İstanbul Savaşı..

Her ne kadar “Sizin inandığınız Allah’ınız…..” gibisinden kaba isyanlarının tövbe yükünü başkalarına yükleyenler kıyı ve köşelerde hâlâ tek tük görülüyor ve duyuluyorsa da, yeni CHP, Behçet Kemal Çağlar’lı eski CHP’den bir nispet daha abdestli. Matluba uygunluğu bilinmeksizin, yerli yersiz kullanımına bakılmasa bile, hiç değilse boş kavram olarak da olsa, “Kul hakkı”nı dillerinden düşürmüyorlar…

Kul hakkı”, kavram olarak bidayette pek bilinmiyordu. Her ne kadar erken Cumhuriyet bürokratlarıyla politikacıları, İslam ve Osmanlı kültürüyle yetişmiş olsalar da, devletin ideolojik resmi hedefi İslam ile irtibatı kesmeye programlandığından, bu kavram kullanımdan kaldırılmıştı. Sadece kaba hırsızlıktı suç olan, ayıp ve çirkin düşen eylemler…

Buradan, ötesi olmayan modernize dünya hayatında “kul hakkı”, boş inanç, idi…! 

Hal böyle olduğu içindir ki, “Varlık Vergisi”ne gerekçe düzülürken, sadece karaborsacılık, ihtikâr, istifçilik ve tefecilik gibi görünebilir, tesbiti açık hırsızlıklar zikredilmiştir…

Başbakanlığa kadar erişebilen nice politikacı ve büyüklerimizin cenazelerinin ardından temizlik ve taziye telaşının hitamında, hanelerinden çıkarılan un ve şeker gibisinden çuvallar dolusu stoklanmış gıda maddeleriyle ilgili gazete haberlerinde, resmi ya da özel konuşmalarda, hiçbir vakit “kul hakkı” kavramı kullanılmamış…

Bakıldı ve görüldü ki, AKP iktidarı, ne taraftan saldırılsa saldırılsın, “Hacıyatmaz” misali kendiliğinden ayaklanıyor. Sebebi de, tabanın ve camianın “Kul Hakkına” olan hassasiyetinden…

Kılıçdaroğlu da, aklı sıra bu silah ile korkutmaya yöneldi rakibini…

Heyhat ki, bu kul hakkı istismarcılığı ise, muhafazakâr takımın inandığı Allah’ın hukuk kitabındaki tek madde idi, “asla af edilemez, hatta bunun talebi dahi düşünülemez” niteliğiyle…

Ne çare. Silah tutukluk yaptı. Zira “Devr-i Sabık” günlerinde ne haklar, nice haklar öğütülerek idraklerden yok edilmişti eski CHP’nin “Kul Hakkı” değirmenlerinde…

Bunu da kimse yemedi…

Millet, “Siz kendinize bakın” dercesine, gülerek geçti gitti…

1944 yılında “Toprak Mahsulleri Vergisi” çıkarılmıştı. Köylü tohumunu toprağa atacak, hasattan sonra mahsulünü torbalayıp devletin depolarına teslim edecek. Mahsul, CHP devletinin tahminen talep ettiği miktarı tutturamadığında, köylü de hububat olarak buğday ve arpa ekmek yerine, “kaplıca ekmeği” yiyecekti…

Kaplıca sofrası” ise, “Devrim sofralarına” benzemezdi. Doyurup beslemez, aksine şişirerek güç ve kuvvetten düşüren bir beslenme tarzıdır ki, on binlerce, milyonlarca “kulun hakkını” Cumhuriyet balolarında bürokrasiye meze yaptırmıştır bu kaplıca tarımı…

En basit ve yakın örneğiyle, benim annemin “kefen hakkını” yiyip bitirmiştir, eski CHP’nin düzenlediği “Cumhuriyet baloları…

Bizim inandığımız Allah’ın kullarına verdiği, tanıdığı bir hak idi “Kefene sarılmak”.

Önü ardı farklı mülahazalarla, hem de İmamoğlu tarafından bigayri hakkın silah olarak kullanılan bu “Kul Hakkı”nın ters tepkilerine bakalım, “İstanbul Savaşının” hitamında, CHP’nin başına ne çoraplar örecek?

Akit / Atilla Özdür