Popülizm ve Hamasetle Hakikati Örtme Mahareti

Yapay zekâ ile uydurulan 'Boykot' isimli şarkıyı, reisicumhurun paylaşması, Gazze gibi önce İslam’a sonra insanlığa ait olan bir konuyu bayağılaştırmak, popüler kültüre yem etmek, bir kez daha kitlelere afyon olarak yetmiştir. 

 

Kassam tugaylarının başlattığı Aksa Tufanı operasyonunun seneyi devriyesinde, Türkiye’de özellikle siyasi iradenin direnişe karşı duyarsızlık ve sessizliği, hepimizin kanayan yarası olmuş durumda. 07 Ekim tarihinden bu tarafa, STK’lar tarafından organize edilen ve Filistin’deki zulmün engellenmesinde sadra şifa bir fayda sağlayamayan birçok protesto gösterisi düzenlendi. Hatta yerel seçimler öncesinde Türkiye’deki siyasi otorite tarafından da nümayişi bol mitingler bile düzenlendi. Filistin’deki zulme fiili destek anlamında somut hiçbir adım atılmadığını, tam tersine (yapılan hammadde, maden ve akaryakıt ticareti ile) siyonist işgal devletine destek verilmeye devam edildiğini hatırlatan Müslümanların, yerel seçim zamanlarında siyah arabalı adamlar tarafından nasıl da oyun bozucu ilan dilerek yaka-paça gözaltına aldırıldıklarını hatırlıyorsunuzdur. Herşeyi gören, işiten ve bilen Azim olan Allah’ın vahyindeki çağrılarına kulak tıkayanlar, artan tepkiler üzerine Filistin ile yapılan ticareti siyasi olarak kullanan partilere oy kaymasından korkarak Nisan ayında İsrail ile ticarete kısıtlama getirirken, 03 Mayıs 2024 tarihinde de (güç bela) ticareti tamamen durdurduğu açıklamasını yaptı. Kendileri ile çelişki yaşayan mukaddesatçı muhafazakârlar derin bir nefes aldı, sular kısmen duruldu. Ancak bu sadece Firavun’un sihirbazlarının illüzyonu idi…

Filistin ile ilgili her türlü bilginin peşine düşen ve takibi bırakmayan Müslümanlar, Türkiye limanlarından İsrail’e gemiler dolusu sevkiyatın hiç durmadığını gayet iyi biliyor. Filistinli gazeteci Naim Eyyubi de, Filistin’e yapılan ihaneti derli toplu belki de ilk defa bir Türk gazetesine anlattı. İlk başlarda, yaptıklarını üçüncü ülke limanlarını paravan olarak kullanarak gizlemeye çalışan ticaret erbapları, şimdilerde buna bile gerek duymadan gemilerini göndermeyi seçiyorlar. Çoğunlukla Siyonist işgal gücü ile yapılan ticarette kullanılan 11 gemi mevcut. Gemiler Mersin, Tuzla, Çanakkale, Bartın, Hatay ve en çok da Kocaeli limanlarından hareket ediyorlar. Sadece Ağustos ayında Haifa limanına ulaşan 6 gemi var.  Çanakkale limanından Haifa’ya  gönderdiği demir-çelik malzemesi ile İsrail’in çelik ihtiyacının %65’ini tedarik eden İÇDAŞ firması belki de bunların en büyüğü. Adana Ceyhan’daki limandan yapılan sevkiyatın türü de biliniyor; petrol… Ancak bunların dışında gemilerle gönderilen ürünlerin içeriğine ilişkin bilgi bulmak zor. Gemilerin hareketi için izinler Ulaştırma Bakanlığı’ndan alınıyor. Hani şu; Filistin’e insani yardım götürmek için Özgürlük Filosu’nun bir parçası olan “Vicdan Gemisi”nin tüm izin süreçlerini tamamlamasına rağmen iki aydır Haydarpaşa Limanı’nda bekleten Ulaştırma Bakanlığı… Geminin Filistin’e gönderilip gönderilmeyeceğini karara bağlamadan insanlardan yardım toplayan ve bu yardımları başka yollarla Gazze’ye bir an önce göndermek yerine kendi isimlerini ön plana çıkarmak için mücadele veren STK’ları tartışmak başka bir bahis konusu. Şu an yerinden hareket edemeyen geminin önünün açılması için bir grup aktivist, Haydarpaşa limanının önünde iki haftadır “Özgürlük Nöbeti” tutuyor.

İşte İsrail ile olan ticaretin (ısrarla görmek istemeyenlerin umarsızlığında) tüm hızıyla devam ettiği ve insani yardım gemisinin zorla demir attırıldığı bu günlerde; yeni Türkiye yüzyılına gönülden iman eden yeni nesil muhafazakârların “Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası” alt başlığı altında düzenlediği, mistik mezelerle süslenmiş ve sûreti Peygamber’e vefa ile kaplanmış  Mevlid gecesi programında[1], bütün bu süreçleri yöneten iktidarın lideri, “peygamberin izinden gittiğini” iddia etti. 14 Eylül Cumartesi akşamı Grand Cevahir Kongre Merkezi’ndeki programda, konuşmasına “Bismillahirrahmanirrahim” diye başlayan Cumhur reisi, Peygamber’e ‘salat ve selam’ göndererek hâzirunun alkış ve takdirini de topladıktan sonra “Filistin’in yiğit evlatlarına, Gazze’nin mazlum ve mahzun evlatlarına ülkesi ve milleti adına en derin sevgilerini ilettiğini” ifade etti. İsrail ile olan diplomatik ve ticari ilişkilerinde en ufak bir taviz vermeden, hitap ettiği kitlenin gözlerinin içine baka baka “Tek önderinin ve liderinin Peygamber olduğunu” söylediğinde, bir grup başörtülü davetsiz(!) misafirin protesto sesleri haricinde tüm salon liderlerini alkışladı. Tam da konuşmanın, iktidarın başörtülülere yapılan zulmü nasıl da bitirdiğinin anlatıldığı bölümünde atılan “Gemiler Gazze’ye, Hayfa’ya değil!” sloganları güçlükle susturulan (Allah onlardan razı olsun bir grup) bu başörtülü grup [2], söylenen yalanları afişe etti, anında derdest edilerek salon dışına çıkartıldı. Bu haber ve videosu ana akım medyada ve haberlerde hiç yer almadı(Linkleri yazımızın altında mevcuttur).

Demokrasi ilahının dediklerinden başkasını hakikat kabul etmeyenlerden,  kökeni Allah’a ve Peygamberine dayanan kararlar almasını ısrarla beklemenin boş ve beyhude olduğunu biliyoruz. Fakat Allah ve Rasulü adına söylenen yalanlara karşı susmak da şeytana hizmet etmektir. Ahlakı Kur’an olan bir nebinin adına doğum günü düzenleyerek, yardım gemilerinin önüne ket vurup Müslümanlara zulmeden bir terör rejimi ile ticareti gizli kapaklı devam ettirdikten sonra ekran karşısına geçip onun izinden gitme yalanını ağızlara almak, Allah’ın Resulüne atılmış çirkin bir iftiradır. Bu eleştiri, Peygamber tavrını ortaya konmasını beklemek değil, Peygamber’in yolunun/izinin bu olmadığını cümle insanlara duyurmak içindir. Mübarek Ahzab suresi 21. ayeti, nameli bir şekilde okuyarak Peygamber’de güzel bir örneklik olduğunu söylemek ile, Peygamberi örnek almak farklı şeylerdir. İsrail ile ticareti üsve-i hasene dediğimiz Allah Rasulünün rehberliğinde (aklı başında hiçbir Müslüman’ın) hiçbir yere sığdıramayacağını düşünüyoruz. İşin asıl acı olan tarafı, salondaki insanların bu iftiralara ses çıkarmak yerine, dışarı çıkartılan protestocu kadınlara yapılan muameleyi reva görürcesine daha da güçlü reislerini alkışlamalarıdır. Rabbimiz Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenlere karşı mübarek Bakara Suresinin 175. ayetinde verdiği cevap yeterlidir.

Bu vahim tablonun yaşandığı geceden iki gün sonra, 16 Eylül tarihinde Cumhurun reisi sosyal medya hesabından yapay zekâ ile oluşturulan “Boykot” adlı şarkıyı paylaşarak, İsrail zulmüne karşı Filistinlilerin ve Gazze’nin yanında durmayı sürdüreceklerini belirtti. Kitlelerden anında etkileşim alan ve vakit kaybetmeden tüm gruplarda paylaşıma sokulan şarkının “reis tarafından paylaşılmış olması”, önemli bir kutsallıktı(!). Yapay zekâ gibi modern bir araç kullanılarak, Gazze gibi önce İslam’a sonra insanlığa ait olan bir konu, popüler kültüre yem edilerek bir kez daha kitlelere afyon olarak verilmişti.  Müminlerin Gazze’deki direnişe Boykot’a dair şarkı söyleyerek/dinleyerek değil; ancak ve ancak dua ederek, sebat ederek, topluca Allah’ın ipine sarılarak, Boykot’a bizzat geniş çapta katılarak ve yardım göndererek destek olabileceğini birileri çoktan unutturdu, birileri de unuttu. Şimdi her seferinde Türkiye’nin Filistin konusunda duyarlılığını sorgulayanlara çuvallar dolusu söz söyleyen âlim/fakih/üstad/hoca/yazarlara soralım; muhafazakâr kitlelerin tepkisinin dozunun biraz arttığı her seferinde, farklı enstrümanlar kullanarak hakikatlerin üstünü örtmek Allah Rasulü’nün siyerinin ve örnekliğinin neresindedir? Bunun dinde hükmü nedir? Bu konular üzerinde konuşmaktan onları alıkoyan nedir? Vesselam…

[1] Konuşmanın tam metni; https://www.diyanethaber.com.tr/video/cumhurbaskani-erdogan-izinden-gittigimiz-yoluna-hayatimizi-adadigimiz-tek-insan-resulullah-efendimizdir

[2] Haber Kaynağı; https://serbestgorus.com/2024/09/erdogana-sok-konusmasi-sirasinda-gazze-protestosu-yapildigi-ortaya-cikti/

Görüntü kaynağı; https://www.youtube.com/watch?v=UV7IcteAMwk&ab_channel=UlusalKanal