Ahmet Taşgetiren: BOP-2

Sonra 1 Mart tezkeresi, Filistin, One Minute, İran nükleer müzakerelerindeki farklılık, Kıbrıs derken…. ABD ile, İsrail’le, ve Avrupa Birliği ile mesafeler oluştu, BOP’tan da bahsedilmez hale geldi. Ardından Arap Baharı, diktatörlerin devrilmesi ve yerlerine “İslami muhalefet”in gelmesi, Suriye farklılaşması…. Bunlar da Batı ile mesafeyi derinleştirdi. Suriye’de başlayan Türkiye – Rusya yakınlaşmasının silah gerginliği çerçevesinde S-400 gerilimiyle sonuçlanması… ABD’nin Suriye’de PYD-YPY’ye yatırım yapıp, “Türkiye’yi gözden çıkarmışçasına” adeta “Türkiye düşmanlığı”na demir atması…

Büyük Ortadoğu Projesi’nin 2’inci versiyonu devreye konmuş durumda. Birincisin içinde üstelik “eş başkanlık” boyutunda Türkiye de vardı. NATO’nun soğuk savaş sonrası konsepti devreye konuyor ve bu çerçevede enerji yollarının Batı hesabına güvenliği noktasında, bölgeye demokrasi, hukuk vs getirmek söylemiyle Ortadoğu’nun dizaynı gündeme alınıyordu.

Türkiye’de Ak Parti iktidar günleri başlamıştı. Ak Parti kadroları, Batı ile mesafeli bir zeminden geliyorlardı ama içerdeki meşruiyet problemini aşmak için, dışardan bir destek hesabıyla Amerika ve Avrupa Birliği ile sıcak ilişkiler içindeydi. Bu desteği buldu, bu arada da BOP’ta eş başkanlığı yadırgamadı.

Ben o zaman bir tür hüsnü zanla eş başkanlığın, BOP’ta bölge aleyhine olacak girişimleri engelleme imkanı olabileceğini ifade ettim.

Sonra 1 Mart tezkeresi, Filistin, One Minute, İran nükleer müzakerelerindeki farklılık, Kıbrıs derken…. ABD ile, İsrail’le, ve Avrupa Birliği ile mesafeler oluştu, BOP’tan da bahsedilmez hale geldi. Ardından Arap Baharı, diktatörlerin devrilmesi ve yerlerine “İslami muhalefet”in gelmesi, Suriye farklılaşması…. Bunlar da Batı ile mesafeyi derinleştirdi. Suriye’de başlayan Türkiye – Rusya yakınlaşmasının silah gerginliği çerçevesinde S-400 gerilimiyle sonuçlanması… ABD’nin Suriye’de PYD-YPY’ye yatırım yapıp, “Türkiye’yi gözden çıkarmışçasına” adeta “Türkiye düşmanlığı”na demir atması…

***

Gelinen noktada, Erdoğan-Trump görüşmelerinden artı değer çıkar mı, beklentilerine rağmen, Ak Parti kadrolarıyla başlangıçtaki “sıcaklık”tan eser kalmamış bir durum söz konusu.

Yaptırım, yaptırım, yaptırım… sözleri duyuluyor sadece, “sözüm ona” diyeceğim Müttefik’ten… Türkiye’ye gelmesi beklenen Büyükelçi adayının ağzından bile zehir saçılıyor.

Bunun yanında bu görüntü kısmından daha zehirli bir süreç gelişiyor. Türkiye’yi sanki başka bir blok içindeymiş gibi değerlendirerek oluşturulan “Kuşatma.”

Hani bir “Sihirli küre” vardı ya Riyad’da Trump ile Arap liderlerinin ellerinin üzerinde birleştiği… Ne çıkacaktı acaba o sihirli kürenin içinden?

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri iş birliğinin evrilme süreci… İsrail’le müşterek projeler…Mısır’ın içinde yer aldığı… Hamas’ı ve İhvan-ı Müslimin’i terörle iş birliği içinde gösteren… İran’a karşı…

Ve adı konmamış (yoksa konmuş mu?) Türkiye karşıtlığı…

Ve Sudan’da darbe…

Belli ki Ömer el Beşir Türkiye’de konuk edilmiş. Türkiye’nin Sudan’la ilişkisi onun üzerinden yürüyor ve şimdi o devrildi. Deviren gruplardan birisi daha devrildi ve son gelen ekiple Suud – BAE dostluk görüntülerine dair fotoğraflar veriliyor. Bir de darbecilerden ABD Büyükelçisine brifing.

Arap Baharı’nın hareketlendirdiği Kuzey Afrika ülkeleri halen sancıdan kurtulmuş değil. Bölünmüşlük (Libya), iç kargaşa (Cezayir, Tunus) devam ediyor.

Arap NATO’su diye bir oluşum çoktan stratejik hesaplar içine girmiş durumda.

Farz edin ki BOP-2’nin yeni adı Arap NATO’su…

***

Bizde ABD ile gerilimler, “Türkiye’nin NATO’dan çıkması göze alınabilir mi?”şeklinde bir soru etrafında gündeme geliyor. “Biz göze alır mıyız, Amerika göze alır mı?”

Bizim göze alıp almamamız, bağımsız politika yürütebilmeyi hangi dengelerle sağlayacağımızın hesaplanması ile bağlantılı. Zaman zaman Şanghay Beşlisi ile irtibatlar en üst seviyeden dile getirildi. Rusya ile ilişkiyi şu sıralar bir tür karşı hamle niteliğinde gördüğümüz aşikâr. Ama Rusya’ya hangi konuda ne kadar güven duyduğumuz hususu da net değil.

Medyada ve kimi marjinal siyasi gruplarda Amerika karşıtlığı her zaman yapılır ve haklı olarak yapılır. Amerika da Batı da bunu hak eder.

Ama devlet planında güç değerlendirmesi yapıldığında kararlar medyadaki kadar kolay verilmez. Ben aslında medya mensuplarının da, devlet kadar hassas olması gerektiğini düşünenlerdenim. “Kanaat önderi” demek budur.

“Hazır ol cenge eğer ister isen sulh ü salah” sözcüğünde “Hazırlık”tan önce “cenk” havasına girmeme tembihi de vardır.

“Düşman aklı” eğer sizin hinterlandınızdan alan kazanmaya yönelmiş, adım adım bunun hamlelerini yapmakta ise, buna nasıl cevap verileceğinin hesapları yapılmalıdır.

Batı dünyasındaki zorluklar şu bu…. bir yana, bizim hemen yanı başımızdaki İslam dünyası kategorik karşıtlıklarla zor bir alan haline geliyor! Lütfen dikkat!

Karar – Ahmet Taşgetiren