Topraklarının işgal edilişinden bu yana Filistinliler, özgürlük ve bağımsızlık için tek yolun işgalciye karşı her türlü direnişi göstermek olduğunu anlamışlardır. On yıllar boyunca yaşanan tecrübeler, Filistinlilere, siyonist işgal rejimiyle yapılan müzakerelerin ve barış görüşmelerinin kendilerine bir karış toprak bile geri kazandırmadığını öğretmiştir. Dolayısıyla Filistinliler, teslim olmayarak çok ağır bedeller ödeseler de, stratejik açıdan zafer kazanmakta, Kudüs’ün özgürleştirilmesi ve bağımsız devletlerinin kendi toprakları üzerinde kurulması yolunda ilerlemektedirler.
Filistin halkı, 7 Ekim’den bu yana, yani 14 aydır, Gazze Şeridi’ne yönelik siyonist soykırım saldırılarında 50 binden fazla şehit ve 100 binden fazla yaralı vermiştir. Fakat tüm bu acılara rağmen direnişe yönelik bir eleştiri duymuyoruz, aksine destek görüyoruz. Bunun en güzel örneği, Ümmü Muhammed El-Ağa hanımefendinin işgalciler tarafından öldürülen beş evladını uğurlarken söylediği şu sözüdür: “Şehitlerimizi kefenleyecek beyaz bezimiz var, ama teslim bayrağı çekecek beyaz bezimiz yok.”
Direniş, her bir Gazzelinin gemisi olmaya devam edecek; yaralarının, sevdiklerinin, şehitlerinin, yıkılmış evinin, camisinin, mahallesinin ve denizinin intikamını alacaktır… Ve bu sadece Gazzeliler için değil, her Filistinli için de geçerlidir. Zulüm ve baskıya maruz kalmış, fakat yaşadığı sıkıntılar ne kadar ağır olursa olsun asla teslim olmayan, davasından vazgeçmeyen, hak yolunun fedakarlıklarla dolu olduğunu, zaferin Allah’ın dürüst ve sadık olanlara bir vaadi olduğunu, Tufan’dan sonra vatanımızın üzerine mutlaka yeni bir güneşin doğacağını idrak eden herkesin intikamını alacaktır direniş.
Direniş, bölgedeki ve tüm dünyadaki mazlumların gemisi olmaya devam edecektir; tıpkı Hz. Nuh’un (as) gemisi gibi. O adamların sarsılmaz imanları ve samimi niyetleriyle, kanları ve canları pahasına başlattığı bu savaş, yalnızca Filistin’i, Kudüs’ü ve bölgeyi özgürleştirmekle kalmayacak, tüm yeryüzüne yayılacaktır. Zira ABD dünyanın tek kutbudur ve mazlumların ilk ve son düşmanıdır; herhangi bir meseledeki zulmün kökenine bakarsanız ABD’nin bir parmağını, bir elini, hatta tüm vücudunu bulacaksınız… Filistin’in tufanından sonra dünyamızın her tarafına adalet güneşi doğacaktır elbet. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Filistin direnişinin “Aksa Tufanı” operasyonunu gerçekleştirmekle yanlış hesap yaptığı iddiasında bulunanlara şu cevabı veriyorum: Filistinliler, silahlı direnişten barışçıl direniş veya sivil itaatsizlik niteliğindeki halk direnişine kadar birçok mücadele safhasını yaşadılar, hem ülkelerinin içerisinden hem de yurtdışından düşmanla savaştılar, fakat topraklarını özgürleştirmediler, istedikleri zaferi kazanmadılar ve net, tartışmasız bir siyasi başarı elde etmediler. Bununla birlikte bu mücadeleler hep düşmanın direnişi bastırması ve kırmasıyla sonuçlandı diye Filistin halkının verdiği bu mücadelelerde hatalı olduğunu söyleyebilir miyiz? Halkların direnişleri her zaman öncesinde birçok kırılmanın gelmesi gereken, zafer anına yol açan bir dizi yenilenmiş iradeden başka bir şey mi ki? Tarihte bu gerçeğe uymayan bir “işgale karşı direniş” hikâyesi var mı ki?!
Evet, Kutsal Toprakların evlatlarının başlattığı, gelmekte olan Tufan, gaspçı rejimin ve arkasındaki ABD ile zulüm ve küfür güçlerinin sonunun başlangıcıdır. Ümmet tarihinin bu kritik anında, ümmetin her özgür ve onurlu ferdine; Gazze ve Filistin topraklarında kendilerini mukaddesatlarını ve topraklarını savunmaya adayan, onlarla birlikte oturanların şakî olamadığı, ya onurlu bir şekilde yaşamaya ya da şehit olarak ölmeye ve gelecek nesillerine silinmez bir izzet ve onur mirası bırakmaya yemin eden o sadık müminlere destek olma çağrısında bulunuyorum.
Dr. Zahir Elbek / Filistinli Akademisyen ve Gazeteci