Gazze’de insani amaçlı geçici ateşkes konusunda anlaşma sağlandığı gerek İslami Direniş Hareketi (Hamas) gerekse işgal rejimi tarafından resmen duyuruldu. Ancak bu konuda da kamuoyunun yanıltıldığına dikkat çekmek ve bazı hususlara açıklık kazandırmak istiyoruz.
Haberlerde, bazı aracı ülkelerin çabaları ve iki tarafın uzlaşmasıyla sağlanmış bir geçici ateşkes olarak lanse edilse de kamuoyunda genellikle Hamas’ın şartlara razı olmasıyla sağlanan bir ateşkes olduğu kanaati oluşturuluyor. Oysa Hamas bu şekilde bir ateşkese zaten razı olduğunu, işgal rejiminin bazı şartları kabul etmesine karşılık kendisinin de kadın ve çocuk esirleri serbest bırakmaya hazır olduğunu önceden duyurmuş, bunu daha önce Katar’ın aracılık etmesi sırasında da bildirmişti. Reddeden taraf İsrail’di.
İsrail böyle bir ateşkes için kendi zindanlarındaki kadın ve çocuk esirlerin serbest bırakılması şartını kabul etmeye yanaşmak istemiyor; Gazze’ye insani yardımların sokulması imkanlarını da çok kısıtlı tutmak istiyordu. Çünkü işgal yönetimi bölgeye karadan giriş yapmaları durumunda kendi esirlerinin tutulduğu yerleri keşfedeceği ve Hamas’la hiçbir pazarlığa girmeden onları kurtaracağı iddiasında bulunuyordu. Netanyahu hükümetinin ve onun sözde “Savunma” bakanı Yoav Gallant’ın kendi kamuoyuna verdiği mesajlar da hep bu yöndeydi.
Ancak işgalci kara operasyonunda bunu başaramadığı gibi bölgeye karadan tankların üstünde ve zırhlı araçların içinde soktuğu asker ve subaylarının birçoğunu ceset torbalarıyla geri taşımak zorunda kaldı.
Bu arada, işgal altındaki Kudüs civarında, işgalcilerin Hertzl Tepesi Askeri Mezarlığı dedikleri yerin yetkililerinin bir gerçeği ağızlarından kaçırmaları Netanyahu hükümetini zor durumda bıraktı. İşgal ordusu günde ortalama 3-5 asker kaybı bilgisi verirken söz konusu mezarlığın yetkilileri, 48 saat içinde elliden fazla cenaze gömdüklerini dile getirince işgalci siyonistlerin bu konudaki yalanları da açığa çıktı. Üstelik işgalci katiller ölen askerlerinin hepsini buraya gömüyor değillerdi. Başka mezarlıklara gömdükleri olduğu gibi bazılarını da ailelerine teslim ediyorlardı.
Aslında mezarlık yetkililerinin itiraflarının amacı işgal hükümetinin bir yalanını açığa çıkarmak değildi. Yaptıkları işin ne kadar önemli ve zorlu bir iş olduğunu anlatmaya çalışırken hükümetin bu konudaki politikasını bir anda unutarak gerçeği ağızlarından kaçırmışlardı. Ama artık Netanyahu hükümetinin yapacağı bir şey yoktu. Çünkü öldürülen asker sayısının işgal ordusunun verdiği rakamlardan çok çok fazla olduğu gerçeği artık açığa çıkmıştı. Bu yüzden işgal ordusu da günlük kayıp sayısı rakamlarını kademeli olarak artırma ihtiyacı duydu.
Sonunda “insani ateşkes” veya “geçici ateşkes” olarak nitelendirilen planda Hamas’ın şartlarını kabul etmek zorunda kaldı. Yani bu ateşkes planında Hamas şartlarından taviz vermemiş, işgal rejimi işi daha da uzatmasının sıkıntıya yol açacağını düşünerek şartları kabul etmek zorunda kalmıştır. İşgal rejiminin başbakanı Netanyahu da zor bir karar verdiklerini ancak bütün güvenlik yetkililerinin ittifakıyla böyle bir karar verildiğini söyledi.
Şunu unutmamak gerekir ki Filistin direnişi sadece siyonist işgalcilere değil dünyaya hükmetme iddiasındaki küresel emperyalizmin çok farklı unsurlarına karşı mücadele ediyor. İşgalci siyonistlerin orada tek başlarına savaşmadıkları artık gün gibi ortadadır. O yüzden zorlu bir savaş verilmektedir. Karşısında çağın bütün savaş tekniklerini kullanan ve insanlığın tarih boyunca kazandığı bütün ahlâkî değerleri, hukuk kurallarını hiçe sayan, kundaktaki bebeklerin kasten katledilmesi dahil kendisine her şeyi mubah gören vahşi bir düşman var.
Ama direniş bu vahşi düşman karşısında kararlılığını korumaktadır. Hedefi ise o vahşi düşmanı işgal edilmiş topraklarından tamamen söküp atmaktır. Siyonist işgalciye karşı kazanılacak büyük zafer bütün insanlığın zaferi olacaktır. Kaybedenler ise insanlığın ve insani değerlerin düşmanları!
Akit / Ahmet Varol