İslam dini Allah’ın, yaradılış gayelerini gerçekleştirmeleri üzere yaratılanlar için seçmiş olduğu en mükemmel dindir. ”Ben insanları ve cinleri yalnız bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat/56)
Ayette belirtildiği üzere, sadece Allah’a ibadet etmek, yalnızca O’na kul olmak ve onun emirlerini uygulamak gayesiyle yaratıldık. Yalnızca Allah’a ibadet etmek için yaratılan bizler, hayat gayemizi O’nun istediği bir biçimde şekillendirebiliriz. Bunu da İslam’ı endoğru bir biçimde anlayarak gerçekleştirebiliriz.
Peygamberin, sahabenin ve ona tabi olanların anladığı İslam nasıldı ki ”LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDÜN RASULLULLAH” cümlesi pratik hayatlarında önem taşısın? Bakın bu soruya Muhammed Kutub şöyle cevap veriyor: ”Peygamberin, sahabenin ve ona tabi olanların anladığı İslam’a gelince; o, nefsin bütünüyle Allah’a teslim olmasıdır.” Yani onların anladığı İslam, sadece Allah’ın yasasının ve O’nun kanunlarının pratik hayatlarına yerleşmesiydi. Cahiliyye toplumlarının inandığı sistemlere karşı, İslam’a uygun tavrı takınmaktı. İşte onların hayatları ancak İslamî bir anlayışla oluşturdukları bir düzen içerisindeydi. Günümüzün İslam anlayışı ise, çok farklı boyutlara ulaşmakla beraber; modern tanrı dediğimiz sahte rablerin, kendi anlayışlarına göre oluşturdukları sahte kanunların ve insanlığa endekslenmiş modernizmin gerektirdiği ılımlı İslam anlayışı, İslam’ın özünün boşaltılarak; içinin, İslam’a uydurulmak istenenlerle doldurulması şeklinde kendini gösterdi. Oysa İslam; toplumların yanlış algı, düşünüş ve davranışlarıyla ördükleri geleneksel dediğimiz ata dinleriyle kurdukları sisteme karşı yeni bir düzen oluşturmak için farz kılınmıştır. Allah’ın indirdiğine uymaları konusunda uyarılan ve atalarının düşünüşlerine göre sistematize ettikleri ”ata dini” üzerinde ısrarcı olanları bakın şu ayet nasıl uyarıyor: ”Onlara, Allah’ın indirdiğine uyun! denildiğinde; hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız, derler. Peki ama, ataları bir şey
anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsa da mı (onların yoluna uyacaklar)?”
(Bakara 170)
Bu ayetten anlaşıldığı gibi ahlak, inanç ve ibadete dair kuralları, rab edindikleri birtakım kimselere göre oluşturanlar, İslami çizginin dışında bir anlayış metoduyla hareket etmişlerdir. Günümüz cahiliyyesi ise, hak dinin ölçüleri dışında, Allah’ı bir tarafa bırakarak, modern çağın modern Firavunları, Karunları ve Hamanlarını oluşturmuşlar; İslam milletlerinde görülmesi gereken realiteyi gösterememişlerdir. O kadar ki, hak dinin sağlamlığını bozabilmek için gayret sarf etmektedirler. Ancak bu gayretlere karşı koyularak o zihniyetçilik engellenmelidir. Çünkü İslam, insanları teslim alanların değil; hakikate teslim olanların yoludur. Allah’a kayıtsız ve şartsız teslimiyet gösterenlerin yoludur.
Selam ve dua ile…