Ayçöreği dışarıdan bakıldığında çok süslü görünür. Hele fırından yeni çıktığında kızılın bütün çekiciliğini barındırır üstünde. Gel gör ki işin asıl rengi, kızılın o çekiciliği gibi olmuyor. İster realitede deyin, ister halk dilinde deyin Ayçöreği bir kırıntı çöreğidir. Yani bayatlamış keklerin, ekmeğin, çikolatanın veya pastanede ertesi güne devir yapıp satılamayacak bilumum malzemenin birleştiği kızıl bir platformdur. Platformun şişman bir görüntü vermesi, içeriğindeki karışımların sayısıyla orantılıdır. Tarifini az çok verdiğim bu ayçöreğinden şu ana kadar yiyip de zehirleneni veya hastalananı görmedim, duymadım. Dolayısıyla bu size verdiğim ayçöreği tarifi gerçek bir tariftir. Şimdi siz bu gerçek tarifi göz önünde bulundurarak bir de bunun sahte şeklini zihninizde canlandırın. Aman Allah’ım, tam bir kâbus! Ben bu tariften yapılmış bir ayçöreğini kimseye tavsiye etmiyorum!
Şimdi ben size başka bir tarif veriyorum. Bu tarifin içinde, tüm ezilenler ve sömürülenler, dışlanan ve yok sayılan bütün halklar ve inanç toplulukları, kadınlar, işçiler, emekçiler, köylüler, gençler, işsizler, emekliler, engelliler ve en önemlisi LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) bireyler, göçmenler, yaşam alanları tahrip edilenler, aydın, yazar, sanatçı ve bilim insanları ile bütün bu kesimlerle birlikte mücadele yürüten güçler ve bu karışımın sonucunda fırından çıkacak (tabi çıkmayı becerebilirse) demokratik bir halk iktidarı vardır.
Buraya kadar her şey tamam. İşin bizi ilgilendiren kısmı, yani buradaki çörekte LGTB’lilerle ve diğer bilumum sapkınlıklarla aynı tarifte kendisini Müslüman olarak nitelendiren şahıslar bulunabilir mi? Parti tüzüğünün 2. maddesinin H bendinde aynen şunlar yazılı: ” h) Lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireylerin heteroseksizmden kaynaklanan kamusal ve toplumsal yaşamda mâruz kaldıkları şiddet, dışlanma, ayrımcılık, nefret suçu ve söylemlerine karşı mücadele geliştirmeyi…” ‘Ben Müslümanım’ diyen insanların, şimdi bu tüzüğe ve bu karışık tarife sahip BDP’nin, ertesi güne devir yapıp satılamayacak olan, kesinlikle Kürtleri ve gerçek solcuları temsil etmeyen bir sol kırıntısı olan HDP’nin içerisinde ne işi var? Neyin peşindeler bunlar, neyi amaçlıyorlar? Acaba LGBT’liler veya benzer sapkınlıklar için nasıl bir mücadele sahası geliştirmeyi planlamaktalar? “28 Şubat bizlere Allah’ın tokadıdır! Tek referansım Kur’an’dır” diyen Hüda Kaya’nın ne işi var HDP’nin merkez yürütme kurulunda? Kendileri Almanya’larda Demokratik İslam panelleri verirken acaba aynı zamanda Tek Referansım Kur’an’dır diyebiliyor muydu? Maalesef hanımefendi, bu sefer başörtüsüne özgürlük yolunda görülmediniz. Olsa olsa HDP’nin sahte ayçöreği tarifinde görüldünüz denilebilir. HDP, MHP, CHP, AKP vb. tüm sistem içi siyasi oluşumların tüzüklerinde az çok bu ve benzeri sapkınlıklar söz konusudur. Asıl sorun dediğim gibi ‘Referansım Kur’an’dır diyenlerin buradaki varlığı. Demek ki Referansım Kur’an’dır söylemi kuru kuruya gitmiyor.
Sahte ayçöreği yolunda görülen bir diğer talihli de, Sayın Ayhan Bilgen. Bir süre Mazlumder!!! Başkanlığını da yürüten Sayın Bilgen, HDP’de merkez yürütme kurulunda aynı zamanda hukuk ve insan haklarından sorumlu eş başkan yardımcılığı görevini de üstlenmekte. Sayın Bilgen hazırlıklar yaptığı Demokratik İslam kongrelerine LGTB’li parti tüzüğünün gereği olarak bu kongrelere onları da davet edecek mi, çok merak ediyorum. Bir diğer neferimiz de İhsan Eliaçık. Mübarek her yerde hazır olduğu gibi bu HDP’nin demokratik İslam panellerinde de yine elini avucunu sonuna kadar açmış.
Her ne kadar Müslümanım diyen, tek referansım Kur’an’dır diyen, bu saydıklarımız ve bunlar gibi daha nicelerinin tarifinde yer aldığı bu madde, bir ayçöreği ise de kesinlikle almayın, fırından yeni çıkmış olsa bile. Allah korusun zehirlenirsiniz. Kızılın çekiciliği yakar beyninizi. Türkiye’deki sol ancak böyle güzel karışımlı bir Ayçöreğiyle toparlanabilir; üstüne bir de son dönemde moda olan Yeşil renk ‘The Muslim Sosu’.
Sol’da yeni bir zihin anlayışı söylemiyle tasarlanan bu tarif acaba Ada Begonvili kapitalist çakma solcuların üzerinde ne kadar etkili olacaktır? Herhalde Mihri Belli sağ olsaydı bunları gördükten sonra intihar ederdi. Çünkü o, ne öyle Ada Begonvili gibi bir solcu idi ne de HDP soslu bir solcu idi. Gerçek manada davasına sadık bir insandı. Yalılarda masa başında üretilen soslu sol tangolara prim verecek biri de değildi. Yani demem şu ki bu yeni üretilen Müslüman soslu sol proje kesinlikle tadına dahi bakılmayacak sahte bir ayçöreğidir. Bu söylediklerimden diğer partileri referansımız açısından legalleştirdiğim anlaşılmasın. Unutulmasın ki sistem içinde kendilerine yol arayanlar sistem içinde kalmaya ve sistemle beraber tango yapmaya mecbur kalacaklardır.
Algı operasyonlarının ve yeni zihinler yaratma projelerinin moda olduğu yeni Türkiye’de, masadaki ikinci projenin mimarlığını DTK (Demokratik Toplum Kongresi), bir kısım tarihten kalma cumhuriyetçiler, bir kısım BDP’li milletvekilleri ve Öcalan üstlenmektedirler. Öcalan’ı BDP’lilerle bir tutmadım. Çünkü BDP’li milletvekillerinin çoğu, hiçbir zaman Öcalan’ın sahip olduğu geniş bir ufka sahip olamadılar. (Her ne kadar Öcalan’ın ufuk ideali benim inancıma ters olsa da doğruyu söylemek gerekir). Dolayısı ile ne zaman BDP’de rota şaşsa, hemen dümene iktidar destekli İmralı kaptanı transfer edilmektedir.
Doğuda tasarlanan yeni plan bana göre, yeni bir …İZM yaratma projesidir. Bu …İZM’in henüz adı yok. (Apoizm olur veya Barzanizm olur veya başka bir şey olur, hiç fark etmez!) Ancak şunu söyleyebilirim ki bu yeni …izm nihayetinde, Yeni Türkiye’nin Yeni Kemalizm’ine katkı sunmaktan ve Kürt toplumunda yeni bir zihin yaratmaktan başka bir görev üstlenemeyecektir. Tıpkı Kemalist Senfoni Orkestracılarının yakın tarihimizde bu Müslüman toplum üzerinde uyguladığı faşist zihin oyunlarına benzer yeni oyunlar bu sefer özelde Müslüman Kürt halkı üzerinde oynanmaktadır. Kürtlerin zihin yapıları, inançları, davranışları ve yapıları üzerinde planlanan bu yeni tasarımlar, çeşitli soslar içermektedir. Kürt kadınlarının ve gençlerinin yaşam kodlarıyla oynanmaktadır. Kürt toplumunun Kemalist sisteme entegresinde çok geniş sayfalar açılmaktadır. Tabi eski Kemalist düzenden bahsetmiyorum. Bu seferki Kemalist sistem, Soslu Kemalist sistem. Eski Kemalist sistemde baronlar senfoni orkestrası dinliyorlardı. Yeni Kemalist sistem, eklenen soslarla bir Tango dansı merkezine dönüşmüştür. Tango dansını bilirsiniz, Arjantin’de maden işçilerinin iş çıkışında sokak kadınlarıyla yaptıkları bir dans türüdür. Nitekim yeni Kemalist sisteme eklenen biraz demokrasi, biraz laiklik, biraz sosyalizm, biraz liberalizm ve nihayetinde yoğun bir ılımlı İslam sosuyla artık sokağa düşmüştür. Ve artık oyuncular tangoda olduğu gibi, sokaktaki vatandaştır. Artık yeni dünya düzeninde, Kemalist yapı da sokağa/halka yönelmiş ve hangi fikirden olursa olsun sıradan halk artık sisteme entegre edilmeye çalışılmaktadır. Tabi ana komuta merkezinde tüm dünyada olduğu gibi yine müslümanım diyenler kullanılmaktadır.
BDP ve versiyonlarının yeni kadın algıları Kürt toplumunun kadın algısını maalesef tamamen değiştirmeye yöneliktir. Kadına bakış açısında sahiplenilen özgürlük kavramı, maalesef içerisinde gayrı ahlakî denecek bir sürü uygulama barındırmaktadır. Kadının özgürlüğü adına kutlama yapılan günlerde özellikle namus anlayışına yönelik dile getirilen fikirler Kürt toplumunun yapısına ve daha genel olarak İslami anlayışımıza tamamen zıttır. Lezbiyenlerin Diyarbakır’a çıkarma yapmasını destekleyen şahısların Kürt toplum yapısına getirecekleri değişimi varın siz düşünün demiyorum bir Müslüman Kürt olarak, varın biz düşünelim diyeyim, siz de bize ağlayın. Kemalist düzenin yeni versiyonu ve Kürt temsilcileri cephesi, Kürtleri sistem içerisine çekerken, bir taşta iki kuş vurmaya çalışmaktadır. Yani, Kürt toplumundaki dinsel ve ahlaki kaygıları da törpüleyerek sisteme dahil etmek istemektedir. Kadın üzerinden özellikle yapılan zihin operasyonları sadece bunlarla sınırlı değildir. Kurumlarında çalışanlar, milletvekilleri, belediye başkanı ve eş başkan kadınlar sahip oldukları fikirlerle Kürt kadınlar üzerinde tam bir algı erozyonu yaratmaktadırlar. Benim yaşadığım ve gördüğüm Kürt toplumundaki kadınlar ve sahip oldukları kadınlık anlayışı ile BDP ve yardımcı versiyonlarının kadınlık anlayışı arasında dağlar kadar fark vardır. Zihin operasyonları sadece kadınlar üzerinde değil aynı zamanda yeni nesil gençler üzerinde de tasarlanmaktadır. Kürt toplumunda sık görülen birincil ilişkiler yerini menfaatperest zoraki bir fikir birlikteliğine bırakmaktadır. Gençlik üzerinde dinin asıl kaynağına gidecek bütün yollar bir şekilde kapatılmakta, dinsel yaşam yerel dinsel motiflere hapsedilmeye çalışılmakta, kızlı erkekli sosyalleşme olgusu Kürt gençlerine teşkilat içerisindeki üniversiteli kızlarla aşılanmaktadır.
Teknolojik çağın dayatmaları aslında saydığımız tüm bu değişimleri bazı açık toplumlara zaten sunmaktadır. Ancak burada belirtmek istediğim konu sadece teknolojik bir olgunun sonucu olarak gelişen bir durum değildir. Bu tamamen Yeni Bir Kürt Toplumu yaratma projesidir. DTK’nın bildirilerini, BDP’nin ve HDP’nin tüzüklerini ve en önemlisi başta Öcalan olmak üzere bu oluşumların liderlerinin beyanatlarını ve tavırlarını incelediğimizde açık ve net olarak yeni bir Kürt toplumu inşa projelerini görmekteyiz.
Ben, biz veya bizler neyi kabul ederseniz, bilesiniz ki ne Erdoğan’ın İslam soslu projelerinde, ne Öcalan’ın yeni toplum projesinde ve ne de Pensilvanya Ayânının ince bıyık saltanatında yer almayacağız. Bilesiniz ki yolumuz ilahi nura gidecek yoldur. Bu yolda tek kişi veya çok kişi hiç önemli değildir. Asıl olan, yola çıkanın neyi kuşandığıdır.
“İki çeşit insan vardır: Birİ yola çıkanlar, Birİ de yoldan çıkanlar.”
Yola çıkmak niyetimiz olsun inşallah.
Ve selam.