Hatırlanacağı gibi bir önceki yazımızın başlığı muhasebeydi. Muhasebenin en önemli sonuçlarından biri yanlışlarımızı veya hatalarımızı fark etmektir. Onun için eleştirel bir bakışa ihtiyacımız vardır. Çünkü eleştirel bakış, günlük hayatımızda bizi pasif seyirciler olmaktan çıkarıp aktif aktörler hâline getirir.
İnsanoğlu tarih boyunca hem varoluş sebebi hem de içerisinde bulunduğu doğal ve beşeri çevre hakkında bilgi edinmek istemiştir. İnsanlar, bilme isteğini gidermek için, var olduğu andan itibaren hep düşünmüş ve bugün de hâlâ düşünmeye devam etmektedir.
Bu bağlamda eleştirel bakış, bir düşünme eylemi, yorumlama, açıklama, düzeltme, yol gösterme, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırma, sınama sigaya çekmedir. Eleştirel bakış, eylemlerimizi, gelişmeleri, iddia ve delilleri test eder. Hangilerinin değerli ve tutarlı ve hangilerinin tutarsız olduğuna karar verir. Bu nedenle hoşumuza gitmese de çoğu zaman hayatın her alanında eleştirilmeye ihtiyacımız vardır.
Ancak eleştirilmeye ne denli ihtiyaç hissettiğimiz veya eleştiriye ne denli açık olduğumuzda oldukça önemlidir. Bunun yanında uyarıcının da samimiyeti, üslubu ve dili hem tepkimizi hem de eleştirinin sonucunu belirler. Yetişmemde büyük emeği olan ve kardeşi olmaktan onur duyduğum kıymetli ağabeyim Ramazan Beyhan: ‘’Vahiy dışında her şeye eleştirel bakabiliriz’’ demişti. Eleştirel bakış, bir tür hakikat arayışıdır ve en önemli özelliklerinden biri doğruya ulaşmak için irdeleyici sorular sormaktır.
Çünkü soru sormak insanın gelişimi açısından çok önemli bir aşamadır. ‘’Soru’’ veya ‘’sual’’ terimi Arapça da ‘’mes’ele’’ kelimesi ile aynı kökten olup, ‘’seele’’ fiilinden türetilmiştir. ‘’Seele’’ ise, istemek manasına da gelir. Yani kapalı olan bir konuyu açmak, bilinmeyeni bilinir kılmak için, soru sorarız. Dolaysıyla okuduğumuz bir metni, dinlediğimiz bir kişiyi, izlediğimiz bir haberi veya filmi, eleştirel bakışı ihmal etmeden doğru soruları sormak önemli olacağı kanaatindeyim.
Batı dünyasında eleştirel bakışın güçlü olduğu dönemlerde büyük fikir adamları çıkmıştır. Bunların en önemlilerinden biri Descartes ‘’Düşünüyorum o hâlde varım’’ demişti. Ancak bir haftadan beri Amerika’dayım ve gözlemlerime göre adeta ‘’tüketiyorum o hâlde varım’’ anlayışı hâkim olmuştur.
Batı’da düşünce giderek zayıflamakta ve ‘’anı yaşama’’ duygusu güçlenmektedir. Bu da ‘’anlam’’ ve ‘’duygu’’ kaybına neden olmaktadır. Hâlbuki eleştirel bakış, insanoğluna düşünme ile hayal gücünü birleştirme imkânı verir. Geçmişten günümüze kadar maddi ve manevi anlamda değişim ve gelişimin itici gücü eleştirel bakış olmuştur. Zira eleştirel bakış, düşünce ve olguları irdeler ama ötekileştirmez.
Eleştirel bakıştan söz etmişken, bir hakkı teslim etmek için, değerli dostum Temel Hızıroğlu’nu burada anmam gerekir. Zira Temel Bey, her şeye eleştirel bakar ve ‘’sistemli düşünmeye’’ çok vurgu yapar. Gerçekten de eleştirel bakışa sahip olmadan tutarlı ve sistemli düşünebilmek zordur.
Toparlayacak olursak, insanoğlunun kendisine yapacağı en büyük iyilik, zihnini ve duygularını eğitmektir. Bunun için de eleştirel bakış önemlidir!
Amerika’dan güzel ülkemin güzel insanlarına selam ve sevgiler.
Mehmet Beyhan/Milat Gazetesi