Kitapların bize sağladığı faydalar arasında biri diğerlerinden daha değerliymiş gibi gelir bana; başka bir hayatı, başka bir insanı, başka birinin hissettiklerini, düşündüklerini, hayal ettiklerini tecrübe etmek… Bu tecrübeler, bir zaman sonra garip biçimde bakışlarımızı kendimize çevirmemizin yolunu açar.
“Bu kitapta kendimi buldum” dedi kitabı göstererek. “Peki nerede kaybetmiştin?” diye sordu gülümseyerek öteki.
Bazı kitaplar son sayfalarında bitmez, bir yolunu bilip hayatınıza sızar, yoluna oradan devam eder.
“Bana göre kitap okurken herkes zihninde kendi filmini oynatır, karakterlerin yüzlerini hayal eder, dekorları inşa eder, sesleri duyar, kokuları duyumsar. Tam da bu yüzden, senaryosu sevdiği bir romana dayanan filmleri ne zaman izlese, kendini aldatılmış hisseder ve ‘Kitap filmden daha iyiydi’ der” diye yazmış Paulo Coelho, ‘Zahir’ isimli kitabında.
Kütüphanesinin bir rafını her zaman boş tutuyordu; yazılmamış, yazılamamış kitaplar için…
Size öyle gelmiyor olabilir ama inanın yarıda bırakılmış bir kitap yüzüstü bırakılmış bir sevgili gibi bu yarayı hep içinde taşır.
Kitapların üstündeki tozları uçurmak için üflerken dikkat edin, kitaba sıkı tutunmayan bazı kelimeler de o toz zerreleriyle birlikte uçup havaya karışabilir.
Ağır meseleleri olan bir romandan can sıkıntısına daha fazla tahammül edemeyerek firar eden birkaç kelime on yıl kadar önce kitaplıktaki bir felsefe kitabının içine sığındılar. Hangi sayfada saklandıklarını elbette size söylemeyeceğim!
“Biliyor musun, bazı kitapların bitmesini hiç istemiyorum” dedi gözlüklü olan. “Çünkü kitap bittiğinde kendi hayatına geri dönmek zorundasın!” diye hayıflandı kızıl saçlı.
Roman, kendisini okurken uyuyakalan adamın elinden usulca geriye çekildi, kendini yavaşça kapattı, sessizce uzanıp lambayı söndürdü ve gidip kitaplıktaki yerine yerleşti. Gecenin bilmemkaçıydı yine ve oda her zamanki gibi sıcacıktı.
Geceleri birbirlerine söyleyecek sözü olan kitapların kitaplıkta sessizce yer değiştirdiklerini biliyor muydunuz? İsterseniz sabahları kontrol edin!
Bir kitabın satırları arasında dolaşırken kazandığımız farkındalıklar, aslında hep orada olan şeyleri görmeye başlamamızdan başka bir şey değil!
Sonuna kadar okumayı hiçbir zaman başaramayacağı uzun bir cümleymiş gibi geliyordu hayatı ona. Bazı kelimeler hep eksikti, öyle de kalacaktı.
Louis Ferdinand Celine’in ‘Gecenin Sonuna Yolculuk’ kitabından etkileyici ifadeler: “İnsanın geçmişinde artık kımıldamayan ne de çok nesne, ne de çok kişi var öyle, ürkütücü. Zamanın mahzenlerinde yitirilmiş canlılar ölülerle birlikte o kadar uyumla uyuyorlar ki daha şimdiden aynı gölge örtüyor gibi onları. Yaşlandıkça insan kimi uyandıracağını karıştırıyor, canlıları mı, ölüleri mi?”
Kendimle aniden nerede karşılaşacağım hiç belli olmuyor, hangi kitabın hangi sayfasında, hangi filmin hangi dakikasında, hangi şarkının hangi notasında!
“Ne okursa okusun” dedi beyaz saçlı adam masanın üstündeki kitaplara bakarak, “insan kitaplardan hep kendine bakıyor!”
Yeni Şafak / Gökhan Özcan