileri anlayan ve çözen insanın, apaçık olan Kur’an’ı anlamamasını anlamak mümkün değildir.
Gayretin rotası OKU’maktan geçiyorsa biliyoruz ki yön bulmak için yaratılan yıldızlara bakıp Allah’ı zikretmek iman pusulasını sağlamlaştırır.
Müslüman yeniden hafızasını fıtrata uygun bezemeli ilim ile süslemeli. İlim ile süslenen akıl ve kalp kendini yine ilimde gösterecek, adeta kandil gibi İslam’ın aydınlığında yanacaktır.
En büyük cehdin Kur’an’ı anlamak ve tatbikat olduğunu söyleyen Allah’ın kuvvetli kulları olmak ancak ve ancak Kur’an’a sarılmak ve Peygamberimizin (SA) sünneti olan Kur’an hayatına girmek ve orada hapsolarak özgürleşmektir.
‘Peygamberimizin (SA) sünnetini anlayamayız illa beşere mecburiyet vardır’ diyen dolandırıcılara karşı Kur’an’da ısrar etmek bizim Allah’a borcumuzdur.
Nerden başlayacağımızı çok iyi biliyoruz ‘İkra…’ (Alak-1)