Zamanın çook gerilerinden yürümek gittikçe de geri kalmak bitirir insanı, tüketir toplumları.. Nitekim biz müslümanlar topluca Kur’an’ı anlamakta, yaşadığımız zamanı da İslam’a göre yaşamada gösterdiğimiz anlayışsızlıklar sebebi ile, bir diğer ifade ile Kur’an’ı hayatımızın her anına uygulamada gösterdiğimiz geriliğimiz (geride kalmışlığımız) kovulmasına sebep olmadık mı? Asıl suçlular da kendimiz iken kolay yolu tercih ederek suçu yükleyecek onu-bunu bulmadık mı? Hala da daha nice akıllımız (!) bununla meşgul değil mi? Tepkisellikleriyle bir yerlere varmayı umanların gittikçe bulundukları yerden de gerilere gidip durduğunu gözlemiyor muyuz?
Biz elimizden geleni yapacak ve Allah için, müslümanım diyen herkes için görev olarak bildirildiğinden insanların levminden çekinmeden İslâmi doğruları söylemeye ve yaşamaya bakmalıyız. Buna devamda hayat vardır: Hem bu dünyada hem de ahirette, inanıyoruz. Gerisi masal değil mi?
Yürüdükleri yolun yanlışlığı yüzünden pabuçları dama atılanlar doğruları söyleyenleri “Şucu veya Bucu” olarak nitelerler. Bu onların çaresizliklerinin çaresi olarak sarılabildikleri tek batıl dayanaklarıdır. Ki ne denli dayanak olduğu da dayananların yıkılmalarından anlaşılıvermektedir.
“İrancı, Mezhebsiz, Ehl-i sünnet ve-l Cemaat dışı, Vahhabi” ve hepsini sıralamaya hiç de gerek olmayan nice ithamlar aslı araştırıldığında yalnızca tepkisellikten kaynaklanan ve toplumun bilgisizliğinden yararlanarak insanları doğrulardan yüz çevirmeye itici gördükleri ithamlar olarak karşımıza çıkıyor. Şunu herkes bilmelidir ki biz İrancı, Afgancı, Türkiyeci, Suudici falancı, fıstıkçı değiliz, olamayız da. Zira çok şükür Rabbimize ki aklediyoruz, tefekkür ediyoruz ve Kur’an ile Sünnet’e bakıyoruz. Rabbimizin sözlerine kulak vermeye özen gösteriyoruz. Böyle yaptığı için insanların levmine uğrayanların ilki de değiliz. Bütün peygamberler de böyle karşılanmadılar mı insanlar tarafından? Peygamberlerimizin bildirdiği doğrulardan uzak tutuyorlardı. Fakat onların yaptıkları ‘sel’ Peygamberin getirdikleri ise ‘kum’ olduğundan sel gidip kum kalıyordu. Bu gerçek ne zaman değişti ki?
Evet!. Herkes bilmelidir ki biz İslâmcıyız, İslam’a üstünlük tanıyoruz. Rabbimizden büyük bilmiyoruz. Filan veya falanda bir kişilik görüyorsak, bir parlaklık buluyorsak bunu da İslâm güneşinden ışık almış ay gibi o ışığı aksettiriyor görmemizdendir.
Dikkatinizi bir hususa çekmek istiyoruz: Bakınız böyle söyleyenlere.. Söylecek başka birşeyleri olmadığından böyle söylüyorlar. Söyleyecek doğruları bulunsa idi herhalde onları söylerlerdi. Yok ki doğruları onu söylesinler. Uydurdukları yalanları, hased duyguları, hurafelerden oluşan bilgilerini gıda edinmişler ve yaşamaya çalışıyorlar. Acıyoruz onlara ve söylemeye devam edeceğiz doğruları onlara da, ecrini Allah’tan umarak ve şerrlerinden Allah’a sığınarak.. Selamlarımızla.
ALLAH’TAN KORKUNUZ HER İŞİNİZİ O’NU RAZI EDECEK ŞEKİLDE YAPINIZ
Ercümend Özkan
İktibas, sayı 112